Bizi bekleyen ev ahalisi masaya oturmamızla yemeğe başlamıştı.

" Gelin dediğin sabah erken kalkar. Biz birde bunun uyanmasını bekliyoruz ki hanım efendi kahvaltıya teşrif etsin. Allahtan Merve'de var. " diyip burun kıvırdı Ayşe hanım.

Onu hiç umursamadan çayımı yudumlayıp kahvaltımı yapmaya başladım. Gerçekten bu yaşadıklarımdan sonra kaynana derdi çekemezdim. O yüzden dediklerini kâle almamaya çalışıyordum.

Biten çayımı doldurmak için ayağı kalkıp masanın üstünde ki küçük demliği elime alacakken Ömer'in oksürmesiyle ona baktım.

" Yüsra, otur sen. " diyip sandalyeyi işaret edince geri basıp oturdum yerime. Çayıma bile karışıyordu ayı herif.

" Merve, kalk Yüsra'nın çayını doldur. " Ömer'in konuşmasıyla bakışlarım anında Merve'yi buldu. Sesini çıkarmıyor ama içinde volkanlar patlıyor gibiydi. Kim kumasına hizmet etmek isterdi ki?

Tekrar ayağı kalkıp demliği elime alarak boş bardağımı doldurdum. " Kendi işlerimi yapabilirim. " diyip, Ömer'e baktığımda sırıttığını gördüm.

" Anladın mı anacım Yüsra'yı neden Merve'den üstün tutuyorum. Aralarında ki farkı anladın mı? " diyen Ömer'le gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bu bir sınamamıydı? Bilseydim Merve'ye değil çay doldurmak evin işlerini bile yaptırırdım.

" Sen asıl Merve'nin asilliğine bak. Sırf senin için kumasının çayını doldurmaya bir şey demedi."

Ömer'in salonu dolduran kahkahası beklenmedik bir hareketti. Ayşe hanım söylediklerinin ne manaya geldiğini beyninde tartıp biçerken Ömer'in sert yüz çehresine dönmesi yine farklı bir ironi oluşturmuştu.

" Eğer o şansı Merve'ye verseydim emin ol, Yüsra'yı ölene kadar çalıştırırdı. Şimdi susuyorsa bana olan korkusundandır. Bu evden çıktığım zaman hepinizin ne yaptığını gayet iyi biliyorum. Bana burada masum rolünü oynamayı bırakın! " diyip masadan kalktı Ömer. Ima ettiği şeyler masada ki kişilerin kanını donduruken kimseden çıt çıkmıyordu.

" Yüsra, benimle gel!" Dedikten sonra arkasına bakmadan merdivenleri çıkıp gitti. Ayaklarım yere mıhlanmış gibiydi. Ne ileriye gidebiliyordu nede geriye. Onunla baş başa olmaktan artık korkmaya başlamıştım. Çok farklı bir karaktere sahipti. Ne zaman gülüp ciddileşecegi belli olmuyor sinir hastaları gibi hareketler ediyordu.

Korkumu dizginleyip kalktım yerimden. Yere vuran her adım sesi beynime balyoz vururmuş gibi ses çıkartıyordu sanki. Merdivenleri çıkıp odaya girdim büyük bir cesaretle. Ben bu adamı bıçaklamış kızdım. Niye bu kadar korku besler olmuştu bünyem.

Kapının önünde her an kaçacakmış gibi dikildim ayakta. Ömer, odanın bir o tarafina bir bu tarafına gidip mekik tokuyordu adeta.

Elleri, kirli sakallarını ovarken bir elide ne idiği belirsiz bir vaziyette hareket ediyordu.

" Sakın dün gece kurtuldum sanma!" Diyip yanıma yaklaşınca kalbim bir kuş misali çırpınmaya başladı.

" Ömer, sen benden ne istediginin farkındamısın? Seni sevmiyorum! Ve bunu da istemiyorum. "

"Yeter lan! Yoruldum kaprislerinden. Daha fazla nazınla oynayamam. Böyle devam edersen elinde olanlarıda kaybedersin. " diyip sustu. O sustu ben sustum. Ne dediğini düşünecek kadar kendimi iyi hissetmiyordum.

" Ya akşama hazır olur kendi isteğinl..."

" Benden bunu isteme Ömer." Diyip bir kaç damla akmak için sabırsızlanan göz pınarlarımı geri ittim. Konu o kadar saçmaydı ki iki tane kişinin lafına uyup bu konuma getirmişti kader bizi.

YAPMA!/KARAGÜL #TamamlandıWhere stories live. Discover now