Caddeye çıkıp yürümeye başladığımda bir yandan dolaşmış kulaklığımı çözüyordum. Havanın çoktan karardığını fark etmiştim.

Neden bu mevzu açılmıştı ki birden?

Hani artık konuşmuyorduk? Söz vermiştik.

Tabi bu sözün içinde benim de artık onu aklıma bile getirmeyeceğim yer alıyordu ama...

Her neyse. Onun konusunun geçmesinden hoşlanmıyordum.

Kulaklığımı çözüp kulağıma taktım ve Spotify'dan Turşularım adlı çalma listeme bastım.

Aslında daha sabah Milkshake günümdeydim. Hangi ara Turşu moduna geçtiğimi bilmiyordum.

Tırnağımdaki uçları soyulmuş ojeme gözüm çarpınca sinirlerim iyice bozuldu.

Neden üstüme geliyorlardı ki? Ojelerim değil arkadaşlarım.

Evet aldatılmıştım. Evet iki yıldır kimseyle herhangi, ilişki nâmına bir şey yaşamamıştım. Evet onu hâlâ aklımdan çıkaramıyordum. Ve evet her gün onu sevgilisiyle mutlu gördüğüm için akşamları sinirden ağlıyordum.

Ne olmuştu yani?

O kadar da vahim durumda değild-

Evet öyleydim.

Başımı kaldırmadan sessizce yürümeye devam ettim.

Yapacak bir şeyim yoktu.

Kendime acımamdan başka tabi.

Tek istediğim eve gidip yorganın altına kıvrılmak; belki birkaç saat de ders çalışmaktı.

○●○●○●

Sonunda eve vardığımda ışıkların kapalı olduğunu gördüm. Spor ayakkabılarımı çıkarıp kenara koydum ve annemin bıraktığı notu görebilmek için portmantonun ışığını açtım.

Dış kapıyı kapatır kapatmaz duyduğum heyecanlı pati sesleriyle gülümsemiştim. İşte enerjimi yükseltebilecek tek şey yanımdaydı.

Beni görünce havlayıp üzerime çıkmaya çalışınca ben de, " Şş. Rahat dur oğlum." diye mırıldandım. Notu okumaya çalışıyordum.

Babamla yemekte olduklarını, biraz geç geleceklerini ve yemeğimin mutfakta fırının içinde olduğunu yazıyordu.

Annem böyle durumlarda telefonla haberleşmeyi sevmezdi. Küçük notlar bırakmasına alışmıştım.

Köpeğim heyecanla havlayıp, beni devirmeye çalışır gibi tekrar üstüme atladığında gülerek, " Stevers!" diye uyardım.

Sevecen bir şekilde hırlayıp üstümde kuyruk sallamaya devam etti. İç geçirip başını okşadım. " Gel. Odamıza çıkalım aşkım."

Anında merdivenlere koşmaya başladı.

Kesinlikle Stev'le evlenmeliydim.

Çantamı kenara atıp üzerimdeki ceketi çıkarttım. Ve her zamanki gibi hemen eğilip saçlarımı tepeden topuz yaptım.

Stevers yatağımın yanında oturmuş; kocaman dilini çıkarmış, beni izliyordu.

" Bekle burada." diye mırıldanıp aşağı kata indim. Annemler geç gelecekse bir tanecik bira içmem sorun olmazdı değil mi?

Kaan aklımı çok bulandırıyordu.

Biraz da isteyerek ben bulandırsam fena olmaz diye düşünmüştüm.

WİNDOW //don't talk about it (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora