Tevekkülün Dindeki Yeri ve Önemi

Start from the beginning
                                    

Ebû Süleyman ed-Dâranî Şöyle Demiştir, “Tevekkül Makamı Hariç Bütün Makamlarda Yeteri Kadar Nâsibim Var. Tevekkülde ise Bir Tadımlık Hakkım Var.”

Lokman Aleyhisselâm Oğluna Şöyle Tavsiyelerde Bulunmuştur, “Allah’a Tevekkül Etmek, O’na Îmânın Esâslarındandır. Allah’a Tevekkül Etmek, Kulu Rabbine Sevdirir. İşleri Allah’a Havâle Etmek, Allah’ın Kulunu Doğru Yola İletmesinden İleri Gelir. Kul, Allah’ın Hidâyeti (ve Yardımı) Sayesinde O’nun Rızâsına Uygun Hareket Eder. Kulun Allahû Teâlâ’nın Rızâsına Uygun Hareket Etmesi, Kendisine İlâhî İkrâm ve İhsânları Kazandırır.”

Lokman Aleyhisselâm Başka Bir Seferde Şöyle Demiştir, “Herkim Allah’a Tevekkül Eder, O’nun Kazâsına Teslim Olur, İşi O’na Havâle Eder, İlâhî Takdire Râzı Olursa, Dinini Ayakta Tutmuş, Kendini Hayra Adamış ve Kulun İşini Güzelleştirecek Güzel Ahlâkları Elde Etmiş Olur.”

Âriflerden Ebû Muhammed Sehl Şöyle Demiştir, “Bütün İlimler Kulluğun Bir Bölümüdür. Kulluğun Tamamı Verânın/Takvânın Bir Bölümüdür. Verânın Tamamı Zühdün Bir Bölümüdür. Zühdün Tamamı da Tevekkülün Bir Bölümüdür.”

Yine Sehl (rah) Şöyle Demiştir, “Tevekkülün Herhângi Bir Sınırı ve Son Noktası Yoktur.”

Sehl (rah), “Hanginizin Ameli Daha Güzel Olduğunun Bilinmesi İçin Allah, Yerleri ve Gökleri Yarattı.” Âyetinin Tefsirinde; Yani Hanginizin Tevekkülde Daha Samimi Olduğunun Ortaya Çıkması İçin Demiştir. Yine O Demiştir ki, “Takvâ ve Yakîn, Terazinin İki Kefesi Gibidir. Tevekkül ise Eksiklik ve Fazlalığı Bildiren Ortadaki Dil Gibidir.” Yani Tevekkül, Takvânın ve Yakînin Ölçüsüdür. Kul Tevekkülü Ölçüsünde Takvâ ve Yakînden Nâsibi Vardır.

Sehl’e (rah) Allahû Teâlâ’nın, “Allah’tan Gücünüz Yettiğince Korkun.” Âyetinin Manâsı Sorulduğunda; Bunun Manâsı, Allahû Teâlâ’ya Fakirliğinizi Ortaya Koyarak ve O’na Muhtaç Olduğunuzu Dile Getirerek Kulluk Edin Demiştir. “Allah’tan Hakkıyla Korkun.” Âyetinin Manâsı Sorulunca da; O’na Tam Bir Tevekkül ile Kulluk Edin Demektir Demiştir.

Ebû Yakub es-Sûsî Şöyle Demiştir, “Tevekkül Sahiplerini Tenkit Etmeyin. Çünkü Onlar Allahû Teâlâ’nın Havvas/Seçkin Kulları Olup, Üstün Özelliklerde Yaratılmışlardır. Onlar, Yalnız Allah’a Dayanan, Sadece O’nunla Yetinen, Dünyâ ve Âhiret Tasalarından Uzak Kalan Kimselerdir.”

Başka Bir Sözünde Şöyle Demiştir, “Kim Tevekkül Ehlini Tenkit Ederse, Îmânı Tenkit Etmiş Olur. Çünkü Tevekkül, Îmânla Beraberdir. Herkim Tevekkül Ehlini Severse, Allahû Teâlâ’yı Sevmiş Olur.”

Tevekkül Makamının Evveli, Kulun Kendisine Vekîl Olan Hakk Teâlâ’yı Tanımaktır. O Çok Aziz/Sonsuz Kudret ve Hikmet Sahibidir. Kudretiyle Dilediğine İstediğini Verir. Hikmeti Gereği Dilediğine de Vermez. Kul, Ancak O’nun Verdiği Kudretle, Hükmüne Rızâ Göstermek ile ve Hikmetine Teslim Olmakla Yücelir. Allahû Teâlâ Hazretleri Zâtını Böyle Tanıtmış ve Tevekkül Ehlini Bu Hususta Şöyle Uyarmıştır, “Herkim Allah’a Tevekkül Ederse Bilsin ki Allah Çok Azizdir/Sonsuz Kudret Sahibidir. Hâkimdir/En Güzel Hüküm ve Hikmet Sahibidir.”

