☆43☆

24.8K 951 881
                                    

'DELİLİK,

EYLÜL'DEN

" Ayrıldınız mı?" diye üsteledi annem.

Patlamak üzereydim.

'Konuşmak istemiyorum'umun nesini anlamıyordu acaba?

Ona bakmamaya devam ederek test kitabıma daha çok gömüldüm.

Bir de ders çalışıyorken araya girip soruyordu...

" Benimle hiçbir şeyi konuşma sen zaten."
dedi alınmış gibi. Sonra da ayaklarını vura vura odamdan çıktı.

Normalde olsa peşinden gider gönlünü alırdım ama böyle bir konuda gerçekten hiçbir şekilde hevesim yoktu.

Kafamı dağıtmaya çalışıyordım ama ısrarla araya böyle şeyler sokmak zorundalardı sanki!

Kimseyle hiçbir şey konuşmamıştım ve konuşmaya da hiç niyetim yoktu.

Zaten beynim olanları bana tekrar tekrar yeterince hatırlatıyordu...

Tekrar konsantre olmuştum ki çalan kapının açılmasının ardından annemin bana seslenişini duydum.

" Eylül Rüzgâr gelmiş!"

Kalemim elimden düşerken salak gibi kalmıştım.

Kalbim hızlanırken aynı anda öfkeyle dolmuştu.

Aşağı inme zahmetine bile girmeden, "Geri gidebilir öyleyse." diye seslendim anneme.

Aşağıda bir şeyler konuşuyor olmalıydılar. Ama buradan, anlayabilecek kadar duymuyordum.

Aradan birkaç saniye geçmişti ki aniden açılan odamın kapısıyla yerimde zıpladım.

Rüzgâr normal hâline göre uzamış sakalları ve yorgun bakan gözleriyle beni karşılamıştı.

Kalbim görüntüsüyle daha da hızlanırken içimi yine o öfke kapladı; duygularımı saklama çabası göstermeden, " Ne işin var evimde?!" diye sordum.

Yüzü ifadesini korurken, " Benimle gel." demişti.

O an sinirden onu parçalayabilirdim.

" Git buradan."

Annemin kapıda durup bizi dinlediğine o kadar emindim ki...

İçimden 'umarım Rüzgâr olanlar hakkında bir şey söylerek beni rezil etmez' diye geçirdim.

Beni aldatan oydu rezil olan ben!

" Beni dinleyeceksin."

Dişlerimi sıktım. " Bana emir verme."

Gözlerini sıkıntıyla kapatıp tek eliyle onları ovuşturdu. Tekrar bana baktığında ifadesi daha da kararlıydı. " Burada konuşmak istemiyorum. Lütfen benimle gel ve iki dakika bile olsa beni dinle."

İçimde hiçbir şekilde yumuşama belirtisi yoktu tabii ki.

Kaan'dan sonra bir de Rüzgâr...

" Gerçekten," dedim sakin bir şekilde. Durumun ciddiyetini o an daha iyi kavramış gibiydim. " Olan her şeyden sonra ciddi ciddi oturup seni dinleyeceğimi, affedeceğimi falan mı sanıyorsun Rüzgâr?"

" Affetme." dedi bu sefer. " Ama dinle."

Bu kadar kararlı olması benim kararlılığımı yıkıyordu ve bu hiç ama hiç istemediğim bir şeydi.

" Seni dinlemek istemiyorum." dedim son kez netçe. " Git buradan. Yüzünü de görmek istemiyorum. Ciddiyim. Midemi bulandırıyorsun."

Cümlem bittiğinde ister istemez yutkunmuştum. Ve kalbim söyledikledim dolayısıyla deli gibi atıyordu.

WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now