30

840 116 20
                                    

Dikkat! Bu bölüm +18 ögeler barındırmaktadır. Etkilenecek arkadaşlar okumasın.

Karşısındaydım. Günlerce araba sürdükten, durmak bilmeden yol almaktan ve yemek bile yememekten ötürü güçsüz düşmüştüm ancak her şeye rağmen geri dönmüştüm. Kanlı Göl ayaklarımın altından çağlayarak akıyordu. Nehrin bu tatsız sesini özlememiştim fakat bir zamanlar olduğu gibi bedenimi ürpertmiyordu. Özüme dönmüş gibiydim daha çok. Beni ben yapan yere. Kaderlerimizin bağlandığı yere dönmüş gibiydim, annemin kucağına dönmüş gibiydim. Ben yeniden Haven olmuştum ve benimkiyle birlikte kaybolan ruhların intikamını almak için geri dönmüştüm. Gerçek evimize geri dönmüştüm. Sevgilimi almadan hiçbir yere gitmeyecektim, gerekirse birlikte de ölürdük. Bir monitörün başına geçip, ölüp ölmediğini kontrol etmektense ellerinde kalmayı tercih ederdim.

"Geldim, tesoro. Seni almadan dönmeyeceğim."

Don'un adamları Audi'nin etrafına etten duvar örmüşlerdi adeta. Kalabalık bir çember arabanın her yanını doldurmuştu, beni almak için hazırdı. Benden üstündü. İsterse hemen oracıkta bile öldürürdü ama bunu yapmayacaktı. Amacının ne olduğunu anlamıştım çoktan. Bütün her şey göz önünde bulundurulduğunda açıktı, beni en sevdiğime, kocama öldürtecekti. Ve sonrasında olanları düşünmek istemiyordum. Zayn ben olmadan da yaşardı, Haven'a sarılır, ayakta kalırdı ama ben, o olmadan soluk bile alamazdım. İlla biri kurban edilmek zorundaysa bu ben olmalıydım. O henüz hiçbir şey yaşamamıştı. Hayat hakkında bildikleri yoktu. Babam, Corrado beni yaşatmaya çalışmıştı, hayat hakkında bir şeyler biliyordum ve ölmek bana dokunmazdı. Ama Zayn yaşamalıydı. Canımı canına feda edebilirdim. Gözümü bile kırpmadan. Beni sadece, dönmüş olabileceği canavar ruhu korkutuyordu.

Kendini kontrol edemiyor, robot gibi düşün.

"Geldim." Arabadan inerken olduğum yöne doğru geliyordu. Yüzünde çirkin, adi bir sırıtma ile birlikte gözünden çenesine kadar uzanan derin, kirli bir yara vardı. Kimin yaptığını tahmin etmek zor değildi. Seni seviyorum. dedim içimden. Kendini bırakmadığın için teşekkür ederim sevgilim..

"Geleceğini biliyordum, Lena Hermes." Yüzümde tuhaf bir gülümseme belirdi, onu aşağılıyor gibi. "Elbette biliyordun, onsuz yaşayamayacağını bildiğin gibi." Gözlerindeki derin, bucaksız öfke dudaklarına gergin bir gülümseme olarak yansımıştı. "O halde seni daha fazla bekletmeyelim." dedi, adamları çemberi daralırken elimi kaldırdım. Kimsenin rehberliğine ihtiyacım yoktu. Don önden yürüdü, arkasındaydım, adamlarının etrafımı bir koridor gibi çepeçevre sarmasına karşı koyacak güçte değildim. Ben sadece, son kez de olsa kocamı görmek istiyordum.

"Ellerini bağlayın." Don emir verdiğinde iri kıyım adamlarından biri bileklerimi kavrayarak etrafına kelepçe taktı, öyle güçlüydü ki beni sadece bir elimden tutup kaldırır, savurarak metrelerce öteye atardı ancak bu bile benim kadar korkak bir insanı artık korkutmuyordu. Korku kavramımı uzun zaman önce bitirmiş gibiydim. Uykusuzluk, açlık, yorgunluk, sefalet dolu hissetmek. Kanlı Göl gibi bir yere atlayıp sağ çıkan biri için son derece iyi durumdaydım. Ben iyi olacaktım. "Onu son kez görmeme izin ver." Don'un yılan yeşili gözlerinde tek bir parıltı bile oynamadı ancak içten içe sevindiğini düşündüm. Sonunda almak istediği şey yanındaydı artık. "Merak etme tatlım, göreceğin son şey o olacak zaten."

