"Enda Gelecek!"

En başından başla
                                    

"Bana bak, Ahu Hatun! Sen ne dediğini farkında mısın? Söylediklerini kulağın işitmez herhal.  Enda'm ölmedi... O buraya geri gelecek, o sadece sadece bize biraz kızgın ve kırgın. Onun zamana ihtiyacı var tamam mı? Enda'm ölmedi... Enda öl-me-di. O olmayan aklınıza bunu sokun artık!"

Arkama dönüp gidecek iken nefretle geri dönüp Enda'nın sözde olan dostlarına baktım. Onlara olan kinim hiçbir zaman son bulmayacaktı. Enda'ya ihanet ettikleri o günden bu yana onlara olan kinim ve nefretim hiçbir zaman soğumadı, soğumayacakta.! 

"Gerçi siz onu çoktan öldürmüştünüz imdi niçin bu kadar endişe edersiniz hiç anlamam. Siz onu yaşarken yok ettiniz hepsi sizin yüzünüzden!"

"Yeter, yeter, yeter artııık. Yeter Bey'im yeteeer. Yoruldum, hem de çoook. Enda'nın zamana ihtiyacı yok. Enda'nın hiçbir şeye ihtiyacı yook. Ben tanırım onu, bir kere o eğer gelseydi mutlaka küçücük de olsa bir işaret verirdi lakin yook işte. Enda öldü..! Biliyorum bizden nefret ediyorsunuz büyük bir hata yaptık ama bunu telafi etmek için eğer yaşasaydı her şeyi yapardım, canımla başımla birlikte. Ama olmadı o gitti, bizi bıraktı, o bize ihanet etti. bizi öldürseydi ama bu şekilde gitmeseydi, bizi asıl öldüren o.!"

Dolan gözlerimi öfkeyle geri gönderdim, sakın Ateş bu sen değilsin kimsenin önünde ağlama bu sen değilsin!

"Hayır, ölmedi. Halen bedeni bulanamadı."

Buruk bir tebessümle gülmeye çalıştım. Evet, bedeni bulunamadı, doğru lakin inanıyorum ki benim güneşi bile kıskandıran o ahu güzar gözlü kadınım, ölmedi! O ölmez, ölemez. Allah, bu hissi benim kalbime verdi, biliyorum o ölmedi! Kim ne derse desin, kim ne yaparsa da yapsın umurumda değil! Enda'm ölmedi, ölmedi, ölmeyecek!

"Öldü Bey'im öldü. Azgın deniz onu hiç acımadan bizden koparıp aldı. Hem de hiç kimsenin gözünün yaşına dahi bakmadan."

Dedi ve titreyen sesiyle tekrar hıçkırarak ağlamaya başladı Ahu hatun. Ağlama be kadın yeter!

"Hayır, hayır."

Ben hayır dedikçe onlar ısrarla evet diyordu. Ne bicim insanlar bunlar!

"Ateş Bey'im, denizden bahsediyoruz; dağı, taşı, kayaları yıkıp geçen denizden bahsediyoruz. O, Enda'ma hiç acımadan alıp götürdü. Geriye sadece, güllü yazmasını bıraktı. Bakın Bey'im deniz bile onun öldüğünü söylüyor. Lakin siz Cengaver ve Yusuf halen ölmedi diyorsunuz, kabul etmiyorsunuz. Madem ölmedi, bana Enda'mı bulup getirin.!"

"Azgın denizin her ne kadar dalgası olsa dahi, elbette sonunda durulur Ahu Hatun!. Enda'm da şu anda bir yerlerde bizi bekliyor, bilirim."

"Ateş Bey'im, Enda'nın ölmesi tam tamına iki kış geçti. Koskoca, iki kıştan bahsediyoruz, o vakte kadar Enda çoktan bize görünürdü."

"Yeter Ahu! Enda, ölmedi diyorum sana anlamaz mısın? O olmayan kafana da bunu koyasın!"

"Enda öldüüüüü."

"Ölmediii derim hatuun, öl-me-di!."

"Öldü Ateş Bey'im öl-düü."

Aybüke çıktı karşıma.

"Sende, Cengaver de Yusuf da kabullenin artık. Enda, öldü. ÖLDÜ!"

Bu ne cüret! Bu hatun nasıl karşıma çıkıp benim zevcem hakkında böyle konuşabilir?! Öfkeyle Aybüke'nin kollarını sıkıca kavradım diğer yandan da Ahu Hatuna öfkeyle bakıyordum.

"Bana bakın! Bir daha zevcem hakkında olmayacak şeyler söylerseniz, hatun matun dinlemem keserim dilinizi haberiniz ola!"

Dedim ve diğer tarafa fırlattım Aybüke'yi. Aybüke, dolan gözlerle bana baktığında tez yüzümü anama çevirdim. Bir köşede oturmuş, bir şeyler düşünüyordu tez ayaklarını kapandım.

"OBADAKİ AŞK..." Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin