1

5.7K 249 48
                                    

Titriyordu, iliklerine kadar. Dışarıda gürleyen gök kadar keskindi acıları, yoğun duyguları isli bir tat bırakıyordu dudaklarda, içini dökebilmenin küçük de olsa zaferini yaşadı bir an. Ne zamandır tutuyordu gizlediklerini? Belki de on beş sene olmuştu, emin değildi belki de daha fazla ama onu anlıyordum. Sevdiğinizi kaybetmek çok zordu ama, onu kendi ellerinizle ölüme atmak, vicdanı sonsuza dek huzursuz ederdi. Ya da öyle olmalıydı. Derin, sonsuzluk kadar uzun bir nefes alıp bırakırken kollarımın arasındaki bedeni titredi, gözlerinin iki yanı açık birer musluk gibi çocukluk anılarını döküp saçıyordu şimdi etrafa.

"Onu çok seviyordum." dedi, sesinde yine o çaresizlik vardı, ettiği her üç beş kelimeye yapışıp kalan korkuları gün yüzüne çıkarken bir çocuktan daha savunmasızdı. "Evlenecektik, az kalmıştı ama bir şey öğrendim." Duraksayarak sigarasından derin bir nefes çekti, uyuşması dökülmesi için büyük fırsattı belki de o an. Ela gözleri bulutların isyanıyla kol kola girerek siyaha bürünürken doğruldu, şimdi pencereden yükselen çığlıklara kulak veriyordu. Ölüm Vadisi'nin içinden yükselen, Kanlı Göl'ün istenmeyen kadınlarının geçmişle sürüklenen çığlıklarını dinlerken huzursuzdu.

"Uçurumun kenarındaydı." dedi, bir sır verir gibi kısık sesle konuşmasını umarken o, vakur duruşundan ödün vermiyordu. "Onu en son gördüğümde can çekişiyordu, tutunduğu dal kırılmak üzereydi ve elleri kesilmişti, uçurumun kenarındaydı. Yardım istedi, ettim. Onu uçurumdan aşağıya iterek bütün acılarına son verdim."

Titreyen ellerimi koruma isteğiyle karnımın çevresine, bebeğimin üzerine kapaklarken aşık olduğum bu renge baktım yeniden. Şimdi her yer huzursuzluk kokuyordu, güvensizliği ilk kez hissettim o an. "Neden?" diye sordum, onu seviyorsa neden öldürmek istemişti, merak ediyordum. Arkasına dönerek gözlerimin içine baktı kanlı gözleriyle, arkasından vuran karanlık gölgeler görüşümü engellerken sindiğim köşede biraz daha büzüldüm.

"Çünkü beni sevmiyordu." dedi, sanki bir insanı öldürmek için tek başına yeterli bir sebepmiş gibi. Ellerimi kaldırarak yaralı parmaklarımı ve bacaklarımı inceledim, yüzük parmağımda kocaman bir acı vardı şimdi, oradaki halkayı çıkarıp atmak istiyordum yüzüne. Kesiklerle, çamurla dolu bacaklarımın acısını unutarak bambaşka bir soru yönelttim ona.

"Peki beni neden kurtardın?" Hala uçurumun kenarındaki o anlar geliyordu aklıma, aşağısı derin ve karanlık göletin kendisiydi. Benden nefret ettiğini defalarca kez yüzüme vurduktan sonra beni ölmem için bırakabilirdi ama o ellerimi tutarak beni yukarıya çekmiş ve kurtarmıştı. O anki yüz ifadesi kısa bir an için geri döndüğünde dudakları son bir cümleye ev sahipliği yaptı.

"Çünkü sen beni karşılıksız seviyordun, Lena."

Bu sadece gelecekten bir kesit, hikaye geçmişe giderek anlatılacaktır. Umarım seversiniz!

Death Valley | MalikWhere stories live. Discover now