Bölüm ~40~

249 15 36
                                    

Dayanamayıp yüzümü ona döndüğümde dolmuş gözlerle bana bakıyordu. İlk defa onu böyle görüyordum, ilk defa bu kadar çaresiz, normalde hep sert, güçlü biri olarak tanırdım ama karşımda duran Burak'la o Burak arasında dağlar kadar fark vardı.

"Hadi gel Galata kulesi, bana ihtiyacın var, söz veriyorum kirli ellerim bir daha kirletmeyecek seni" kollarını iki yana açmış bana bakıyordu.

Ağzımdan çıkan hıçkırığa engel olamazken aynı anda da bağırdım.

"İstemiyorum, anlıyor musun istemiyorum"
O benden bir saniye bile gözlerini ayırmazken benim kalbim git diye bağırıyordu, git sevdiğin orda, canından vazgeçmek için can attığın adam orda. Ayaklarım benden izinsiz hareket ederken kendimi ona doğru koşarken buldum. Kollarım istemsizce onun boynuna dolanırken ağlamaklı sesimle bir kez daha bağırdım.

"Dokunma, sakın dokunma" o kolları havada kafasını boynuma gömerken ben aynı zamanda daha çok sıkıyordum boynunu, sanki biz kez daha göremeyecekmişim gibi, derin bir iç çektiğimde bir kes daha bu adama deli gibi aşık olduğumun farkına vardım.

Kokusu bile aynıydı, yine sigara kokuyor ve yine muhteşem kokuyordu. Ağzımdan firar eden hıçkırıklara aldırmadan daha da sıktım boynunu. Sandığımdan daha fazla özlemiştim onu. Ellerim yağmur nedeniyle ıslak saçlarına giderken orda kalakaldı.

"Yaralarını sarmama izin ver" yüzü boynumda olduğu için boğuk çıkmıştı sesi.

"Benim yaralarım çok derinde istesende sarılmaz bu saatten sonra"

"Bir ihtimalde mi yok"

"Artık bir ihtimal bile değilsin, öyle sağlam bittik"

yavaş yavaş kollarımı boynundan çekerken o hala kafasını boy inşa tutuyordu. Kolları havada ellerini sıkmaktan bembeyaz olmuştu artık.

"Biraz daha sarıl bana, hemen gitme lütfen, sensiz nasıl yaşanır, sensiz nasıl nefes alırım bilmiyorum, beni nefessiz bırakma"

Kollarımı iyice boynundan çektiğimde bir adım geriye gittim.

"Tekrarı yoktur bazı şeylerin, hayat gibi, aşk gibi, ömür gibi, ama bir gün pişman olursan bunca şeye rağmen yanıma gel. Derdini dinlerim ama derman olma Faslı çoktan geçti be Burak" 
Bir adım daha geriye gittim. Ben her adım geri gittiğimde o bana bir adım attı. Ama ne demişler iş işten geçmişti. Benim kalbim bir kere paramparça olmuştu şimdi istenilsede toplanamazdı.

Kulağıma yaklaşıp fısıldayarak konuştu.

"Beklemek gerçekleşmeyeceğini bildiğin her şey için, kendine verdiğin tesellidir"

"Bekleme Burak, ben seni ilk tanıdığım zamanlarda gözlerini hep denize benzetirdim kendimide o denizde fırtınaya inatla tutunan yelkene, ama o yelken battı çoktan, bir daha geri gelemez"

Yanından uzaklaşmaya çalıştığımda kalbim ve beynim benden izinsiz hareket ediyordu. Kalbim git sarıl bir daha hiç bırakma desede, beynim sana yaşattığı şeyleri unutma diye bas bas bağırıyordu.

Önümü bulanık görmem nedeniyle yalpalayarak yürüdüğüm için eve varmam epey güç olmuştu.
Derin bir iç çekip anahtarı zorda olsa deliğe oturttum. Evin Işık'ları kapalı olması nedeniyle herkes uyumuştu. Sessiz sakin odama girmeye çalışırken aynı zamanda da duvarlardan destek alıyordum.

Odama kendimi attığımda yatağa oturdum ıslak kıyafetlerimle, hıçkırarak ağlamaya başladım tekrardan zaten saatlerdir hiç durmamışlardı ki.

