"Ne vuruyorsun unicorn boku!"

Tam olarak çirkef modunu açmıştım. Gözlerim kocaman kocamandı ve içinden lazer çıktığını düşünerek ona bakıyordum. Ama kafamın arkasına da bir şaplak yiyince öfkeyle Seokjin'e döndüm. Şirince gülümseyip gözleriyle biricik sevdiceğimi işaret etti. O an, boynuma kadar kızardığıma yemin edebilirdim..

"Ben de diyorum bu niye kaş göz oynatıyor.. Senin platonik sevdanmış."

Bugün kaç kez gözlerim kocaman olup boynumu kırar gibi dönecektim acaba? Ama içimden yükselen endişe ve şaşkınlıkla biricik arkadaşıma döndüm. Yoongi yüzünü buruşturmuş, gözlerini kısmış ikimize bakıyordu. Nereden öğrenmişti ki?! Arkadaşlarımdan kimseye sözlü olarak bundan bahsetmemiştim. Seokjin ise tesadüfen öğrenmişti. Onun dışında da kimse bilmiyordu zaten. Kısılan gözlerim direk Jin'e döndü ama ellerini hızla ben suçsuzum der gibi kaldırıp rap yapar gibi konuştu,

"Yemin ederim ben söylemedim! Yemin ederim bak oyuncak koleksiyonumun ve mutfağımın üzerine yemin ederim ki ben söylemedim!"

Oldukça önemli eşyalarının üzerine yemin eden Seokjin ile hem gülüp hem de üzüntüyle omuzlarımı düşürdüm. Jeon Jungkook.. Niye bu kadar imkansızsın sen? Jin ve Yoongi atışma içerisindeyken aklıma yeniden geldi. Jungkook her zaman tek gecelik ilişki yaşardı. En fazla iki gece. Ama asla uzun olmazdı. Onun için önemli olan çeteydi. Lubi ve Lubi'nin sahip olduğu yerler. Zaten en fazla alana sahip olan da Lubi'ydi. O yüzden insanlara en fazla sex oyuncağı muamelesi gösteriyordu. Her zaman cesaretli biri olmuştum. Ama ona karşı değil, bu şekilde değil..

"Bir dur Jin! Anlamak için üstün zekaya ihtiyacım yok, ben Min Yoongi'yim. Dahiyim dahi!"

Yoongi saçlarını büyük bir havayla geriye atınca gülmeden edemedim. Şimdilik bilmeyen bir tek Tae kalmıştı. Ancak son zamanlarda onu neredeyse hiç görmüyordum. Bazen dersleri ekiyordu. Birkaç gün boyunca eve gelmiyordu. Geldiğinde iki kelime anca edip geri gidiyordu. Bir yerde yakalamak mümkün değildi cidden. Aslında Jin haklı olabilirdi. Biraz tuhaf davranıyordu,

"TaeTae geliyor. Taehyung-shii!"

Seokjin ikimize hitaben konuşup ardından kafası lila rengi olmuş uzaylı arkadaşımıza yerimizi belli etti. Gülümseyip neşeyle yanımızda bitti ve ilk olarak üzerime atlayıp bana sarıldı. Gülümsemesi yüzünden tebessüm etmeden duramadım. Şirince ellerini çırpıp hepimizle göz teması kuruyordu. Onun neşesi Yoongi'yi baydı, Jin'i meraklandırdı,

"Hey! Size muhteşem haberlerim var! İkinci senenin açılışı için bu akşam fena bir parti veriliyor."

Duyduğum şey yüzünden neredeyse ağzım yırtılırcasına güldüm ve bende onun gibi ellerimi çırpmaya başladım. Seokjin hafifçe halime imalı bir gülüş sundu ve Yoongi olası kalabalık yüzünden kendini yüz üstü yere attı. Bu tip partiler genelde arada kalan bölgelerinde yapılırdı. Bu da, iki çetenin ve diğerlerinin davetli olduğu anlamına gelirdi. Büyük bir ihtimalle Namjoon ve Jungkook rahat durmaz eğlence çıkardı. Ama her şeyden önce, Jungkook orada olacaktı!

"Neredeymiş parti?"

Seokjin hevesle başını uzatıp gözlerini ve dudaklarını aralamış Tae'ye bakıyordu. Taehyung o sevdiğim kare gülüşlerden birini atıp onun saçlarını şirince karşıtırdı. Seokjin anında kızarırken saçları bozuldu diye küfür etmekle meşguldü. Aralarında ki tatlı bir atışmadan ileri gitmeyecekti. O yüzden rahatlıkla hala kendi kendini boğmaya çalışan mavi kafaya baktım. Belinden gıdıklanma gibi bir tiki olduğu için şeytani bir gülümseme yüzümde yer edinirken belini parmaklamaya başladım. Yoongi yerinde sıçrayıp kahkaha atarken bende onun çırpınan haline gülmeye başladım. Ama üzerime düşen gölge duraksamama sebep oldu,

Devil May LoveWhere stories live. Discover now