Nefes alıp verdim. Ellerimdeki kelepçeler canımı acıtmıyordu ama canımı yakan bir şeyler elbette vardı. Bu evin her basamağında, kapıların arkasında toplanan tozlarda, pencere pervazlarında, duvarlarda, her yerde bizlerden bir iz vardı ve yok olup gidecek oluşu bir parça içimi eziyordu. Hoş, bu evde güzel olan tek bir anı var mıydı ondan da emin değildim. Belki de her şey yok olup gitmeliydi, küle dönmeliydi. Ancak ona burada, hiçbir şey bilmeden sahip olduğum o anları hatırlayınca gözlerim dolmuştu. Nelly'nin kulaklarını, sesleri duymaması için kapatan Utah buradaydı. Ben pencere kenarında durmuş, alt kattan gelen seslerin Zayn ile bir ilgisi olup olmadığını düşünürken buradaydım, merdivenlerden çıkarak beni bir odaya çeken Zayn buradaydı, ona katlanabilmek için bahane ettiğim bebek için burada yalvarmıştım. Bu benim için görev gibiydi.

Sen sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.

Öte yandan güzel olan şeyler de vardı. Yaşadığımı saklamıştı, beni kurtarmıştı, bizim bir evimiz olmuştu, bebeğimiz olmuştu, ona sahip çıkmıştı. Bana sahip çıkmıştı. Ti amo tesoro.

"Öylece ölüp gideceksin." Don yüzünü ekşiterek gözlerime baktığında gülümsedim. "İnan bana benim ölümüm seninki kadar değersiz hissettirmeyecek." Ona gülümsedim. Ben öleceksem bile sevdiğim adamın ellerinde ölecektim ve o bunu bilmeyecekti bile. O bunu isteyerek yapmayacaktı.

"Asla özlenmeyeceksin Lena." Don sinir bozucu bir kahkaha attı. "En azından benim tarafımdan." Gözlerimi devirdim, beni anmasını istediğim tek kişi kızım olacaktı. Senin için yaptığımız fedakarlıkları unutma bir tanem. Mektubun ucunda, imzadan önceki son sözcüklerdi bunlar. Annem benim için kendini feda etmişti, ben de kızım için kendimi feda ederdim. Kocam için.

Don'un adamlarının açtığı dar koridordan evin altına inen merdivenlere yöneldiğimde burnuma dolan kötü bir koku midemi bulandırmıştı. Dudaklarımdan istemsiz bir öğürme çıktığında Don kayıtsız bir şekilde, "Ah, önemsiz bir şey." demişti. "Sadece kocanın öldürdüğü kızların cesetleri." Korkunçtu bu, kafayı sıyıracak gibi hissetmiştim. Zayn kimseye bunu yapmazdı. Onu ne hale sokmuştu? Zayn'i gerçek bir canavara dönüştürmüştü, kendi gibi korkunç birine.

"Sen korkunçsun. Ölmek senin için sadece ödül olurdu." Ağzıma geleni ayağının kenarına doğru tükürdüm. Kusmak üzereydim, koku yoğundu ve kan, idrar kokularıyla birleşince daha da dayanılmaz hale geliyordu. Burada kocaman bir katliam vardı, yıllarca, bitmek tükenmek bilmeyen bir hükümden bahsediyordum. Kaç insan burada acımasızca katledilmişti? Koridor kan içindeydi, eski, yeni.. her yerde kan parçaları vardı, kusma hissi yeniden boğazıma tırmandı. Don hiçbir şekilde bundan etkilenmediği gibi, etrafa yayılan insan parçalarını göstererek, "Potansiyelini çok önceden fark etmem gerekiyordu." diye söylendi. "O inanılmaz bir çocuk Lena, bir önceki kurbanını öldürürken onu görmek gerekiyordu!" Ellerini çırparak delicesine bir sevinç gösterisinde bulundu. "Kafasını tek hamlede bedeninden ayırdı!"

Kulaklarımın yerinden sökülüp alınmasını diledim bir an. Zayn.. bunu yapmış mıydı? Gerçekten bunu yapmış mıydı? Beni delirtmek istiyor, ona inanmamalıyım. "Korkuyor musun küçük kız?" Don yanağımdan küçük bir makas aldı. "Ah, korkacak bir şey yok tatlım. Sadece birkaç saniye sürecek, seni temin ederim."

"Sen kafayı yemişsin." Kahkaha attım. "Tedavi olma şansını bile elinden kaçırmışsın." Gülmeyi durduramıyordum, beni de delirmişti sonunda. Kahkaham büyüdü, büyüdü, onunkini geçtiğinde bir şeyler için artık çok geçti. Derinden bir ses duydum, aramıza giren ve beni buzdan bir heykele çeviren korkunç bir çığlık. Bir adamın acı içindeki haykırışıydı bu. Tanıyordum ve tanımak işleri daha da kötü hale sokuyordu. Yardım isteyen bir çığlıktı bu. Elim kolum bağlıyken istenen bir yardımsa, beni ölmeye zorluyordu.

Zayn, nedenini henüz alamadığım bir sebepten ötürü yeri göğü inletiyordu söylediği ise tek bir kelimeydi.

"Lena!"

Adım adım finale gidiyoruz, soruları/düşünceleri alalım? 😁

Death Valley | MalikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin