İyileşme

6.8K 360 853
                                    

Beck - Everybody's Got to Learn Sometime

Yatağın yan tarafının ani bir şekilde alçalmasıyla istemeyerek de olsa tek gözümü zorlukla araladım. Kendimi hala çok yorgun hissediyordum. Ancak tüm yorgunluğum yanımda yatmış büyük, bal gözlerini bana dikmiş bakan güzellikle uçup giderken "Erkenciyiz. Gel bakalım buraya." deyip kolumun altına doğru çektim. Keyifle yerine yerleşirken bıcır bıcır konuşmaya başladı.

-Annem uyandırdı. Sana sürpriz yapacakmışız. Bak süslendim de.

Üstündeki elbisesi düzeltip gösterirken bir şey hatırlamış gibi gözlerini büyüttü. Küçük ellerini heyecanla ağzına götürüp 'hii'lerken "Ama benim sana bunu söylememem gerekiyordu." dedi ağlamaklı bir sesle. "Neyi söylememen gerekiyordu prenses? Duymadım ki ben bir şey." dediğimde "Dedim ya baba, sana sürpriz hazırlayacakmışız. Onu söylememem gerekiyordu." diye cevap verdi masum bir şekilde. Sevimliliği ve masumluğu koca bir kahkaha atmama sebep olurken kızıllarından öpüp okşamaya devam ettim.

-Anlaşma yapalım o zaman prenses, sen söylemedin ben de duymadım. Tamam mı?

Gözlerini aynı Defne gibi kısıp bana bakarken ne dediğimi anlamaya çalıştığının farkındaydım. Dudaklarını büzüp minik parmağıyla üstüne vururken "Yani şimdi sen bilmiyorsun annemle sana sürpriz hazırladığımızı, öyle mi?" dedi sonunda. Defne'nin minyatür hali gibiydi sanki. Sadece yüzü saçları değil hareketleri, konuşması, tepkileri de aynı annesiydi. İçinin güzelliğini ve masumiyetini de annesinden almıştı. Saçlarına bir öpücük kondurup "Aynen öyle. Ama önce ne hazırladığınızı anlatman gerekiyor ki neyi bilmiyormuşum gibi davranacağımı bileyim." dediğimde hiç tereddüt etmeden "Bir kere annem çok süslendi, kırmızı bile giydi. Bir de bir sürü şey hazırladı. Yumurtalı ekmek yaptı, portakal suyu sıktı. Senin sevdiğin peynirli şeyden de yaptı. Sonraaa hediyeni de sakladık..." . Anlatmaya devam ederken gülmemle "Yaa baba kandırdın beni!" deyip dudaklarını büzdü tekrar. Dudaklarını sıkıp gıdıklamaya başlamamla küçük kahkahası tüm odayı doldurdu. Duyduğum en güzel seslerden biriydi bu. "Ya baba! Ya dur! Yaaa" diye bağırsa da gülmeye devam ediyordu. Nefesi kesilmeye başladığında durup sakinleşmesini beklerken merdivenden gelen ayak sesleri Defne'nin geldiğini haber veriyordu.

-Bensiz gıdıklama seansı mı oluyor yoksa orada? Geliyorum bakın!

Defne'nin sesini duymamızla birbirimize yaramazlık yapmış çocuklar gibi bakarken "Yakalandık baba." diye fısıldadı. Yorganı kaldırıp içine çekerken "Saklan saklan." dedim. Kıkırdayarak yorganın içine girerken Defne de odaya girmişti.

-Ömer sevgilim, uyan hadi... Ömer, hadi canım. Bak yumurtalı ekmek bile yaptım sana.

Gözlerimi açtığımda yanımda dirseğinin üstünde durmuş elini yanağının altına yerleştirmiş bir şekilde bana bakan bal gözlerle karşılaştım. Yorganı kaldırıp içine bakarken kaşlarını çatıp ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışır gibi yorganın altına baktı.

-Defne?

-Sevgilim, iyi misin?

Kendimi yastığa geri atıp oflarken Defne biraz endişeli biraz da meraklı bir şekilde bana bakıyordu. İstemsizce gülümsediğimde o da rahatlayıp gülümsedi.

-Rüya mı görüyordun sen?

Kolundan tutup kendime doğru çekerken şaşkın ama memnun bir çığlık attı. Boynuma burnunu dayayıp iyice yerleşirken uzun bir öpücük kondurdu. "Şimdi uyandım işte." dediğimde kıkırdayarak "Neye gülüyordun bakalım? Güzel miydi rüyan?" dedi başını biraz geriye atıp gözlerime bakarken.

-Güzeldi, çok güzeldi. Ama anlatmam.

-Aa o niye? Başka biri mi vardı yoksa rüyanda?

Büzdüğü dudaklarından uzun soluklu bir öpücük kopartıp geri çekildiğimde "Söyleyemem." dedim. Kollarımın arasından çıkmaya çalışsa da başarılı olamayacağını anlayıp kendini bırakırken "Ee peki madem. Ama kahvaltı soğudu. Hem işimiz var bugün. Kalk bakalım artık." dedi.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin