"Benim yaramaz kardeşim kaçırıyordu telefonu o yüzden açamadım," dedi.

Gözlerimi devirdim. Yaramaz kardeşmiş! Hangi ara abi-kardeş samimiyeti kurmuştuk ki? Ya anne-oğul fazla cana yakınlardı ya da çok fena bir oyun çeviriyorlardı.

"Sabah anlatmıştım ya sana," dedi. "Selim Abinin kızı... Aynen geldi biraz önce..."

Ona ters ters baktığımı görünce sırıtıp bana göz kırptı yine. Kaşlarımı çatıp gözlerimi başka yöne çevirdim. Buket'ten daha rahatsız edici olur muydu acaba?

"Tamam aşkım ararım beni seni... ben de seni!"

Telefonu kapattığında "Bana abim falan deyip duruyorsun ama benden büyük olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordum. Bana 'görünen köy kılavuz istemez' der gibi bakınca "Vücudun fazla gelişmiş olamaz mı?" diye bir teori ürettim.

Az önce Merve Ablanın kalktığı yere yani yanıma oturdu yayılarak. "Üzerinde lise forması var," dedi. "Ergen olduğun her hâlinden belli. Ben yirmi üç yaşındayım. "

"Ben ergen değilim," diye homurdandım koltuğun ucuna kadar kayarken. Ergen olduğumu biliyordum ama o sanki küfür edermiş gibi söylediği için sinir olmuştum.

"Ben de öyle söylerdim," dedi ve bir an durdu. "Ergenken."

"Benim ile uğraşmasan nasıl olur?" diye sorduğumda kapının zili çaldı. "Kapıya baksan nasıl olur?" diyerek beni taklit etti sesini inceletip dudaklarını eğip bükerek.

"Neden sen bakmıyorsun?" diye inatlaştığımda boğazını temizledi. "Kural iki," dedi ciddiyetle. "Kapıya her zaman küçükler bakar. "

Söylene söylene gidip kapıyı açtım sinirle. Gelen kişinin babam olduğunu görünce Güven'in sinir bozucu hallerini unutuverdim birden. Onu karşımda gördüğümde tüm yaşadığımız olumsuz olaylar buğulu bir camın ardında kalmış gibi oldu. Unutamazdım ama şimdilik göremiyordum.

Gözlerimin yeşilini aldığım yeşil gözler bir an şaşkın şaşkın baktıktan sonra ona kapı açan kişinin kızı olduğunu idrak edip beni kucaklayıverdi.

"Hoş geldin kızım!" Kollarımı babamın boynuna dolayıp, ağlamamak için kendimi sıktım. "Sen de hoş geldin," dedim geri çekildiğimde gülümseyerek. O da bana gülümseyip içeri girdi.

Babamı suçlarken, annemi aldattığı için ondan nefret ederken bile onu seviyordum ama kendime itiraf edememiştim hiç. İçimde bir yerde o nefret hep var olacaktı belki de ama şimdi sessizleşmişti.

Babam ayakkabılarını çıkarıp ev terliklerini giydikten sonra salona geçti. Ben de hemen arkasındaydım.

"Hoş geldin Selim Abi," dedi Güven oturduğu koltukta toparlanırken. Babam ile ilişkileri nasıldı merak ediyordum. Bu çocuğu benden daha çok seviyor muydu?

"Hoş bulduk Güven. Nasılsın?" Babam Güven'in omzunu sıkıp yanına oturdu.

Babam ve Güven arasında bir muhabbet başlayınca ben de mutfağa, Merve Ablaya yardım etmeye gittim. Yardım teklifime hiç hayır demedi ve bu beni biraz daha rahatlattı çünkü sonradan gelen bir misafir gibi değil de bu evin bir kızıymışım gibi hissettim. Beraber mutfaktaki dört kişilik masayı hazırlayıp babamı ve Güven'i yemeğe çağırdık.

"Senin okul nasıl gidiyor Güven?" diye sordu babam yemek arasında.

"Götürmeye çalışıyorum," diye kaçamak bir cevap verdi.

"Umarım yine yıl kaybı yaşamazsın oğlum!"

Gözlerimi Merve Ablaya kaydırdım çünkü geldiğimden beri ilk defa bu kadar ciddileşmişti ortam. Güven kaşığını sinirlenerek masaya koydu ve annesine baktı. "Sınıfta kalma sebebimi bilmiyormuşsun gibi konuşma anne, lütfen!"

ZEHİR (1)Where stories live. Discover now