Ben hep -mış gibi yaptım, güçlüymüş gibi, canı hep yanmazmış gibi, yaşıyormuş gibi. Hepte kendim zararlı çıktım bu konuda, bir sevelim dedik onu da burnumuzdan getirdiler.

Üstümü değiştirip Yatağa girdiğimde gözlerimi sıkıca kapadım. Gidecekti aklımdan başka çaresi yoktu.  Odanın kapısı tıklanıp içeri girdiğinde karşımda Eren'i görmeyi hiç beklemiyordum.

"Abla gelebilir miyim" yatakta doğrulup yüzüne baktım. Yüzü asıktı. Kendimi yana kaldırdıktan sonra elimle yorganı kaldırdım.

"Gel" hızlıca yanıma yattığında kafasını bana döndü.

"Ne oldu bakalım ergen bey" diyerek meraklı gözlerle ona baktım.

"Bak yine ergen dedi" yataktan kalkmaya çalıştığında gülerek durdurdum onu.

"Tamam tamam, hadi anlat bakalım"

Tekrar battaniyenin içine girdiğinde bu sefer vücudunuda bana döndürdü.

"Bir kızı kaybetmemek için ne yapmalısın"
Yüzümdeki gülümseme aynı hızla yok olurken bakışlarımı ona çevirdim.

Anlaşılan bizim küçük beyimiz aşık olmuştu. E yakışıklı çocuk tabi ablasına çekmiş ne yapsın.
Ama zor yerden sormuştu be.
Gözlerimi ondan çekip duvara sabitledim.

"Tüm kalbinle sev, ve asla ama asla onu anlayıp dinlemeden terk etme hele sonra pişmanım diye geri dönme eğer dönersende o kızdan bir daha hayır bekleme"

"Ya ama gerçekten Köpek gibi pişmansa, ya her şeyin mantıklı açıklaması varsa"

"Keşke en baştan açıklasaymış o zaman mantıklı açıklamasını çünkü sen eğer o kızı bırakıp yüz üstü gidersen mantık filan kalmaz ki onda, bir anda hayatı kararır, özellikle oda seni seviyorsa"

"Yani"

"Yani ablacığım, eğer öyle bir hata yaptıysan geri dönme, bitmiştir artık o masal"
Eren yanımdan kalktığında yanağıma öpücük kondurdu.

"İyi geceler abla"

"İyi geceler" kapıyı kapatıp odadan çıktığında tekrar battaniyeyi üstüme aldım. Elim kolumdaki ufak çaplı jilet izine gelince gözlerim bir kaç saniyeliğine oraya kaydı. Aleyna son anda yetişmeseydi belki şuan burda değil mezarda olabilirdim. Başını attığım sırada gelip kurtarmıştı beni, pişman mıydım evet ama o günler o kadar zordu ki burağın hayalinin peşinden bile gitmiştim, sonra onun olmadığının farkına varıp sinir krizi geçirmiştim. Sonrada jilet atmaya çalışmıştım.

Aklımdaki düşünceleri kenara bıraktım. Gözlerimi tekrardan kapadım. Aklımda dönüp dolan düğünceler uyumama izin vermesede uykuya dalmaya başlamıştım.

Titreyen telefonun sesiyle uyandığımda ilk ilim saate bakmak oldu gecenin ikisinde kimdi bu arayan, ekrana baktığımda Murat yazısını görmemle merakım iki katına çıkmıştı. Aceleyle telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim Murat"

"Nefes, dikiş atmayı biliyorsun dimi" sesi telaşlı geliyordu.

"Evet de ne oldu" içimdeki korku git gide büyürken düşündüğüm şeylerin olmaması içinde aynı zamanda dua ediyordum.

"Şimdi sakin ol tamam mı, Burak yaralandı ve biraz derin dikiş atılması lazım"

"Ne- ne nasıl oldu, hastaneye filan götürsenize çok kötü mü durumu, Murat birşey söylesene"

"Hastaneye gidemeyiz, acele etmen lazım kan kaybediyor, ölebilir"

Ölebilir, ölebilir, ölebilir son söylediği söz beynimde yankılanırken onsuz bir hayat beynimi çoktan kemirmeye başlamıştı bile.

İÇİMDEKİ SENWhere stories live. Discover now