O, Yücelttiğini İhsânıyla Yüceltmiştir. Bir Şey Vermediği Kuluna Hikmetiyle Nazar Etmiştir. Zelil Olan Kul, Her Şeyin Sahibi Yüce Mevlâ’ya Nazar Ettiğinde, O’nun Adâleti Yerine Getirdiğini, Bütün İşleri Tedbir ve Takdir Ettiğini, Her Şeyin Hazinesinin O’nun Katında Olduğunu, Katındaki Her Şeyin Belli Bir Ölçü ile İndirildiğini, O’nun Bütün Yaratıkları Elinde Tutup Sevk ve İdâre Ettiğini, Göklerin Hazinelerinin O’na Ait Olduğunu, Hüküm ve Kaderlerin O’nun Elinde Olduğunu Görür. Yine Yeryüzündeki Bütün Hazinelerin, İmkânların, Kalplerin ve Görünen Sebeplerin Hep O’na Ait Olduğunu Müşâhede Eder.

Göklerin Hazineleri, Kullarına Taksim Ettiği Rızıklardır. Yerin Hazineleri ise Halkın Eline Verdiği Nimetlerdir. Şu Âyetler, Bunu İfâde Etmektedir, “Rızkınız ve Size Va’d Edilenler Göktedir.” ve “Yerde de Yakînen İnanan Kimseler İçin Pek Çok Âyetler Vardır.” ve “Göklerin ve Yerin Hazineleri Allah’ındır Ama Münâfıklar Anlayamazlar.”

Bunları Gören Kul, Her Şeyin Mülkünün Allah’ın Elinde Olduğunu Yakînen Bilir. Yine O’nun Bütün Kulakların ve Gözlerin Sahibi Olduğunu, Gece ile Gündüzü Çevirdiği Gibi Kalpleri de Çevirdiğini Bilir. O’nun Yakîn Sahipleri İçin Hüküm ve En Güzel Tedbir Sahibi Olduğunu Yakînen Müşâhede Eder. Muhakkak ki O, Hüküm Verenlerin En İyisi ve Rızk Verenlerin En Hayırlısıdır.

“Yakîn Sahibi Bir Kavim İçin Allah’tan Daha Güzel Hüküm Veren Kim Vardır?” ve “Sonra O Arş’a İstiva Etti. O, Yaratma İşini Tedbir Eder. O’nun İzni Olmadan Hiç Kimse Şefaât Edemez.”

Bunu Gören Zelil Kul, Aziz Olan Efendisine Bakar. O’na Bakarak Güç Kazanır. O’nun Verdiği Kuvvetle İzzet ve Kuvvet Sahibi Olur. O’nun Yakınlığı ile Zengin Olur, Kimseye Muhtaç Olmaz. O’nun Huzurunda Bulunmakla Şereflenir. Nitekim Bir Hadîste Bu Husus Şöyle Belirtilmiştir, “Zenginlik Olarak Yakîn Yeter.”

Yakîn ve Mârifette Bu Dereceye Ulaşan Kul, Her Şeyde Allah’a Görüp O’na Güvenir ve Mâsivayı/Allah’tan Gâyrî Varlıkları Bırakarak Yalnız O’na Güvenir. En Az Bir Şeyde Bile O’nunla Kanaât Eder. Başına Gelen İşlerde O’na Dayanarak Sabreder. Her Hâlinde O’na Muhtaç Olduğunu Bildiği İçin Her Zaman O’ndan Râzı Olur. O’ndan Başkasından Asla Bir Şey Beklemez. O’ndan Başkasına Ümit Bağlamaz.

Kendisine Verilen Nimette O’nun Elinden/Kudretinden Başkasını Müşâhede Etmez. Kendisine Gelmesi Engellenen Şeylerde ise O’nun Hikmetinden Başkasına Şahit Olmaz. Darlık ve Genişlik Hâllerinde O’nun Kudretinden Başkasını Görmez. Bu Kimsenin Kulluk ve İbâdeti Güzel Olur, Tevhîd Anlayışı Hâlis Olur. Yaratanı Bilmesi Sayesinde Yaratılanı Bilir. Rızkını, Mabûdu ve Rızkın Sahibi Allah’tan İster. Çünkü Bu Kul, Şu Âyetlerde Bildirilen Gerçeklere Şahit Olmuştur, “Allah’ın Dışında Duâ Ettikleriniz de, Sizler Gibi Kullardır.” ve “Allah’ın Dışında İbâdet Ettikleriniz, Sizin İçin Rızk Verme Gücüne Sahip Değildirler. Öyleyse Rızkı Allah’tan Bekleyin ve O’na Kulluk Edin.”

Bu Şuura Sahip Olan Kul, Allahû Teâlâ’dan Başkasına Hamd Etmez. Kendisine Vermedi Diye Kimseyi Kınamaz veyâ Bir Şey Vereni Övmez. Çünkü O Nimeti İlk Takdir Eden ve Asıl Veren Allah’tır. Kalbi Uyanık Olan Kul Bunu Bilir.

Bu Yakîn Hâline Ulaşan Kul, Kendisine İyilik Eden Bir Kimseye Ancak Yüce Mevlâ’sı İyilik Edeni Övdüğü ve Kendisine, Ona Teşekkürü Emrettiği İçin Teşekkür Eder. Bu Yaptıklarını, Allah’ın Ahlâkı ile Ahlâklanmak ve Allah’ın Rasülunun Sünnetine Uymak İçin Yapar. Eğer Kendisine Vermeyen Bir Kulu Kınar ve Ona Kızarsa, Bunu O Kimsenin Nefsinin Keyfine Uyup Yüce Mevlâ’sının Emrine Muhâlefet Ettiği İçin Yapar. Çünkü Yüce Allah, İnfâk Edenleri Övmüş ve Malı Elinde Tutan Cimrileri Kınamıştır.

BİR OKU BİN DÜŞÜNWhere stories live. Discover now