Bölüm 3

305 14 1
                                    

Gözlerimi açtığımda Lissa hala uyuyordu. Bir süre keyif yaptıktan sonra kalktım ve sıcak bir duş aldım. Bu süre içinde prenses de uyandı zaten. Kahvaltıyı odaya getirdiler, işte kraliyet rüyası... Uzun süren kahvaltının ardından tüm günün boş olduğunu fark ettik, Lissa bunu hemen Christian'la doldurdu ve ben de üçüncü tekerlek olarak onlarla takılacağım, yeey ne kadar eğleneceğimi tahmin bile edemiyorum (!). Gerçi bu biraz şaka kısmı, o ikisiyle gerçekten çok eğleniyorum. Sadece bazen olayın değişik kısımlarına kayıyor ve... Her neyse, sanırım tek yapacağımız herhangi birimizin odasında takılmak olacak. Belki bu sürede onlara açılabilirim. Benim için endişeleniyorlar ve bundan çok rahatsızım. Kimsenin benim için kendini kötü hissetmesini istemem, tamamen halletmemiz daha iyi olacak.
Net plan belli oldu, kahvaltı üstü çaylarımız - şimdiden bir leydiyim- ve bir yürüyüş. Ardından da odada pineklemek; saray ve bunca ciddiyet bile bizi asla değiştiremez.
Lissa'nın sayamadığım kadar uzun süre giyinmesinden sonra aşağı indik ve bir saate yakın oturduk. Yürüyüş için kalktık ve sözde dönüşmeye başladığımız kişiler hakkında espriler yaptık. Klasik şeyler. En sona kadar gitmeye karar verdik. Sarayın bahçesi kocaman ve muhteşem. Arka tarafında kalan kısım çam ağaçlarından bir orman ve oldukça büyük. Kuş seslerini yoğun bir şekilde duyarken sohbet etmek çok zevkli gerçekten. Şu aralar konuşmalarımızın odak noktasında önümüzdeki üniversite hayatı var. İkisinin o kadar çok hayali var ki... Ve benim hiçbirini gerçekleştirmeye ne hevesim ne de gücüm var. Kendimi yalnız hissetmeyeyim diye beni de katmaya çalışıyorlar ama yalnız olmak istediklerini biliyorum. İşin içinden çıkmanın tek yolu açık bir şekilde konuşmak. Ciddi bir ortama zemin hazırlamaya çalışırken Mia'yı anlatıyordum ve birden sözlerim duyduğum sesle yarım kaldı. İkisi dikkatini bana çevirdi. Evet, kesinlikle ağaçların arasından ses geliyor. Biri geçiyor, kendini belli etmek istemeyen biri. Anında sesi duyduğum tarafa kafamı çevirdim ve bir silüet gördüm. Hiçbir şey seçemedim havanın açık olmasına rağmen. Hemen gümüş kazığımı çıkardım ve hazır pozisyona geçip " Arkamda durun!" diye bağırdım. Bir sürenin ardından hiçbir şey çıkmadı. "Hemen gidiyoruz. Güvenlikle ilgili ciddi bir konuşma yapmam gerekecek.", ilk defa görevimi yapmış gibi hissediyorum. Yürürken aynı zamanda tetikteydim ve o kişiyi düşündüm. Her nedense bunun benimle alakalı olduğunu düşünüyorum. Eğer gerçekten öyleyse anlaşılıyor ki, Dimitri bana gücünün sınırsız olduğunu ve elinin her yere uzandığını göstermeye çalışıyor. O kendisi değildi, böyle bir şeyi yapmaz. Hem zaten strigoiler güneşe çıkamaz. Yoksa çıkabilir mi?
Ana kapıya geldiğimizde Christian'ın gardiyanıyla konuştuktan sonra kapıdakilerle de görüştüm ve aynı zamanda kraliçe de bunu duyacak. Güvende ve rahat hissederek odaya geçtik. İçeri girerken korumanın artırıldığı bilgisi de geldi.
Amerikan mutfağı tarzında tasarlanan küçük çaplı mutfağın masasına oturduk.
- İnan bana orada biri olduğunu bile fark etmemiştim. Belki de sadece biri şaka yapmak istemiştir.
- Lissa eminim bu bir şakadan fazlası. Gardiyanlardan biri böyle aptalca bir şeyle uğraşmaz ve herhangi biri de bu kadar hızlı ve profesyonel hareket edemez.
- Peki kim olduğunu düşünüyorsun?

Ah Christian, çok yanlış kişiye sordun adamım.

- Bir fikrim yok ama tekrarlanmaması için elimden geleni yapacağım.
- Bundan zaten eminim sadece, bence biri herhangi birimize zarar vermek istiyor ve bu da başlangıçtı.
- Ben de öyle düşünüyorum Christian.

Lissa korkuyor, hissediyorum. Aklından geçen fikirleri biliyorum. Onları dile getirmeye korkuyor.
- Rose ben şey olabileceğini düşünüyorum. Şey... Ah bunu söylemek çok zor. Ben Dimitri olabileceğini düşünüyorum.
- O ölmedi Lissa. Yani rahatça konuşabilirsin. Ben de düşündüm ama... Gerçekten bilmiyorum. Umarım ne olacaksa olur ve biter. Daha fazla böyle yaşamak istemiyorum.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Where stories live. Discover now