23. ~ KARAGÜL ~

33.6K 1.4K 347
                                    


Medya, klasik türk dizi müziği...

..........................

Başımdan damlayan boncuk boncuk ter saçlarımın arasından iz bulup süzülürken soluk alış verişim sanki son nefeslerini alan kişileri andırıyordu.

Göz kapanlarım bir birine kenetlenmiş biran önce açılmayı yeğlerken göğüs kafesimi zorlayan kalp atışlarım bir biri ardına kovaladı adeta.

Çarşafı doladığım ellerim yumruk misali sım sıkı dolanırken ellerimde ki kaslar harap olmuş gibi acı veriyor, el kemiklerimin sarf ettiği güç yüzünden sarımsı bir renge dönüşerek hardal tonunda korkutucu bir hal alıyordu.

Terlerim yüzünden yastığımın ıslanması, yüzüme her değdiğinde kabusumun derecesi sanki bir kademe daha artıyordu.

Sonunda gözlerimi gecenin karanlığına açtığımda nefes nefese kalmış bir vaziyetteydim. Rüya, rüya değil gerçekti sanki. Hiç bir gördüğüm rüya bu kadar inandırıcı olamazdı. Resmen Ömer'e aşıktım rüyamda. Buda azmış gibi hamileydim ve bu durum benim çok hoşuma gidiyordu rüyamda. Rüya, rüyalıktan çıkmış kâbusa dönüşmüştü.

Terden boynuma yapışmış saçlarımı toparlayıp saatin akibetini umurasamdan bonyoya girip, ılık bir suyla vücudumda ki teri atarak duşakabinden çıktım.

Vücuduma doladığım bornozun bel kemerini sıkı sıkıya bağlayıp banyodan çıktıktan sonra ayak parmaklarımın ucuna basarak giyinme odasına girdim. Kıyafetlerimi hazırladığım esnada gözüm yatakta yatan Ömer'deydi. Rüyamda öyle bir sevgi vardı ki ona karşı, sanki eline diken batsa canımdan can gidecek gibiydi.

Beynime reset atmaya niyetlenip elime kıyafetlerimi aldığım esnada Ömer'in uyuduğunu hatırlayınca banyoda üzerimi değiştirmek yerine giyinme odasında yavaş harektelerle giyinip ıslak saçımı kurutmak için banyoya yöneldim. Banyoda ki işlerimi alel acele halledip odadan çıkarak giriş katına doğru adımlarımı attım.

Evde en küçük bir ses yoktu. Saate de bakmamıştım ama havanın yeni ışıklanıyor olması belli ediyordu tahminen kaç olduğunu.

Mutfağa doğru adımlarımı attığımda burnuma gelen börek kokusu adımlarımı seri hareketlerle hızlandırmaya çoktan yol açmıştı.

Mutfağa girdiğimde yüzünde ki gülümsemesiyle bana bakan Hatice teyzem ellerini yıkayıp önlüğüne silerek yaklaştı yanıma.

" Günaydın Hatice teyzem. " dediğimde başını mahçup tavırlarla yana çevirdi. " Günaydın benim güzel kızım ne oldu bir şey mi isteyecektin?" Hatice teyzemin kızım demesine gönlüm dayanmıyordu. O kadar güzel bir dili vardı ki iki saat konuşan biri üçüncü saatte evi, arabayı her şeyi Hatice teyzeme emanet edebilirdi. Öyle güven veren, natürel ve sevecen bir yapısı vardı...

...

Aradan geçen bir kaç saatle kahvaltıyı hep birlikte hazırlayıp Hatice teyzemin yükünü hafifletmeye çalışmıştım. Sofra, tam hazır olunca Ömer'i uyandırmak için odaya çıktım ama ne yatak odasında vardı ne de çalışma odasında.

Merdivenleri inerken Zeliş'i görünce rotamı o tarafa çevirdim.
" Ömer'i gördün mü? "

" Oo maşAllah maşAllah. Daha bir günaydın demeden ağabeyimi sormalar. Bu gidişle çok sürme..." lafına devam edecekken elimi ağzına kapatıp susmasını sağladım. Sabah sabah nerden geliyordu bu konuşma hevesi.

" Kahvaltıya çağıracaktım oda da görmeyince belki sen biliyorsundur diye sordum. " düşünürmüş gibi sesler çıkartıp " Imm" der gibi şeyler söyledi.

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin