"Özür dilerim. Hangi akılla s-sana onları söyledim bilmiyorum.. Özür dilerim Jimin."

Omuzları sarsılırken sadece başımı oraya koyup sarılışına karşılık verdim. Namjoon'un yanında hıçkıra hıçkıra ağlamıştım zaten. O da onu tanımadığım içindi. Sözler acı olabilirdi. Sözler bazen sizi yok edebilirdi. Ancak bir arkadaş, sizi öldürebilirdi. Taehyung bana bunu her siktiğimin günü yavaş yavaş tattırıyordu. Bir tanesini daha kaldıramazdım. Kapı açılıp Yoongi de koşarak bize sarıldığında kocaman bir tebessüm çıktı dudaklarımdan. İşte onlar, ölmeye değerdi. Fakat Taehyung, delirmeye değerdi. Beni delirtmek için çok çaba sarf etmişti.

Kendi çapında bir rekabet başlatmış, elinde ki kozları oynayarak skoru öne taşımıştı. Ancak benim bir hamlem, onun üç hamlesine bedel olacak kadar ağır olabilirdi. Sadece beklemem gerekti. Sadece biraz daha sabretmek, onun daha ne kadar ileriye gideceğini görmek.. Çünkü benimde oyuna katılmama çok az kalmıştı..

--

Elimde ki kalemi dizlerimde duran senaryoya sert bir şekilde vurup duruyordum. Bacak bacak üzerine atmış, iki parmağımı da şakaklarıma dayamışken birkaç kişi belli olan kalçalarımı süzüyor, Jin sıkıntıyla muzlu süt içerken Yoongi de uyukluyordu. Sahnede rezalet işler çıkaran çocuklara bakıp sıkıntıyla gözlerimi kapadım. Tiyatro kulübünden ciddi anlamda nefret etmeye başlamıştım. Artık bir zorunluluk haline gelmişti. Şimdiyse senaryonun şekillendirmelerini yaparken, klübün öğretmeni bile oyuncuların rezaletine yüz asıyordu. En sonunda dayanamayıp senaryoyu köşeye bırakarak ayağa kalktım ve ellerimi çırparak dikkatlerin üzerimde toplanmasını sağladım. Uzun zincir küpemle oynarken gerçekten sinirliydim,

"Size kaç kere bu sahneyi anlatacağım? Oynamayı beceremiyorsanız çıkın gidin, ek kredi için burada olduğunuzu bilmiyoruz sanki! Biraz daha Güzel ve Çirkin'i karıştırırsanız hepinizi atacağım! Çirkin'in boynuzları var yahu!"

Karakterleri oynayan herkes panik ve sıkıntıyla salınmaya başlayınca avucumu yüzüme vurmaktan çekinmedim. Bir avuç aptal sürüsüydü bunlar!

"Prova bitmiştir, dağılın."

Yoongi kahkaha atarak ayaklanıp, koşarak salonu terk edince arkasından gülmeden edemedim, lanet olası haklıydı. İki ana karakteri benimseyemeyip oynayamıyorlardı. Üzerimden kalkan yükle senaryoyu kolumun altına sıkıştırıp Jin'i de oturduğu yerden sürükleyerek kaldırdım. Kostümlerden sorumlu çocukların hepsini, arkama döndüğüm gibi kalçama bakarken yakalamam yüzünden kaşlarım çatılsa da ses etmedim. Ben olsam bende bakardım yani,

"Jimin! Kook geliyor!"

Merdivenleri çıkarken duyduğum isim ve Jin'in heyecanı, üzerine bir de arka kapıdan fırlayıp kaçarcasına üzerime koşan Yoongi yüzünden panikledim. Elim ayağıma dolanırken ne kadar kağıt varsa hepsi düştü ve sesli bir küfür savurdum. Yoongi bağırıyorken, Jungkook üzerinde sıfır kollu bir tişörtle içeriye girince daha çok panik yapıp nefesimi tuttum. Lanet olası herifin tüm kasları ortadaydı! Yüzüne bakma Jimin, yüzüne bakarsan şap diye bayılacaksın!

"Uzak dur benden kırmızı kafa! Ayıcık falan değilim ben!"

Jin ile aynı anda kağıtları toplamaya eğilince, göz ucuyla da Yoongi'ye baktım. Kırmızı kafalı çocukla kavga ediyordu yine. En azından kendisi ediyordu çünkü çocuk ona hayran hayran bakmak dışında bir halt yapmıyordu. Tekrar kağıtlara dönerken kendimi sakinleştirmiş, rahat ve umursamaz bir tavır takınmıştım. Tanrı şahidim, duygularımı saklamayı bilmeseydim çok aptalca şeyler yapar, bir çocuk gibi davranırdım.

Parlak postallar yanımdan geçip giderken kalp ritmim onun duyabileceği kadar yükseldi. Duymaması için dua etmeye başladım, ama sadece geçip gitti. Yine de yanaklarım yanıyordu işte. Sadece yanımdan geçmişti ama ben burada ölüyordum. Jin topladığı kısımları elime verirken afallamış şapşal bir ifadeyle onları alarak tek kolumda topladım ve ayağa kalktım. Merakla kokusunu ciğerlerime bahşeden adamın arkasından dönüp baktım. O sırada arka tarafa açılan, bir sağ bir solda bulunan iki kapı ve arkamda duran ana giriş kapısı açıldı. Aynı anda açılmaları yüzünden ürkmüştüm, Jin de öyle. Yoongi durup etrafa bakarken kırmızı kafalı hızlıca orta kısma koşturmuştu.

Devil May LoveWhere stories live. Discover now