Bölüm 20

198 10 12
                                    

" Rosemarie!"

Ah, işte annem, bana tam adımla seslenen tek kişi. Tam hepimiz salonda oturmuş çaylarımızı içerken, gelip bağıracak tek kişi oydu. Camdan bakınca yanından geçtiği gardiyanların bazılarıyla selamlaştığını gördüm.

Aslında onu biraz daha geç bekliyorduk. Yoksa Dimitri'yi içeri gönderirdim. Pavel'la kapıda bir şey konuşuyordu ve çok sinirli gözüküyordu.

- Lissa, bu aile faciasına tanık olmanızı istemiyorum. Bize biraz müsaade eder misiniz?
- Tabii...

Onu daha da sinirlendirme. Biraz suyuna gitmeye çalış. Daha sonra konuşursunuz, dedi bağdan. Kafamı salladım ve dördü odadan çıktı.

- Comrade, hala içeri gitmen için zaman var.
- Hayır, annenle ben konuşacağım.

Babam bir bana bir Dimitri'ye baktı.

- Sadece başına bir şey gelebilir diye korkuyor Rose, bu da onun gösterme şekli. Dert etme, Janine'i ben sakinleştireceğim.
- Dert ettiğim falan yok, beni korkutmuyor.

Cümlemi noktalayamadan annem içeri dalmıştı bile. Dimitri'yi görünce şaşkınlığı bir saniye sürdü. Ceketinin iç cebinden gümüş kazığını çıkardı ve üstüne koşmaya başladı.

- Tanrım! Rosemarie!

Benim şoktan çıkmam daha da uzun sürecekti tabii. Ama yine de Dimitri'nin, canını yakmadan annemi savuşturduğunu görebiliyordum.

- Anne! Bırak onu! Yüzüne bak! Yüzüne bak! Normal bir insan! Kalk üzerinden!

Bir an durdu. Önüne gelen kısa saçları arasından altında tuttuğu sevgilime baktı. Geri çekildi. Ayağa kalktı ve kazığını yerine koydu. Elini Dimitri'ye uzattı ve " Üzgünüm Gardiyan Belikov." diyerek yerden kaldırdı.

Hala gözleri kocaman bakıyordu. "Görevde değilim, Dimitri yeterli." diyerek aralarındaki resmiyeti kaldırdı. Bu dhampirler arasında bir şeydi. Kimse görevdeyken birbirine ilk adıyla seslenmezdi.

- Hanginiz açıklıyorsunuz? Bir an önce bir şey söylemezseniz aklımı kaçıracağım
- Hoşgeldin Janine, dedi babam. Büyülenmiş bir şekilde annemi izliyordu. Bu aslında benim açımdan çok garip bir durumdu.

Annem de bir anlığına durdu. Belli ki uzun zamandır görüşmüyorlardı. Yine de geri basmadı, babamı selamlayıp konuya geri döndü.

- Aramıza dönmesine sevinmediğimden değil, ama Belikov'un burada ne halt ettiğini ve nasıl olduğunu artık anlatacak mısınız?
- Anne...oturmaya ne dersin?

Koltuğa oturdu. Biz de oturduk ve ben anlatmaya başladım. Yer yer babam da anlattı. Sonunda hikayeyi tamamladığımızda annemin tek bildiği, Dimitri'nin geri dönüş hikayesinin yalan versiyonuydu. Ruh eşi kısmından ve beraber olduğumuzdan bahsetmemiştim.

- Yani... hepsi bu mu?
- Evet.

Bir süre düşündü. Sonra kafasını kaldırdığında gözlerinde yine öfkeli parıltılar gördüm.

- Ona böyle bir şeyde nasıl yardım etmeyi teklif edersin Abe?
- Janine, anlamıyorsun. Ne ben, ne sen, ne de bir başkası, kimse kararlarına ve hareketlerine karışamaz. Biz ailesi olarak sadece onu destekleyebiliriz.
- Karışamaz öyle mi? Bak bakalım nasıl karışacağım. Yarın derhal buradan gidiyoruz Rosemarie, git ve toparlan. Ayrıca sen kendini onun ailesi olarak tanımlama hakkını ne zaman elde ettin?

Babam tam cevap veriyordu ki, araya ben girdim.

- Anne, hiçbir yere gitmiyorum. Ve o bu hakkı elde etti. Sen on sekiz senedir edemedin ama o birkaç ayda etti. Ona baba derken hiç garipsemiyorum. Ama anne kelimesi sende iğreti duruyor. Taşıyamıyorsun. Bu yüzden bana karışmaya hakkın yok. Ben gelmiyorum ama tabii ki kendin nereye istersen gidebilirsin.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Where stories live. Discover now