Anneanne

3.2K 172 252
                                    

Sezen Aksu - Hasret

Merhabalaaaaar!

Evet evet yanlış görmüyorsunuz, biz misafirliğe geldik. Gecenin bu saatinde de misafirlik mi olurmuş derseniz sabahı da bekleriz biz, istediğinizde:)

Açıkçası ben özledim Defnem'le Ömerim'i. Biraz da vakit buldum gibi oldu (gerçekten gibi oldu ama:) ) o yüzden minik bir özlem gidermece yazayım dedim. Oldu mu bilemem ama bana biraz da olsa iyi geldi evlatlarımın ziyareti:) 

Hadi bırakayım artık da okuyun değil mi? Severim hepinizi, iyi okumalar:)

Öğle uykuları... Son zamanlarımın en büyük vicdan azabı ama en tatlı dinlencesi. Bebeklerim artık 'Anne bizim uyku vaktimiz geldi galiba' diyecekleri kadar büyüdüklerinden vicdan azabım hafiflese de uyumalarını, bazen, dört gözle beklemek minik minik sızlatıyordu içimi. Bebeklerimi görmemek isteği değildi tabi ki bu. Özlüyordum zaten uyurlarken. Birçok kez Ömer gelip belimden tutarak sessizce odalarından çıkarmıştı beni. Bayılıyordum çünkü uyurken izlemeye.

Tabi bu onlar dinlenirken benim de birazcık keyifle dinlenme sevdamı değiştirmiyordu. Yaşları büyüdükçe daha kolay olacak sanıyordu insan. Konuşuyorlar, yürüyorlar, kendi dertlerini hallediyorlar nasıl olsa diyordu ama kazın ayağı öyle değildi tabi ki. Bir kere evet gerçekten 'konuşuyorlardı'. "Anne anne anne anne bak anne, anne baksana bebeğim ne yapıyor!", "Baba legodan ne yaptım baksana!" gibi sürekli bir gösterme harici oynarlarken sürekli konuşma huyları vardı ki bazen kendimi Ömer'e bir şey anlatacağım diye evi inletecek kadar bağırırken buluyordum.

Tabi bir de gerçekten 'yürüyorlardı' da... Başınızda Masal gibi bir yumurcak varsa oturmak ya da gözünü üstlerinden ayırmak çok mümkün değildi. Enerji topuydu çünkü benim kızıl bebeğim. Bir ordaydı bir burada. Ortalığı dağıtması asla sorun değildi. Çünkü oyunları bitince sessiz sessiz, evet sessiz oldukları nadir anlardandı bu, topluyorlardı oyuncaklarını. Ama kendine bir şey yapacak diye aklım çıkıyordu.

Gerçi benim cadı kızım kendinden çok uysal oğluşuma zarar veriyordu. İlla ki bir şeyler düşürüyordu Deniz'in orasına burasına. Ama Deniz öyle uysaldı ki... "Acıyor ama Masal" diyordu en fazla. Masal'ın üzüldüğünü fark ederse onu bile demiyordu. O pamuk teni kıpkırmızı ya da mosmor da olsa "Acımadı acımadı" diyordu bükülen dudağını gizleyemeden.

Her halleri ayrı bir keyifti yine de. O minicik elleriyle elindeki her şeyi kaldırıp bize göstermelerine bayılıyordum mesela söylensem de. Bizden aldıkları bir "Çok güzel annecim", "Çok güzel babacım" cümlesiyle yüzlerine yayılan mutluluğa daha da çok. Masal'ın gülüşü Ömer'in sürekli dediği üzere bana benziyordu. "Büyüyünce çok can yakacak desene" deme gafletinde bulunmuştum bir kere. Hem benim yaktığım canlar hem de Masal'ın potansiyel yakabilitesi olan canlar Ömer'den nasibini aldı tabi oldukça uzun süre. Deniz ise tam babasıydı. O sakinlikte bir çocukta o çapkın gülüşü görmek her seferinde daha çok güldürüyordu beni. Ama aynı babası gibi kıvrılıveriyordu dudakları. Her seferinde annesinin sıkıştırmasından payını alıyordu bu yüzden.

Keyifti işte yaşam onlarla. Ama durmak da yasaktı aynı zamanda. O yüzden öğle uykuları nefes molası oluyordu bize. Masal ve Deniz'in enerjisine yetişmek imkansızdı çünkü. Bize nefes gerekiyordu. Tabi bir de Ömer'e ben, bana Ömer... Tabi "Ay çocuklar uyurken şunu da yapayım"lar asla bilmediği için ne kadar nefes alabiliyorduk ne kadar doyuyorduk birbirimize tartışılırdı. O yüzden bugün Ömer'den sert bir şekilde "Doğru yatağa, geliyorum." cümlesini duyunca çocuklar gibi yerimde zıplamamak için zor tutmuştum kendimi. O Masal'la Deniz'e uyku ortamı hazırlarken ben de yatakta pinekleyerek sevgilimi bekliyordum.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin