☆41☆

23.8K 826 392
                                    

'ŞAMPUAN,

YAZAR'DAN

Eylül titreyen çenesiyle sevgilisinin arkasındaki kıza bakmaya devam ediyordu.

Gözlerini Rüzgâr'a çevirmeye korkuyordu.

Ona bakınca göreceklerinden korkuyordu.

En çok da gördüklerinin gerçek olmasından korkuyordu.

Kaçmak istedi yine.

O mahkemenin olduğu günkü gibi kaçmak istedi.

Adımlarını geriye atarken Rüzgâr tekrar,
" Eylül," demişti ona.

Genç adam çok kötü hissediyordu. Tarif edilmeyecek kadar kötü...

Kendini o kadar mı kaptırmıştı?

Eylül'ü unutacak kadar.

Kontrolünü kaybedecek kadar.

Eylül koşmaya başladı.

Hayır, diyordu kendine sürekli. Hayır, hayır, hayır.

Yine aynı şeyleri yaşayamazdı.

Bu seferki öncekinden çok daha yoğunken yine dibe vurmak...

Bir daha gerçekten de kimseye güvenemezdi.

Kaçtı. Rüzgâr da çıplak ayaklarıyla peşinden koşuyordu. Ama kaçtı. Ne bir şey görmek ne de duymak istiyordu.

Rüzgâr'ın peşinden, " Eylül dur lütfen!" diye bağırması Eylül için her şeyi daha da kötüleştirdi.

Neden suçlu gibi bağırıyordu?

Gerçekten yapmış mıydı bunu ona?

Kız ağlamaya başladı. Sendelediğinde kolunda hissettiği elle ağlaması artmıştı.

" Git!" diye bağırdı elin sahibine. " Hiçbir şey söyleme. Duymak istemiyorum!"

" Eylül-

" Git Rüzgâr!" Sokağın ortasında avazı çıktığı kadar bağırmıştı.

Rüzgâr kızın bu tepkisiyle onu bu durumda daha fazla zorlamaması gerektiğini anladı ve elini kızın üzerinden çekti.

Anlatmak istiyordu ama ne anlatacağını da bilmiyordu ki...

Gerizekâlının tekiydi! Öbür insanlardan hiçbir farkı yoktu.

Ve bugün anlamıştı ki kendisinde de bir bozukluk vardı.

Eylül'ü öyle görmek aldığı nefesin göğsüne batmasını sağlarken son bir umutla baktı kıza.

Çok sinirliydi ve sakinleşmesi gerekiyordu. Bu düşünceyle içten içe kendini rahatlatmaya çalışmıştı Rüzgâr.

Sakinleşince dinlerdi onu değil mi?

" En azından seni evine bırakmama izin ver."

Eylül gözlerinde parıldayan yaşlarla alayla güldü. Küfür edecek gibi olmuştu ama dudaklarını birbirine bastırdı.

Yeri döven adımları, Rüzgâr'ı arkasında bırakıp yine koşarak ondan uzaklaşmasını sağlamıştı.

Yalnız kalmak falan istemiyordu.

Üzülünce kendi köşesine çekilenlerden değildi pek. İyice uzaklaştığına emin olduğunda bir kaldırımın kenarına oturdu ve gözlerini sildi.

Telefonunu çıkarırken elleri titriyordu.

Neyin nasıl olduğunu, hangi ara bu hâle geldiğini bilmiyordu bile.

WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now