Tepemizde yanıp sönen florasan lambası. Sessizlik ve soğuk. Düşüncelerle aniden hızlanan soluk sesleri. Gözlerine bakmaya çekindiğim adamın ellerini ovuşturup çaresizce çözüm arayışı bulmaya çalışması. Kucağımdaki bebek. Zaman donmuştu ve biz koca bir boşlukta gibiydik. Etrafımızda zerrecikler uçuşuyordu, nefes alıyorduk ama o beş dakikanın içine sinmiş gibiydik. Parçalarımız etrafa dağılmıştı ama hala bir arada kalmaya çalışıyorduk sanki. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Şimdi, tam da şu an tutunacak hiçbir dalım yoktu. Boşlukta süzülüp ölmeyi bekliyorduk adeta. Titrek bir nefes verdi. Avuç içleriyle hızla sildiği gözleri kırmızı ve kararlıydı. Onun kararında ve kederinde boğulmak yeterince ağır geliyorken, onu kaybetmenin eşiğinde olduğumu bilmek düşünme yetimi elimden alıyordu. Hislerim yok olmuştu bir anda, ellerimle tutabileceğim sevgim erimiş, kül olmuştu. "Hayatta kalmanız gerekiyor." dedi, sesinde ruhsuzluk vardı, belli ki soğukkanlı olmaya çalışıyordu.

"Senin olmadığın bir hayat ölümdür benim için." Kelimeler bilinçsiz ama kararla savruldu ağzımdan. "Bana döneceğini bilmediğim sürece seni öylece gönderemem. Benden bunu isteyemezsin Zayn." Kucağımdaki Haven'ı bizi az önce soktuğu odanın ortasında duran masaya yatırarak omzunun üzerinden hala yanıp sönen florasan ışıklarının bezediği koridora baktım. Gitmemesi için ne yapabilirdim, bilmiyordum. "Lena.." Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Dinle beni tesoro, o beni asla ama asla öldüremez." Ellerinden kurtuldum. Masanın diğer tarafına geçerek kapıya daha yakın olabileceğim bir köşe seçtim, onu buraya kilitlemeyi başarabilirsem babasıyla karşılaşmasından da kurtarabilirdim. Evin her yanında özel kilit sistemleri vardı ve biri gelip onu çıkartana kadar burada kalırdı. Bir şekilde çıkardı elbette ama ben gittikten sonra. Onu korumuş olacaktım. "Biliyorum." dedim dudaklarımda beliren ruhsuz gülümsemeyle. "Seni öldüremez çünkü derdi benimle. Beni öldürmek istiyor."

"Sus." Sesi iniltiyle çıkmıştı. Masanın çevresini dolanarak yanıma sokuldu. "Lütfen sus.." Elini ağzıma kapattı, avucunu öptüm. Benim varım yoğum kendisiydi, hayatımı ellerimden almasına izin mi verecekti? Hayatımın intihar etmesine göz mü yumacaktım? Başını ağır ağır boynuma yasladı. Ayakta duracak gücü yoktu. Tedirginlikten zangır zangır titriyordu. Onu bu halde, ellerimle ölüme mi gönderecektim? Yeterince fedakarlık etmemiş, kendinden taviz vermemiş miydi? Birbirimizi çok, çok geç bulmuştuk. Şimdi öylece, yok yere kayıp gidişini izleyemezdim. "Lena," dedi tekrar. "Sessizce beni dinle şimdi. Her ne olursa olsun.." Gözlerini gözlerime dikip kaşlarını kaldırdı. "Her ne olursa olsun.. peşimden gelmeyeceksin." Başımı iki yana salladım, üzerimdeki elbisenin yakalarını toplayıp beni hafifçe havaya kaldırdı, tehdit etmeye çalışıyordu. "Gelmeyeceksin dedim!" Ona havadan bakıyordum, gözlerinde derin fırtınalar esmeye başlamıştı çoktan. "Zayn bırak beni." Kollarına tutundum, ayaklarım yerden kesilmişti. "Bırak lütfen.." 

"Bana söz ver!" dedi bedenimi sarsarken. "Bana söz ver.. Haven'a iyi bakacaksın." Gözlerim o anda, sanki suni bir çeşme misali açılıp damlalarını akıtmaya başladı. "Hayır." dedim inatla. "Ona iyi bakmayacağım. Kendime iyi bakmayacağım. Seninle geleceğim!" Derin bir nefes alıp beni bedenine yapıştırdı. "Aptallık etme! Senin için verdiğim onca emekten sonra bana bu nankörlüğü yapamazsın!" Bedenimi kollarının arasında sıkarken onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum. "Ne fedakarlığından bahsediyorsun?" dedim sinirle. Delirmek üzereydim.  "Bana yaşattıkların fedakarlık  mıydı sence?" Beni kucakladı. Kucakladı, kokladı, sıkıca sardı. Bu bir veda olamazdı. Ona böyle veda edemezdim. "Her şeyi anlayacaksın." dedi. Gözleri masanın üzerinde geziyordu. "Her şeyi anlayacaksın.." Yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi. "Seni seviyorum." dedi. "Hayatımın sonuna kadar sevgim senindir." Boynuna sarıldım, nefes almayı bıraktım o an. Gidemezdi. Benden kopmasına izin veremezdim. Onu seviyordum, beni seviyordu. "Gitme.." Titrek bir ses dudaklarımdan döküldü, evin üst katından sesler gelmeye başlamıştı. "Gitme yalvarırım sana.." 

Death Valley | MalikWhere stories live. Discover now