21. ~ KARAGÜL ~

34.7K 1.3K 81
                                    

.......................................

Başımı omzuna koyup terli ellerimle Ömer'in sırtına kollarımı daha çok sardığımda, oda fazla bekletmeden ellerini koydu belime.

" Çok canım yanıyor Ömer. Yapamıyorum artık." Dediğimde ellerini sanki güven verircesine sıklaştırdı.

" Bundan sonra seni kimse üzemez!" Diyip başıma bir buse kondurarak saçlarımı okşamaya başladı.

" Ben dahil..."

Soğuk rüzgarın sayesinde yanağım da kuruyan göz yaşlarım alışılmış olduğum bir durumdu artık. Sıkı sıkıya kenetlediğim ellerimi serbest bırakarak Ömer'den ayrıldığımda yüzünde en ufak bir duygu yükü göremedim. Ne mutlu gibiydi ne de üzgün.

Kollarımla gözlerimi silerken akan burnumu da yanımda peçete olmadığı için çekip duruyordum.

Ömer, ceketini çıkartıp omuzlarıma örtünce titrediğimi yeni yeni fark ettim. Hava sıcaktı ama ben üşüyordum işte.

Cebinden çıkarttığı peçeteyle yanıma yaklaşıp burnumu, sanki bir çocukmuşum gibi silince şaşkınlıkla baktım yüzüne. Iğrenmiyormuydu?

Tekrar kollarını bedenime sarıp başıma çenesini dayayarak nefesini verdi. " Gidelim mi?" Dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

Ellerini sırtımda ritmik bir şekilde bir kaç kez vurup benden ayrılarak alnımı alnına yasladı. " Tamam, ağlama artık. Dayanamıyorum. " dediğinde gözlerinin içine baktım ama gözlerini kaçırıp elimi tutarak arabaya götürdü. Bir şey demeden arabaya bindiğimde o da binip aux kablosunun bir ucunu telefona bir ucunu arabaya bağlayarak, Bu Şehir Girdap Gülüm adlı şarkıyı açıp arabayı çalıştırdı.

Başımı geriye verip gözlerimi kapatarak yol boyunca müziği dinledim. Uzun süren yolculuğun ardından arabanın taşlı yollardan geçmesiyle birlikte firenin gür sesi yüzünden gözlerimi açıp etrafıma baktım.

Büyük ağaçların ortasında tek katlı eski mimari bir ev vardı. Onun dışında pek bir şey görünmüyordu çünkü evin etrafı duvarlarla örtülüydü.

Ömer, eve doğru ilerleyince bende yanına gidip kapının önünde durdum.
"Konağa gideceğimizi sanıyordum."

Ömer, elinde ki bir sürü anahtardan tahminimce bu evin anahtarını bulmaya çalışıyordu. " Kafa dinleriz diye düşündüm." Diyip sonunda uygun anahtarı bulunca bir şey demeden girdim içeri. Ayşe hanımın dır dırını veya Zeliş'in meraklı sorularını bu haldeyken hiç çekemezdim.

Burnuma gelen Çayın kokusuyla birlikte yaklaşan adım sesiyle evde yalnız olmadığımız belliydi.

Odadan orta yaşlarında ki bir kadın elleri önünde çıkınca yüzünde ki gülümsemesiyle baktı bize

" Ağam sofra hazır. Içerileri de toparladım. Başka bir emriniz yoksa..."

" Tamam çıkabilirsin Sultan abla. Sağol. "

Sultan abla yanımızdan ayrılıp eline bir hırka alarak evden çıkıp kapattı kapıyı.

Ömer, mutfak olarak tahmin ettiğim odaya girince bende ayakkabılarımı girişte çıkartarak bir terlik giyip Ömer'in ardından girdim mutfağa.

Eski bir mutfaktı ama sıcak aile yuvalarını anımsatan bir havası vardı. Yer sofrasında bağdaş kurarak oturan Ömer'in yüzünde ki küçük tebessüme nedense bende gülümsedim. Dışardan öyle zengin, fakirleri önemsemeyen biri gibi gözüksede şuan ki konumumuz ile hiçte öyle değilmiş diye düşünmeden edemedim. Zaten onun tarlasında çalıştığımda her gece kazanılan paranın bir kısmıyla erzak alınarak tarlada çalışan yoksul kişilere verildiğini kendi gözümle şahit olmuştum.

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin