Kriz

7K 259 40
                                    

İyi okumalar sadık ve kaçık okuyacularım!

"Osmanlı Devleti'nin fethettiği ilk ada Gökçeada'dır. İlk fethettiği toprak ise..."

Ilgaz sıkıntıyla nefesini dışarıya üflerken içinden tarih dersinden ne kadar nefret ettiğini tekrarlıyordu. Uyumamak için kendini zorluyor, gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Sadece kendisinin mi böyle olduğunu kontrol etmek için sınıfa göz gezdirdi ve sınıf da kendisi gibi düşündüğünü gördü. Barış ve Bora dışında herkes uyuyordu neredeyse. Ilgaz ikizlerin rol yaptığını düşündü. Kim tarih dersini böyle bir tutkuyla dinlerdi ki?

Düşüncelerini bölen şeyin burnuna çalınan gül kokusu olduğunu anlayınca irkildi. Gül kokusu... Kolları kendinden bağımsız bir şekilde sırayı kavradı. Sıra öyle şiddetli sallanıyordu ki Azra deprem oluyor diye korkmuştu. Daha sonra anlaşıldı, onun içinde deprem oluyordu sadece. Ilgaz'ın dişleri birbirine o kadar çok kenetlenmişti ki, kırılacaklarmış gibi oluyordu. Gözünün önünden bütün renkler sırayla dans etmeye başladı. Sıra sarıya gelince Ilgaz gülümseyebilirdi, -Ilgaz'ın en sevdiği renkti- bu kadar acı çekmeseydi.. Duyduğu en son şey Azra'nın bağırışları oldu. Ama Azra'nın ses tonundaki dehşeti hissedecek kadar bilinçli değildi.

***

"O iyi mi?"

Ilgaz'ın kulağına misafir olan sesler tanıdıktı, bilincini yokladı.Duyduğu son sesi hatırlıyordu, Azra'nın bağırışları kalmıştı kulağında. Sonrasını hatırlamıyordu. Neredeydi? Hastane olmalıydı muhtemelen. Şu hastaneler.. Hiç mi bırakmayacaktı Ilgaz'ın peşini?
Az önce duyduğu sesin Azra'ya ait olmadığını fark edince gözlerini araladı. Karşına çıkan hastane odasının tavanı netleşince etrafı daha iyi görebilmek için doğrulmak istedi, kolundaki kabloları daha yeni fark edebilmişti. Doğrulmak isteyince sırtını kavrayan güçlü bir kol tarafından desteklendi. Bora ya da Barış'tı bu, tam yerine gelmemiş bilinciyle gözlerini kırpıştırdı.

"Geçmiş olsun, daha iyi misin?"

Ilgaz ikizleri hala karıştırdığının utancıyla karışık evet diye bir şeyler geveledi ağzında. Gözlerine baktığı çocuk gerçekten endişelenmiş olmalıydı, çünkü gözlerinden çok rahat anlaşılıyordu. Barış olmalıydı bu, zaten kafasından çoktan elemişti Bora'yı.

Çocuk Ilgaz'ın sırtına yastık koyarken kız etrafına bakındı. Gözleri Azra'yı ararken karşısındaki Bora'ya takıldı. -Artık tahmin etmeye başlamıştı-

"İyi misin?"

Ilgaz başını hafifçe salladı, şakakları zonkluyordu ağrıdan. Acaba bayılırken başını bir yere mi çarpmıştı?

"Biraz şiddetli bir bayılma oldu. Başını sıraya çarptığın için başın ağrıyor olabilir. Endişelenecek bir durum yok, iyi olacaksın."

Bora Ilgaz'a güven verici bir bakış attı, Ilgaz'ın içine su serpilmiş gibi oldu. Çocuğa içinden teşekkür etti çünkü başının ne durumda olduğunu sormaya bile hali yoktu.

Barış Ilgaz'ın rahat olduğuna emin olduktan sonra "Ben Azra'ya bakayım, bize kahve almaya gidecekti," dedi ve usulca çıktı odadan.

Ilgaz'ın şakaklarındaki ağrı tüm kafasına yayılıyor, hatta tüm vücuduna yayılıyormuş gibiydi. Çok yorgun düşmüştü, zar zor konuşuyordu, dudaklarından çıkan her sözcük için ayrı bir çaba göstermesi gerekiyordu.

Odaya bir süre sessizlik hakim oldu, tabi Ilgaz'ın kafasının içinde birçok cinayet işleniyor ve ne gariptir ki kurban hep kendisi oluyordu. Yeniden, yeniden ve yeniden ölüyordu..

EPİLEPSİWhere stories live. Discover now