Yani direkt o kız olması da muhtemeldi tabii...

Toprak uçarcasına yanımızdan uzaklaşırken güldük. Ve, " Dağılalım o zaman." diyen Ilgaz'a uyup vedalaşmaya başladık.

Tabii kızlar sarıldığımız sırada beni cimcikleyip " Oha oha oha," falan diye bağıran fısıltılarda bulunmasalardı daha düzgün bir vedalaşma olacaktı.

Bar'dan çıkıp dışarda durduğumuzda sadece Kaya, ben ve Rüzgâr kalmıştık.

Kaya beni götürmek için bekliyordu. Ve bakışları bizde değildi. Rüzgâr ,sanırım vedalaşmak için, belimden tutarak beni ondan biraz uzağa götürdü.

" Aslında bu gece sana teklif etmek istediğim bir şey daha vardı."  dediğinde salak salak onu izlemekle meşguldüm.

Bu şey beni mi sevmişti şimdi?

Bana şarkı söylemişti falan!

Güldüğünde ben de güldüm ama neye güldüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu.
" Bana öyle bakmaya devam mı edeceksin?"

Bana gülüyordu...

İfademi toplayıp aptalca sırıtmayı kestim ve demin ne dediğini düşündüm. Teklif demişti değil mi?

" Ne?" dedim. " Bir teklif daha diyordun."

Konuşmadan önce sesini düzenliyor gibi göründü. "Şey... bizim okul bir tur düzenliyor. Yurtdışına, İngiltere'ye. Normalde gitmek istemiyordum ama sen de gelirsen gitmek için bir sebebim olabilir."

" Ben mi?" diye sordum şaşkınlıkla.
" Ben... yani beni nasıl alacaklar ki?" 

" Ya orası basit. Halledilir."

" Kaç günlüğüne? Ne zaman?"

" İki haftalığına. Bundan yaklaşık bir buçuk ay sonra falan."

" İki hafta mı?" Kaşlarımı kaldırdım.

Sınav senemde iki hafta kayıp.

Ders çalışmayacağım iki hafta.

" Ben... gelemem Rüzgâr."

" Niye ama?" dedi ellerini belime koyarken.

" İki hafta ders çalışmamak için uzun bir süre ve bunu ailemin de kabul edeceğinden emin değilim."

Aslında istesem kabul ederlerdi.

Bana her şeyden çok güveniyorlardı...

" İstesen kabul edeceklerini biliyorsun."

Kaşlarımı çattım ve hafifçe omzuna vurdum. " Beni okumayı kes."

Bir cevap bekler gibi tatlı tatlı yüzüme bakmaya devam ediyordu. " Rüzgâr çok zor. Öyle bakma."

Başını hafifçe sağa eğdi. " İlla benim mi ikna etmem gerekiyor?"

" Edemezsin ki." dedim gülümserken.

Kaşlarını kaldırdı. " Edemem?" dedi o da alayla gülerek. " Emin misin?"

Öyle deyince insan emin olamıyordu tabii...

" Eminim." demekten çekinmemiştim ama.

" İddiasına var mısın?"

Başımı ' nasıl?' der gibi hafifçe oynattım.

Düşünürken dudaklarını yalamıştı. " Eğer ben kazanırsam, yani seni ikna edersem hem benimle İngiltere'ye gelirsin. Hem de bundan sonra her istediğimde; istediğim pozunla bana fotoğraf atarsın. Veya fotoğraf için poz verirsin."

Kaşlarımı çattım. " O nasıl oluyor yani? Kötü şeyler düşünmeli miyim?"

'Bilmem' der gibi dudağını sarkıttı.

" Beni istemediğim bir şeye zorlamazsın?"

Başını iki yana salladı ve " Neler isteyeceğimi öğrenmen için iddiayı kaybetmen gerekiyor." dedi. Bu sırada belimdeki ellerinden biriyle saçımı geriye atmıştı.

" Ben kazanırsam?" Tek kaşımı kaldırdım.

O da omuzlarını kaldırıp indirdi. " Seninim. Seçim sana kalmış."

Gözlerimi kısıp düşünüyormuş gibi yaptım. Tabii bu sırada düşünüyordum.

" Ben kazanırsam bana insanları nasıl okuduğunu öğreteceksin."

Başını hafif geriye atarak güldü. " Çok aptalsın."

" Ne?" dedim huysuzca.

" Tamam kabul."

" Ne oldu?"

" Bunu sana iddia olmadan da öğretmeyi deneyebilirdim."

Hayal kırıklığıyla kaşlarımı çatıldı.

Cidden salaktım...

Yine gülüp burnumdan öpmekle yetindi.

Göz devirip ben de uzandım ve  yanağından öptüm. Sarılırken de, " Bu gece için teşekkür ederim. Hiç beklemiyordum..." diye mırıldanmıştım.

" Herkes artık bana ait olduğunu biliyor."
dedi o da.

Gülümsemeyi bırakamazken ondan ayrılıp sabırsız bir ifadeyle beni bekleyen Kaya'nın yanına yürüdüm.

Rüzgâr'ın arkamdan beni izlediğini biliyordum.

○●○●○●

Toprağam: Eylül

Toprağam: Çok garip bir şey oldu

Toprağam: Öykü'nün yanına gittim ve ' şu anda burada bulunuyor olman resmen evrenin birleşmemiz için bir mesajı. Günlerdir senden başka bir şey düşünmüyorum.' dedim.

Toprağam: Bana yaklaşık dört saniye kırk beş salise boyunca ağzı açık baktı ve sonunda gözleri doldu aq

Toprağam: Resmen gözleri doldu kızın

Toprağam: Arkadaşları da aynı ağzı açık tepkiyi verdi bu arada

Toprağam: Sonra da bir şey demeden koşarak yanımdan gitti

Toprağam: Arkadaşları da peşinden gidiyordu ki bir tanesi dönüp bana ' Tam bir şerefsizsin.' dedi.

Toprağam: Bir bok anlamadım amına koyayım

Toprağam: Ne yaptım ki ben?

WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin