Eserlerde Şöyle Rivâyet Edilmiştir;

43 9 8
                                    

Allahû Teâlâ İnsanla Cin Kavimlerini, Yeryüzü Ahâlisi Hükümdârlarını Mülkleri Ellerinden Alınmış Vâziyette Çıplak ve Hor, Hâkir Olarak Haşr Edecektir. Çünkü Onlar Yüce ve Münezzeh Allah’ın Kullarına Karşı Büyüklük ve Yücelik Taslayıp Zulmetmişlerdi. İşte Bundan Dolayı Kendilerine Küçülme ve Zillet Gelecektir.

Sonra Vahşi Hayvanlar, Halktan Ürküp Kırlara, Issız Yerlere ve Bayırlara Kaçıştıktan Sonra O Günün Korkusundan Hor ve Hâkir Olarak Kemâl-i Edeple Başlarını Eğmiş Olarak Yerlerinden Yönelip Gelirler. Hâlbuki Onlarda Hiçbir Günâh Yoktu ve Onlar Şüpheli Şeyler İçerisine de Düşmemişlerdi. Sonra Onların Hepsi Hor ve Hâkir Olarak Yaratanın Huzurunda Üzüntülü Vâziyette Halkın Arka Tarafında Duracaklar. Sonra Şeytânlar (Dünyâda) Çok Taşkınlık ve Serkeşlik Ettikten Sonra Zillet İçerisinde Kemâl-i Edeple Hesap Vermek İçin Cenâb-ı Hakk’ın Huzuruna Arz Olunmak Üzere Geleceklerdir.

Yeryüzü Ahâlisi İnsanları, Cinleri, Şeytânları, Vahşi Hayvanları, Yırtıcı Mahlûkları, (Ehil) Hayvanları ve Haşaratlarının Hepsinin Arasat Yerine Toplanmalarıyla Adetleri Tamam Olunca Halkın Üzerine Semâdan Yıldızlar Sapır-Sapır Dökülüp Saçılırlar. Güneşin ve Ayın Ziyâsı Gider, Dünyâ İnsanlara Karanlık Olur. Dünyâ Semâsı Halkın Üzerlerine Gelir, Bütün Azâmetiyle Başları Üzerinde Dolaşır ve Halkın Hepsi O Korkunç Manzaraya Dehşetle Bakarlar. İşte İnsanlar Bu Hâlde iken Birdenbire Başları Üzerinde Gökyüzü Bütün Şiddetiyle Çatlayıp Ayrılır. Hâlbuki Semânın Kalınlığı Beş Yüz Senelik Mesâfedir ve Artık Semâ Yüksekliğine Nihâyet Verir. Ahâlinin Kulağına Gelen O Semânın Çatlama Sesi ve Gürültüsü Ne Ağır, Ne Çetin, Ne Büyük Korkudur. Sonra O Günün Korkusundan Semâ Yarılarak Darmadağınık Olur. Sonra Gökyüzü Erimiş Gümüş (Madeni) Gibi Oluncaya Kadar Erir ki, Allahû Teâlâ Hazretleri, “İşte O Zaman Gök Parçalanır da, Hemen Kızıl Darı Gibi Kırmızı Bir Gül Hâline Gelir. [er-Rahman: 37.]” ve “O Gün Gökler Erimiş Maden Gibi Olacaktır. Dağlar da Rengârenk Atılmış Yün Gibi Olacaktır. [el-Hakka: 14.]” Sözü ile İşâret Edilmiştir ki, Bu Atılmış Yünler, Yünlerin En Hafifidir.

Sonra Melekler Rabblerini Takdis Ederek Semânın Kenarlarından Yeryüzüne İnerler. Müteakiben Meleklerin Cisimlerinin Çok Büyük, Seslerinin Ürkütücü Olması ve Kendilerine Ahâliyi Yakalayıp Cehenneme Atmaları ile Emredilmeleri Endişesiyle Bütün Halk Müthiş Korkuya Kapılırlar. Melekler, Halkı Kuşatarak O Günün Korkunçluğunun Azâmetinden Ötürü, Mütevâzı Hâlleri ve Kemâl-i Edepleriyle Rabblerinin Huzurunda Başlarını Eğmişler, Saf Olacakları Yerleri Alırlar. Böylece İkinci Semâ ve Ondan Sonra Yedinci Semâya Kadar Olan Melekler Halkı Çepçevre Kuşatırlar. Her Semâ Ahâlisi, Adetleri ve Cesetlerinin Büyüklüğü ve Seslerinin Korkunçluğu Hususunda Kat-Kat Artırılmış Olarak İnerler. Bütün Ahâlinin Mahşer Yerindeki Bekleme Yerinde Hazır Olup, Yedi Kat Göklerin ve de Yedi Kat Yerin Ahâlisi Toplandığında Güneşin Sıcaklığı Bugünkü Hararetinin On Senelik Miktarı Kadar Artırılmış Vâziyette Olur. Sonra Mahşer Ahâlisine Güneş Bir Yat yahût İki Yay Kadar Yaklaşır. O Günde Allah’ın Arşının Gölgesinden Başka Sığınılacak Hiçbir Gölge Yoktur.

İnsanların Kimi Arş’ın Gölgesinde Bulunur, Kimi de Güneşin Hararetinde, Güneş Kendisini Eritmiş, Kederi, Sıkıntısı Artmış, Kendisini Ümmetlerin Şiddetli İzdihamlarının Sıkıştırmaları ve Birbirlerini İtişip Atma Sarsma Hâli Şiddetli Susuzluktan Boyunların Kopması Vâziyetinde Olur. O Bekleme Yerinde İnsanların Üzerinde Güneşin Harareti, Nefeslerinin Alevlenmesi, Vücûdlarının Sıkışması ve Bedenlerinden Terlerin Yeryüzüne Akması Gibi Sıkıntılı Hâller, Muhakkak Bir Arada Toplanır. Sonra Ter, İnsanların Rabbleri Nezdinde Saâdet ve Şekâvet Mevkileri ve Mertebeleri Miktarına Göre Ayaklarına Yükselir.

İnsanlardan Kimi Var ki, Ter Onun Omuzlarına Kadar Ulaşır. Kiminin Bellerine Kadar Ulaşır, Kiminin de Kulaklarına Kadar Ulaşır, Kiminin de Ter Ağzına Gem Vurmuş Hâlde ve Terin İçerisinde Kaybolacak Derecede Olur.

BİR OKU BİN DÜŞÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin