Hiç bir şey demeden odadan çıkınca yere çöküp başımı duvara yasladım. Ben başımı dik tutmaya çalıştıkça bir ağaç gibi kıvrılıyordu gövdem. Yorulmuştu kimsesiz duygularım. Bıkmıştım yaşamdan. Zorunlu bir yaşama mahkûm edilmiş köle gibiydim.

Bir süre oda da oturup sonra geçtim Zeliş'in yanına ama odasında yoktu. Herkes bu gün bahçe ye çıkmış.

Onların yanına gitmekten yana değildim ama bir yandan da tek kalıp iyice delirmek istemiyordum.

Bahçe ye çıkıp çardakta boş bir yere oturup gün batımına kadar sesimi çıkartmadan boş boş oturdum. Herkes bir şeyler konuşuyordu ama kulaklarım sağır gözlerim kör olmuştu. Ne bana sesleneni duyuyor nede muhabbetlerini dinliyordum.

Şu hayatta çocuk olmak vardı. Masum ve günahsız bir hayat... temiz bir sayfa yeni basılmış bir kitap gibi. Ama ben? Sayfalarca yazılmış klasik bir roman gibiydim. Her yiğitin harcı değildi sayfalarımı çevirmek. Sarı bir sayfa tozlanmış eski bir kapak. Dışı afilli içi hüzünlü... rafların en dibine atılmış ünlü bir yazarın eski kitabı...

" Yüsra, duymuyormusun? " diyen Zeliş'le ona baktım anlamsızca. Hava karanlık olmuş, bahçede lambalar yanmıştı. Hava serindi. Ne üşütüyordu nede yakıyordu. Tam yürümelikti.

" Ağabeyim seni çağırıyor. " dediğinde anında başımı yan çevirdim. Ömer, arabasının şöför koltuğuna oturmuş camı açarak bana bakıyordu. Ne ara gelmişti bu?

" Gitsene." Diyen Zeliş'le çaresiz kaldım. Bu kadar kişinin içinde tekrar Ömer'le tartışmak istemiyordum. Ama onun arabasınada binmek de istemiyordum.

Ayşe hanımın bize baktığını görünce kalktım yerimden. Arabaya doğru ilerleyip camdan bakan Ömer'in tam dibinde durdum.

" Arabaya bin!" Diyip yine bir emir savurdu. Yahu bir insan bu kadar mı gıcık olmayı kendine yakıştırırdı?

Arabaya binmek gibi bir niyetim olmasada üzerimde ki bakışların etkisi altındaydım. Birilerinin yanında mahçup olup tartışmak en son isteyeceğim şey bile değildi.

Ömer'in sert bakışları altında daha fazla kalmamak için arabaya binip emniyet kemerini taktım. Tek bir kelam etmeden gaza basınca içimde tarifsiz bir huzursuzluk oluştu. Nereye gideceğimizi bile bilmiyordum.

Ömer'e baktığımda çok sert ve ciddi duruyordu her zamanın aksine bu gün daha bir farklıydı yüz hatları. Bir şey demeden baktım yola.

Camdan dışarıya sabitledigim gözlerim yabancısı değildi bulunduğumuz mahalleye. Eski evimin olduğu mahalleye gelmiştik ama niye?

Ömer'e anlamsızca baktığımda bana hiç bakmadığını fark ettim. Araba durduğunda Ömer arabadan inmiş ve ardından önümüzde ki iki arabadan inen yaklaşık on takım elbiseli adamın yanına gitmişti.

Anlamlandıramadığım olaylar dönüyordu. Hem niye biz tam Rukiye teyzemin evinin önünde durmuştuk?

Merak duygumun el verdiği kadar sabredip indim arabadan. Ben Ömer'in yanına giderken ondan fazla adamda Rukiye teyzenin evine doğru gidiyordu.

" Ömer, ne oluyor burda?" Dedim yanına giderek ama beni görmüyor gibiydi.

" Birazdan görürsün dediklerimi yapmamanın ne demek olduğunu. "

Ne diyordu bu adam böyle? Hiç bir mantık yoktu dediklerinde. Tam ikinci kez dudaklarımı aralayacaktım ki adamların eve benzin döktüklerini gördüm. Ve işte o an dünya başıma yıkılmıştı. Evde lambalar yanıyordu ve muhtemelen Rukiye teyzem evdeydi. Bu hayatta ki en değerlimin annesiydi. hatta öz annemden öteydi benim için.

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıWhere stories live. Discover now