"OBADAKİ AŞK"

2.6K 239 69
                                    

_____

"Sus be yüreğim ben de biliyorum özlediğini; Susta bilmesin özlediğini.!"

Özdemir Asaf

_________

(22.Bölüm)

Keyifli okumalar...

...

"Gidip onu kurtaracağım bundan kuşkun olmasın. Kellem dahi gitse, onu kurtaracağım.! İmdi git sabır ve sebat ile bizi bekle!"

Bunu dememle yoldaş sanki beni ilk defa görür gibi tepeden aşağı bakmaya başladı, ardından gözlerini gözlerimden ayırmıyor, üstelik hayatında hiç yapmadığı şeyi yapmıştı. Zümrüt gibi ışık saçan gözlerinden, küçük bir yaş firar etmişti. Onu hep kuytu köşelerde ağladığına şahit olmuştum lakin imdi gözlerimin içine bakıp ağlaması.

Yüreğimin tam ortasında bir şeyler kopmuştu sanki.

"Merak buyurma gardaş. İmdi var git yoluna, inşallah bir kaç güneş batmadan çıkıp getirecem onu size. Lakin bana bir iki gün mühlet tanıyın, o vakte dek siz de onun yerini öğrenmiş olursunuz, tez yola koyuluruz."

"Çok teşkır ederim çok. Tanri hep sizinle olsin ah ah çık mutluyum. Hem de çok. Sen hiç merak buyurma, biz her şeyi öğrenecek sonra da sana söyleyecek. Seni hepimiz koruyacak, sana Meryem ana ve İsa adına yemin ederim."

Dedi ve önümde diz çöküp, ağlamaya başladı. Omzuna hafifçe vurup gitmesi için kaş göz işareti yapıyordum. Eğer biraz daha kalırsa burada bir cinayete kurban gitme olasılığı çok yüksekti.

"Hayde var git yoluna. Haa bu arada askerlerine söyleyesin hazır olsunlar, hangi vakit geleceğim hiç belli olmaz. Belki bugün, belki yarın Allah bilir ne zaman..."

Robi'nin af ola Elyesa'nın yandaşı ağlaya sızlaya dualar eşliğiyle hemen gitti. Yüzümü arkaya çevirdiğimde, çevirmez olaydım. Bana öfke ve şaşkınlıkla bakan bir çok göz gördüm lakin o bambaşka bakardı. Bilhassa o karanlık ve soğuk gözlerin sahibi... Derinden ve öfkeyle bakardı.

Yüzümü yoldaşa çevirdiğimde elinin tersiyle göz yaşlarını silip, sahte bir tebessüm yüzüne takılıp sessizliğe büründü. İmdi bu çocuk ne yaptığını zanneder. Karşısında ben olduğumu farkında değildir herhalde. Bilmez mi ki ben onu ne hissedeceğini anlayacağımı. Yusuf'un kafasına vurmamla olduğu yerde şaşkın tavşan gibi kalmış, gözlerindeki hüzün gitmiş, yerine öfke gelmişti. Bilirim kafaya şaklağı yemekten nefret ederdi. Karşısındaki babası da olsa affetmezdi. Lakin bu hareketi yapmasam akşama dek hüzün deryasında kaybolup gidecekti. Benimki de büyük cesaret, helal olsun bana.

Yoldaşın öfke ile üzerime doğru gelmesiyle. Bir anda yüksek sesle gülmem tutmuştu. Deli gibi kahkaha atıyor, ellerimle yüzümü kapatıyordum. Beni gören herkes imdi adım kadar bilirim ki 'bu hatun deli midir ki kendi kendine güler' der. Tabii bunu Yusuf'tan başka hiç kimse bilmez. Bir anda deli bir kahkaha kanımda dolaşmış, susmak nedir bilmiyor üstüne "Yusuf, Y-Yu- Yus" deyip gülmekten tamamını getirememiştim. Yine gülme krizi tutmuş ve görev başarılı olmuştu. Yoldaşın öfkesi gitmiş, yüzüme bakarak o da benim gibi hunharca kahkaha atmaya başladı. Yusuf'un böyle bir hastalığı vardı işte. Bana mıydı bu hususi hali bilmem lakin ne vakit deli gibi gülsem o da ardımdan bana eşlik ederdi. Ne vakit beni dövmeye yeltense beni dövmesin diye deli gibi gülme başlardım. 

"OBADAKİ AŞK..." Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