BÖLÜM 5- ŞEFFAF ODA

Start from the beginning
                                    

Aklıma Oero geldi. Yol boyunca bu lafı çok kullanmıştı ama sonucunda kafama vurarak beni bayılttığını unutmayacaktım. Buna rağmen nasıl yara almadan kurtulmuştum? İçimden bir ses sonradan öğrendiğim her şeyin beni dehşete sürükleyeceğini söylüyordu.

"Oero'yu gördüğünde onu öldüreceğimi iletir misin lütfen?"

Yatakta kalacağımı anlayınca yüzünü bir gülümseme kapladı. "Söylerim," dedi. Sonra da ortama tuhaf bir sessizlik çöktü. İkimizde ne yapacağımızı, ne diyeceğimizi şaşırmış bir halde öylece kaldık. Carlox sonunda başını çevirdi.

"Neyse, en iyisi ben gideyim. Sende rahatça dinlenirsin."

"Bence de," dedim ona bakmadan kollarımı bağlayıp. Göz ucuyla kapıya yaklaştığını gördüm. Bir ara bana baktığını hissettim. Öylece durdu. Sanki bir şey söyleyecekti. Ama bir şey demeden çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Nefretle kapıya baktım.

"Aptal!" dedim arkasından kapıya bakmaya devam edip. Kollarımı açıp yatağın içine kaydım ve yanaklarımı şişirdim. Hepsinden nefret ediyordum. Sol tarafa dönerek yattım ve yanımda ki komedinin üzerinde duran saate benzeyen aleti alıp tüm gücümle kapıya fırlattım ve yastığı yumrukladım. Hemen iyileşmem ve Fiona'yı da alıp bu aklını kaçırmış insanların arasından uzaklaşmam gerekiyordu. Neyse ki Fiona ile aynı yere gelmiştik. Şu an tek avuntum, buydu. Ve yorgunluktan olacak yine gözlerim kapandı ama karabasan etkisinde çok geçmeden yatakta kıvrandım. Nefesim kesilmişti. Ağzımı açsam da ciğerlerime hava ulaşmıyordu sanki. İlk defa öleceğimi düşündüm. Öleceğimi ve ruhumun yok olacağını. Rafael'i bulamadan, Fiona'yı buradan kurtaramadan...

Kollarım her yöne hareket ediyordu sanki. Yaralı bir kuş gibi çırpınıyordum. Yaşamla ölüm arasında ki savaşta ter döküyordum. "Bu sefer son," diyordum. Yolun sonunu görüyordum sanki. Yeşil gözlerim bir anda karanlıktan arındı ve boğazımın bir el tarafından sıkıldığını fark ettim. Üzerimdeydi ve yüzü hiç olmadığı kadar yüzüme yakındı.

Bu, Karin'di.

"Senin yüzünden öldü!"

Yüzünden nefret ve kin akıyordu sanki. Elimde olmadan endişenin kırıntıları bir araya gelip derin bir çığlık olarak boğazımdan çıkıverdi. Odanın kapısı açılırken ağırlığın insan üstü bir şekilde hızlıca üzerimden kalktığını fark ettim.

"Rose!" diye telaşla bağıran Carlox yanıma koştu ve hızlıca bana sarıldı. Göğsüm telaşlanmanın etkisiyle kalkıp kalkıp iniyordu.

"Geçti, kötü bir kabustu," derken iri eli sırtımı narince okşuyordu. Gözüm, Carlox'un omzundan açık kalan ve perdesi havalanan pencereye kaydı. Hayır, kabus değildi. Karin benden intikam almaya gelmişti ve yarım kalan işini tamamlamak için en kısa zamanda geri döneceğine emindim. Carlox benden uzaklaşırken bakışlarımı takip etti. Açık kalan pencereye baktığımı fark etti.

"Sanırım sen uyurken birileri camı açmış olmalı," dedi camı kapatmaya giderek. Ben ise pencereye korkak bakışlar atıyordum. Carlox bana döndüğünde şaşkın gibiydi.

"Başka bir sorun yok değil mi?"

Hemen, "hayır," diye itiraz ettim. "Sadece çok gerçekçiydi." Henüz kimseyle bu konuşmayı yapmaya hazır değildim.

Carlox samimi bir şekilde gülümsedi. "Merak etme. İlacın etkisidir. Urgaka bundan bahsetmişti. Bir daha kabus görmezsin."

"Urgaka kim?"

"Doktorumuz. Aynı zamanda Oero'nun dayısı olur. Yakın zamanda tanışırsın. Sen uyurken, seninle çok ilgilendi."

Üzerimde ki örtüyü hiç düşünmeden üzerimden attım. Üzerim değiştirilmişti. Temiz kıyafetler giymiştim. Pamuklu, ayaklarıma kadar uzanan uçuk pembe bir gecelikti. Beni kim giydirmiş olabilirdi ki? Başımı kaldırınca Carlox'un bakışlarını kaçırdığını fark ettim. Kaşlarım çatılırken bende utandığımı fark ettim. Gerçekten Carlox mu üzerimi değiştirmişti? Yine aramızda garip bir gerginlik oldu. Elimle boynumu ovaladım.

MAHKUMWhere stories live. Discover now