"Bacım burda sana kötü davranıyorlar mı?" Abimin bir anda sorduğu soruyla düşündüm. Şuana kadar kimsenin kötü bir lafını duymamıştım. Agir dışında herkes bu olanların hiçbirinin sebebi olarak beni görmüyordu. Ama Agir bana her baktığında her zerreme kadar tüm çektiği acıların bedelini bana ödetmeye adamış gibi bakıyordu. Nasıl yaptığını bilmesemde o bakışları bedenimi buz kesecek kadar üşütmeye yetiyordu. O denli bir donuklukla bakıyorduki bana ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Yok ağabey herkes Allah'a şükür iyiler. Yade Halim, Fatma hanım, Dilan, Zehra hepsi bu konağa alışmam için ellerinden geleni yapıyorlar." Dediklerimle iri elini kucağımdaki ellerimin üstüne koydu.

"Ya Agir ağa, o sana nasıl davranıyor? Canını yakıyorsa inan seni bir an olsun burda tutmam. Evimize gideriz. Korkmadan söyle bak yemin ederim canımı veririm ama seni bu konakta o adamın yanında tutmam." Abimin dedikleri gözlerimi yaşlarla dolmasına neden olurken ellerimin üstündeki eline baktım. Yalnız olmadığımı hissettirmek ister gibi sıkı sıkı tutuyordu.

"O da iyi davranıyor ağabey." Gözlerimden akmayan yaşlarla kara harelerine baktım. Kaşları çatılırken elini elllerimi üstün çekti.

"Evin bacım bana doğruyu söyle sana bir şey yapmıyor değil mi?" Başımı olumsuz anlamda sallayarak ağabeyime baktım. "Yaran nasıl? Baktırıyor musun doktora? Daha iyileşmeden aldı getirdi seni bu konağa." Öfkeli sesiyle bu sefer ben elini tuttum.

"İyiyim. Acısını pek hissetmiyorum. Sen merak etme." Dilim daha konuşmak isterken sustum. Canım yanıyor. Ben burda bu konakta o adamla olduğum her an ölüyorum. Aldığım her nefes zehir olup beni yakıp kül ediyordu. Ama sadece iyiyim dedim. O kadar derdi vardı ki bir de ben dert olamazdım. En son gördüğüm haliyle bu hali arasında fark vardı. Gözleri, yanakları çökmüştü. Bedeni ne kadar dik dursada süzülmüştü.

"Yanakların çökmüş. Kendine dikkat etmiyor musun ağabey? Unuttun mu sen Mervan aşiretinin ağasısın kendine dikkat etmelisin." Beni kendine çekip sarıldığında susmak zorunda kaldım.

"Sus delalim sus. Sen bu haldeyken birde beni düşünüp dahada bu canımı yakma. Ağabeyim yüzünden hayatın mahfoldu. Bir an da kendini bu insanların içi de buldun. Daha yüzünü bir kere bile görmediğin adamın karısı olarak bu konaktasın. Bir de beni düşünüp yüzüne bakamayan yüzümü daha da eğdirme. Keşke, keşke seni çekip alabilsem buradan yeniden yanımda olsan. Sen gittiğinden beri konak çok sessiz. Evin, ay yüzlüm çok zor o konakta sensiz olmak. Kimse beni sinirlendirerek uyandırmıyor." Abimin sesi gitgide titremeye başladığında ondan ayrılarak yüzüne baktım. Kızaran gözleri içimi dağlarken gözümden akan bir damla yaşla onunda gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Gözünden akan her bir yaşı tek tek sildim.

"Ağabey yapma böyle beni daha fazla üzme." Dediğimle gülümseyerek eliyle gözlerini ovdu.

"Biliyor musun? Senin en çok abla gibi şefkatinle beni teselli etmeni özledim. Hani her canım sıkıldığında kahve yapıp beni dama çıkarırdın. O damın ağzı olsada konuşsa ne çok derdime seninle birlikte sırdaşlık etti. " dedikleriyle gözlerimin önünden birbir geçen anılara daldım. Doğru o dam her şeye ne çok şahitlik yapmıştı. Gizli gizli sırlarımıza ev sahipliği yapmıştı.

"Ağabey evdekiler nasıl? Anam, babam iyiler mi?" Sesim titrerken konuşmak ölüm gibiydi. Onları o kadar çok özlemiştim ki. Ama bir o kadar da öfkeli bir yanım vardı onlara. Ben onca acıyla baş etmeye çalışırken onları nikah kıyılırken görmek beni hiç vermeyeceğim bir tepki vermeme neden olmuştu. Gözümün önüne gelen yüzleriyle damarlarımda akan kan akımayı kesti.

Annemin ağlamaktan kızarmış gözleri gözlerime acıyla bakmıştı. Daha bir gün de çökmüş bedeni zihnimde tüm tazeliğiyle duruyordu. Ya yanında duran dağım olan adam, babam. Gözlerinde saklı parıltılar terk etmişti. Yerini yorgun bir karanlık olmuştu. Sırtımı dayadığım dağım sanki bir anda yaşlanmıştı. Gözlerimden bir bir akan yaşlar yaptığım hatam için akmaya başladı. Bir ben yıkılmamıştım. Benimle birlikte annem, babam, ağabeyim, Berzan tüm sevdiklerimde yıkılmıştı.

Ben altında kaldığım enkazda bir başına olduğumu düşünürken o enkazda sağ kalabilmem için bana duvar olan sevdiklerimi ancak şimdi fark edebilmiştim.

"Ağabey onları o kadar çok özledim ki. Hepiniz tek tek burnumda tütünüz. Anamlara söyle üzülmesinler ben çok iyiyim. Bir onların özlemi dağlıyor bu canımı onun dışında iyiyim. Üzmesinler kendilerini daha fazla." Dediğimde sadece gözümden akan yaşları silmekle yetindi.

"Onlara kendin söylersin delalim. Eşyalarının arasında telefonda var." Gülümseyerek başımı salladım.

Gitgide kararan havaya inat konuştuk. Şuana inat geçmişe gittik. O anları tekrar tekrar yaşadık. Abimin anlattıklarıyla zihnimin tozlu raflarında unutlumuş geçmiş tekrar yenilendi. Yine eski Evin olmuştum. Dudaklarımda yer edinen gülümseme gözlerime de yansıyordu.

Nerde olduğumu unutmuştum. Eski günlerdeki gibi abimle damda oturduğumuz zamandaydık. Gülümsemelerimin gerçek olduğu zamandaydım. Beni eskilerden çekip alan ise öfkeli bakışlarıyla gözlerime bakan adamdı. Kahkahalarımın yankıları kesilip yerini sessizlik aldığında abimde benim baktığım yere baktı.

Karşımda duran adamdan bir an olsun bakışlarımı ayırmadım, ayıramadım.

ATEŞİN AŞKI | Töre Serisi IIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu