33 (Final)

1.5K 147 101
                                    

"Kanlı Göl efsanesi hakkında ne biliyorsun?"

Bana bu soruyu ilk sorduğunda onun tehlikeli biri olduğunu, esas düşmanımın kendisi olduğunu düşündüğüm zaman geldi aklıma. Desteksiz yürüyemiyordu, bir kolunda ben duruyordum ama diğerinde alelade bir değnek tutuyordu.

"Anlattığın kadarını biliyorum." dedim ona bakarak. Gözleri, uçurumun aşağısına bakıyor, çağlayanın çıkardığı hazin sesi dinliyordu. Sabah olmak üzereydi ancak yıllardır bu çevreye üzerinde bulunan lanet sebebiyle bir parça güneş değmemişti, rüzgarda savrulan saçlarını ağzından çektiğimde bana, "Her zaman sormanı bekledim." dedi. "Senin dışında Kanlı Göl'den sağ çıkmayı başarabilen oldu mu?" O söylediği zaman fark ettim, bunu daha önce sormamıştım. Bana bununla ilgili bilgiyi hiç vermemişti. Basit bir şekilde, "Oldu mu?" diye sordum. Gözleri kederle kısıldı. "Birkaç kişi daha vardı." dedi. "Birini zaten biliyorsun." Kaşıyla birkaç metre gerimizde duran, Principe'nin koluna dayanan Nelly'yi gösterdiğinde ona, "Sence mutlu olacaklar mı?" diye başka bir soru sordum. Ablasına bakarken tebessüm ediyordu. "Sadece biraz zaman alacak." Dudaklarını ıslattı. "Belki de düşündüğümden fazla da alabilir."

Gözleri karanlıkta kalan bir kararlılıkla onların üzerindeydi ve bu ilgiyi bir parça kıskanmıştım. Principe'ye güveniyordu, en azından benden uzak duruyor oluşu ve kız kardeşine hak ettiği değeri vermesi onu bir parça mutlu ediyordu. Ona baktığımı gördü, gözlerimin içine içine bakarken ona, "Kurtulan diğer kişiler kim?" diye sordum. Gülümsedi, yorgun bir gülümsemeydi yüzündeki. "Üç kişi daha var." dedi. "Yakında onları tanıyacaksın." Ve sonrasında bir daha bunun üzerine konuşmadık. Utah, Don'un cesedinin içinde bulunduğu arabayı uçurumun kenarına sürerek yanımıza geldiğinde sonun geldiğini anlamıştım. Etrafına benzin döktükleri arabayı ateşe veren Zayn yüzünde öfke ve tatminsizlikle beraber uçuruma doğru hareket edişini seyretti, bir yanında Nelly, diğer yanında Utah vardı. Don'un yaptıklarına maruz kalan üç kişi. Bu kadar acıya ve sıkıntıya maruz kalan üç kişi. Üç yürekli, cesur savaşçı.

Don'un cesedi Kanlı Göl'e indiği an göğü siyah, daha da siyah bulutlar sardı. Göl tuhaf ve korkunç bir biçimde, spiraller oluşturarak kendi içinde dönerken içinden beyaz, tertemiz ve yoğun bir duman yükseldi. Göğe uzanan masum kadınların ruhlarıydı bunlar. Dehşetle, rahata kavuşmalarını ve cennete uçtuklarını seyrettim. Nelly benden farklı değildi, Utah bembeyaz olmuştu, Principe gözlerini kapatıp şok ve aniden yayılan rüzgar ile kendini yere atarken Zayn korkusuzca aşağıya bakıyordu. Bitmişti, buraya kadardı. Zaferinin tadını çıkartmak isteyebileceğini düşünmüştüm ama o bambaşka bir dünyaya dalmıştı. Bütün o beyaz duman, kadınların ruhları göğe karışıp kaybolduktan sonra bir mucize gerçekleşti.

Kanlı Göl'ün üstündeki bütün bulutlar dağıldı, parlak, pasparlak güneş suya vurduğunda gölün rengi değişti. İşte tam o an, lanetin kalktığı andı. Kimse bununla ilgili tek kelime etmek istemiyormuş gibi yorgun ve bitkin görünüyordu. Uzaktan, içten içe yanan Malik köşküne baktım. Artık buraya ait hiçbir anımız kalmamıştı. Zayn koltuk değneğine dayanarak yanıma yaklaştı, Nelly Principe'ye sığındı ve Utah bir süre daha boşluğa bakmaya devam etti. Kocamdan bir şeyler duymayı bekledim. Gözlerinde herhangi bir ifade görmeyi umdum. Gözleri suskundu ama titrek birkaç kelime fısıldadı.

"Kızımı özledim."

***
Birkaç gün sürecek bir yolculuktan bahsetmişti Zayn. Bir arabamız ve kısıtlı paramız vardı ama malikaneyi yakmadan önce değerli bir şeyler almayı başarmıştık. Don'un adamları korkuya kapılıp kaçışırken arkalarında bu araba kalmıştı. Şanslıydık, her şey bitmişti, kurtulmuştuk, kızımıza gidiyorduk.

Death Valley | Malikजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें