ŞÜPHELİ MALLAR

47 8 13
                                    

Günümüzdeki tüccarların, sanat erbabının ve ilme göre uygun yollardan geçim temini ile uğraşan kimselerin malları şüphelidir; bunlar Kur’an ve sünnete uysa da durum budur. Ancak şüpheli mallar iki kısımdır:

Birisi helal olan şüpheli maldır; bu, muttaki kimselerle alış veriş ederek elde ettiğin ve vera sahibi kimselerden aldığın maldır.

Diğeri ise, haram yönü ağır basan şüphelidir; bu da takvası/Allah korkusu ve verâsı/şüpheli şeylerden kaçınma hali az olan kimselerden aldığın maldır. Bunların dışındaki ordunun elindeki mallara gelince, onlar haramdır. Çünkü, onların elde ediliş yolları bozuk ve ilahi hükümlere uymamaktadır. Onlarla bir iş ve ticaret yaptığında, eğer onun gasp ve suç yoluyla ele geçmiş bir mal olduğunu bilmiyorsan, bu kazancın hükmü diğerinden daha hafiftir fakat bilirsen, onlardan aldığın mal haramdır.

Ey zavallı insan, Allah’tan kork; kendini azaba atma, ahiretine bak, dinini koru. Şunu bil ki, senin kazancın dininden bir parçadır; yiyeceğin ise imanınla alakalıdır. Eğer bunları hafife alırsan, dinini hafife almış, ilahi hükümleri terk etmiş, o gün kendini zayi etmiş, yarının için ne gönderdiğine bakmamış olursun. Kötü hal ve akıbetten Yüce Allah’a sığınırız.

Denilir ki: İnsanın azılı düşmanı şeytan, insanın yiyeceğini kötü yoldan/haramdan yemesini başardığı zaman, artık onun amellerini bozmak için uğraşmaz ve şöyle der: Ben senden istediğimi elde ettim; sen artık istediğin ameli yap!” Haram yiyen bir kul, hangi ameli yapsa, yaptığı işler onun kalbine bir zulmet-karanlık ve perde olur, azmini zayıflatıp gevşetir, kul haddini aşar, günahlara dalar, ilahi yardım ve korumadan mahrum kalır; melekût alemine ait ilimlerden ve hikmetten bir şey elde edemez.

Geçim temin edecek işlerle uğraşan ve çarşı pazarda alış veriş yapan kimse, bir tüccardan istenen övülen ahlaklara sahip olur ve güzel şartları korursa, o durumdaki işleri Allah yolunda olur; yaptıkları sevap olarak yazılır. Kulun, ahirete yöneldiği her işi, ahiretle her sözü ve ahirete vesile yapılan bütün dünyalık şeyler kulun ahiret ameli olur.

Kul, gönlünü dünyadan ne kadar çeker ve onu terk ederse, o derece zahid olur; ancak gözü kapalı bir şekilde helal haram demeden ne bulursa alan ve eline geçenin nereden geldiğine aldırış etmeyen kimsenin işi ve kazancı ahiret ameli olmaz.
Kim bu şartlara aykırı davranır, işlerini ilme göre yapmaz, hâl ve hareketlerinde takvaya dikkat etmez, mal biriktirme derdine düşer, onu hayra harcamaz, mal çokluğu ile övünür, dünya malı kazanmaya hırslı olur, dünya elinden gidince feryat eder, elindekini hayra harcamaz, dünyası güzel, kazancı çok olunca dininden ne kaybettiğine ve helake gitmesine hiç aldırış etmezse, nerden kazandığına ve nereye harcadığına pek önem vermez; nereden gelirse gelsin, hangi yolla ele geçerse geçsin tek derdi para olursa o kimse tam bir aldanış ve zarar içindedir. O, kazancında takvaya göre hareket etmez, alış-verişinde Allah’ın dinini emirlerine dikkat etmez.

Bu kimse, bir kârın derdi için günahlar ve sevimsiz işler içinde yuvarlanıp durur. Devamlı kendisine Allah’ın gazabını çekecek işlere dalar. Bu haliyle O’ndan uzaklık ve kaçış içinde iş yapar, ölüm için bir hazırlık yapmaz, takvaya sarılıp kendisini azaba düşmekten kurtaracak hâli elde etmeye çalışmaz, haram yollarla mal yer; nefsini helak eder, dinini bozar, Müslüman kardeşlerini aldatır.

Hiç şüphesiz Allah, ıslah ve hayır sahiplerin sevabını da zayi etmediği gibi; yeryüzünde kötü işlerle bozgunculuk yapanların amelini ıslah etmez.
İşi gücü haram kazanç olan kimse, bu haliyle Yüce Allah’a karşı ve O’nun kullarına karşı samimi davranmaz; kim, çalışmasına ve ticaretinde Yüce Rabbine karşı samimi olmaz, Müslümanlarla yaptığı muamelede dürüst davranmazsa, o zulmetler içinde kalır, bütün hali hevasına/nefsin kötü arzularına uymak olur, Allah zulüm ve haksızlık edenleri sevmez.

Bu kimseye bütün yaptıklarına karşılık tövbe etmesi emredilir; onun aniden ölüm gelmeden ve işi bitmeden her şeyi ile Allah’a yönelmesi farzdır. Yoksa ebedi olarak perişanlığa düşer, Yüce Allah’ın huzuruna zalim, hevasına uyan ve kusurlarda ısrar eden birisi olarak çıkar Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Kim, kötü halinden tövbe etmezse, onlar zalim/kendilerine kötülük etmiş kimselerdir.” ((Hucûrat 49/11))
“Zulüm yapanlar, sonuçta nereye döndüklerini/nasıl bir sonuca ulaştıklarını bilecekler.” ((Şuara 26/227))

((Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb))

BİR OKU BİN DÜŞÜNWhere stories live. Discover now