Hareket

5K 326 473
                                    

Kargo - Ateş ve Su

"Siz çok fenasınız ya!" dedi gözleri üstümüzde gezinirken. "Hiç de sesinizi çıkarmıyorsunuz, hiç anlamadım ki geldiğinizi." dedi annemlere bakıp. Defne bahçede konuşmaya dalmışken ben içeri gidiyorum bahanesiyle annemlerle Sinanları çocuk odasına almıştım. Sinan'la Mira duvar süslerini, annemler de ultrason fotoğraflarını halletmişlerdi. Defne'yi yukarı çıkartmak da Öykü'ye düşmüştü.

Öykü yukarı çıkardığında da hepimiz sessizce takip etmiştik sessizce. Şimdi çocuk odasının ortasında kocaman bir pasta, pastanın başında da yüzünde kocaman bir gülümsemeyle duran Defne vardı. Etrafında lise arkadaşları, kardeşi, ailesi; karnında canlarıyla gülümsüyordu. Elimi sıkı sıkı tutmuştu odaya geldiğimde. O andan beri de bırakmıyordu. Bir ara kulağıma "İlk defa lunaparka gitmiş küçük bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Elimi bırakırsan kaybolurum." diye fısıldamıştı. Alışkın değildi doğum günü kutlamalarına çünkü. Geçen sene küçük bir kutlama yapmıştık Gül ablalarla, bütün gün beraberdir sonra. Ama bu sene hazır İstanbul'dayken bütün sevdikleriyle olsun istemiştim. Baya tereddüt de etmiştim aslında. İsteyip istemeyeceğinden emin olamamıştım çünkü. Ama Öykü'nün de desteğiyle buradaydık işte hep beraber. Defne'nin gülen yüzü de biraz kaybolmuş gözükse de mutlu olduğunu gösteriyordu.

"Hadi üfle!" dedi annem. Heyecanını daha fazla içinde tutamayıp "Ömer seni çok seviyorum oğlum. 28 yıl uğraştık pasta üfletelim diye." dediğinde Defne kıkırdayıp biraz daha kolumun altına girdi. Pastayı üfleyip doğrulduğunda yüzünün kızarıklığından ne kadar utandığını anlamamak imkansızdı. Doğum günü şarkısı bittiğinde "Yaa çok teşekkür ederim hepinize!" dedi heyecanla. Bana dönüp "En çok sana." diye fısıldadı, "Senin başının altından çıkıyor bunlar biliyorum.". Şakağından öpüp "Hayaller Bozcaada hayatlar yaralar sevgilim." dediğimde kıkırdadı, "Delisin sen!". Herkese tek tek sarıldıktan sonra "Küçücük odada bu kadar kişi durmak yerine bahçeye mi geçsek?" dedi. Onaylayan sesler eşliğinde insanlar odadan çıkarken elimi tutup sıktı. Yüzünde kabahat işlemiş gibi bir ifade vardı. Kaşlarımı çatıp "Ne oldu sevgilim?" diye sordum. Dudakları biraz büküldü, yanakları biraz daha kızardı. "Defnem söyle. Neye sıkıldı canın?" diye sordum bu sefer. Dudağının kenarını ısırıp "Ömer." dedi, "Galiba şu an aşeriyorum.".

Kocaman bir kahkaha attığımda gözlerini büyütüp bana baktı. Koluma vurup "Niye dalga geçiyorsun ya? Daha ne aşerdiğimi bile söylemedim ki!" dedi sinirle. Kızaran yanaklarına birer öpücük bırakıp "İstediğine gülmüyorum ki sevgilim." dedim, "Bunu söylemek için kıvranmana gülüyorum. Söyle bakalım ne istiyormuş benim bebeklerimin canı.". Yaptığım açıklamalar umurunda gibi değildi. Dudağının içini ısırıp "Mama" dedi, "Mama istedi canım.". Başımı sağa yatırıp "Mama?" dedim, "Hani şu sütün içinde ezmelik bisküvilerden mi?". Bir süre durup düşündü. Dili dudaklarının üstünde gezerken başını iki yana salladı, "Yok ondan değil. Baya mama. Hani böyle süt, şeker, pirinç nişastasını karıştırılır yapılır ya.". "Yapılır ya diyorsun..." dedim. Dediğine dair hiçbir fikrim yoktu ama ilk defa aşeriyordu, imkânsız bir şey istese bile yapardım zaten şu an. "Pirinç nişastamız var mı peki?" dedim. Omzunu silkti. Yutkundu birkaç kez. Canı gerçekten çok istiyordu belli ki. Boşta olan elimi yanağına koyup okşadım, "Tamam sevgilim. Sen çık bahçeye ben hazırlayıp getiriyorum hemen.".

Defne bahçeye çıkarken ben de mutfağa gittim. Kendi kendime "Pirinç nişastası, pirinç nişastası, pirinç nişastası ..." diye söylenip bir yandan da dolapları karıştırmaya başladım. Babam "Ömer gelsene oğlu pastayı kestik bak." diye seslendiğinde "Siz yiyin baba geliyorum hemen." diye bağırdım ben de. Elime tuhaf beyaz bir şey gelince kutuyu evirip çevirip baktım. Yüzüme gülümseme yayılırken "Buldum seni." diyerek ocağa yöneldim. Yöneldim yönelmesine de ne yapacaktım ki şimdi? Ne kadar süte ne kadar nişasta koymam gerekiyordu mesela? Oflayıp telefondan mama tariflerine bakınmaya başladım. Belli ki günümüzde şekerli mama diye bir şey yoktu, her şeyde pekmez vardı. "Aklımda bulunsun." diye mırıldanıp araştırmaya devam ettim.

Aşk RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin