7. Buraya Aitsin

57.9K 2.4K 35
                                    

7|Buraya Aitsin

Zihnimin topraklarında çatlaklarla gün yüzüne çıkan düşünceler ruhumda acı dalgalar yaratıyordu.
Bir anda tekrar gözlerimin önüne sunulan konaktaki görüntüyle gözlerimi yumdum.

"Yenge ben Dilan." Duyduğum sesle başımı kaldırarak konuşan kıza baktım. Az önce beni çağıran kızdı. Mavi ve yeşil arasındaki gözleri kumral saçlarının sakladığı beyaz teniyle fazlasıyla güzel bir kızdı. Gözleri gözlerimin içine bakarken kullandığı hitabın sahibinin ben olduğumu anladım. Başımı salladığımda gülümsedi.

"Bu da Ömer abimin eşi Zehra." eliyle aynı koltuğu paylaştığım genç kadını gösterince yüzüne baktım. Mavi gözleri ve kahverengi saçlarıyla duru bir güzelliği vardı. Tekrar Dilana baktım.

Deniz gibi gözleri abisine benzeyen tek noktalarıydı. Ama bu mavi Agir'in gözleriyle aynı olamayacak kadar farklıydı. Agir'in gözleri insanı içine hapsedip yakıp kavururken bu genç kızın gözleri durgun bir deniz gibi sakin ve huzur vericiydi.

"Bu da onun ufak oğlu Berat. Annem Fatma zaten biliyorsundur." Ufak çocuğu gösterdiğinde kaşlarımı çattım. Ve tekrar Zehra'ya baktım. Benim gibi yirmi yaşında duruyordu. Ama bu bölgelerde kadınlar erken evlenirdi. Bu yüzden pek yadırgamadım. Annesini sadece sima olarak biliyordum.

"Zehra, Dilan kalkın hem mutfaktaki işlerle ilgilenin hem de geline konağı gösterin." Yade Halim'in isteğiyle Dilan ve Zehra ayaklanınca bende kalktım. Onların arkasından aşağıya inip merdivenlerin sonundaki mutfağa girdik. Biri yirmili yaşların ortasında diğeri ellilerinin başlarında iki kadın vardı.

"Hoşgeldin gelinağam." Yaşça büyük olan kadın bizim gelmemizle ilgilendiği işi bırakıp karşımda durunca diğer kadında onun gibi yaptı.

"Hoşbuldum." Yanıtımla tekrar işlerinin başına döndüklerinde Dilan kadınların adın söyledi. Yaşlı olan kadının adı Emine genç olanın ise Hatice'ymiş. Ardından ben ve Dilan mutfaktaki minderle oturduk. Zehra kadınlara yardım etmeye başladığında bende kalkıp yardım etmek istemiştim. Ama Dilan daha yeni gelin olduğumu söyleyerek oturtmuştu.

"Bir isteğin varsa söyle hemen yapalım." Emine teyzenin anne ilgisiyle konuşmasıyla hafifçe gülümseyerek başımı olumsuzca salladım. Ben ve Hatice dışında herkes bir konu hakkında konuşurken sadece sakince onları dinledim. Sanki kimse Gule'nin kaçtığını bilmiyormuş gibi hareket ediyorlardı. Ya da o olayın hiç yaşanmadığını düşünmek istiyorlardı. Bir an onlara sormak istedim. Neden böylesiniz diye alacağım cevaptan mı yoksa artık bu soruyu sormaktan yorulduğum için mi bilmem sormaktan vazgeçtim.

Gökyüzü aydınlık beyazını terk edip siyaha bulanırken mutfaktaki yemek hazırlığı sonlanmıştı.

Herkes sessizce salondaki yerlerini almış, bekliyorlardı. Bu bekleyişin sonunda Agir'in gelecek olması beni korkuturken oturduğum koltuktan huzursuzca kımıldandım. Odayı sarmış olan sessizliğe gölge düşüren tek şey Berat'ın sesiydi. Annesinin saçlarının ucunu ufak ellerinin arasına almış, oynarken halinden memnun olduğunu belli eden sesler çıkarıyordu.

"Hanım ağam sofrayı kuralım mı?" Hatice'nin sesiyle Berat'ta takılı kalan gözlerimi kapıda duran genç kadına çevirdim. Yade Halim'in cevabını bekliyordu. Yadeden gelmeyen cevapla ona baktım. Kara gözleri elindeki tesbine odaklı olsada gözleri tesbihi göremeyecek kadar derin düşüncelere daldığını fısıldıyordu.

"Jimom." Fatma hanımın sesiyle yade başını ağır ağır kaldırdı. "Hatice sofrayı kuralım mı, diyor." Fatma Hanım sözünü bitirdiğinde Halim yade biraz düşünüp olumsuz anlamda başını salladı.
Hatice salondan çıktığında sessizlik tekrar odayı sardı.

Uzun süren sessizliği bozan kapıdaki adamın salona girmesiyle Fatma Hanımın adamın adını dilendirmesiydi.

"Ömer oğlum." Fatma Hanım hızla yerinden kalkarak oğluna sarıldığında adam huzurla gülümseyerek kollarını orta yaştaki kadına sardı. Zehra oğlunu kucağından indirmeden kalkıp adama ilerledi. Adam annesinden ayrılıp eşinin anlından öpüp oğlunu kucağına aldı.

"Hoşgeldin ağabey." Dilan'ın sesiyle başı bize döndü. Kaşları beni görmesiyle çatılırken gerildim. Gerginliğimi fark edip bakışlarını üstümden çekerek Dilan'a baktı.

"Hoş buldum bacım." Diyip yade Halim'in yanına giderek elini öptü. Herkes tekrar yerini aldığında odayı kaplayan gerginliğe daha fazla dayanamayıp salondan çıktım.

"Hayırdır ana ne olduyor? Bu kadının ne işi var burda?" Daha birkaç adım atmışken adamın sarf ettiği cümleyle kanım dondu. Adamın hiçbir şeyden haberi yoktu. Bu değildi kanımı donduran, beni korkuyla etrafıma bakmaya iten sarf ettiği cümlesiydi.

Gerçekten ne oluyordu? Ne işim vardı benim burda? Ne arıyordum burda, ait olmadığım bu yerde neden nefes alıyordum. Gökyüzüne kaydı bakışlarım kararan sema üstüme devrilmek için vakit kolluyor gibiydi. Soluduğum hava ciğerlerimi yakarken bakışlarım artık bulanıktı.

Gitmek isteyen yanıma engel olmak ister gibi zihnim daha tazeliğini koruyan abimin nikahını sahnelerken yaşlar tek tek dökülmeye başladı. Gitmek kalmak kadar zordu.

Duyduğum adım sesleriyle merdivenlere baktım. Agir siyahların içinde bu kasvet dolu geceye eşlik ediyordu. Soğuk bakışları orda olduğumdan emin bir şekilde bana çevrildi. Bana yaklaştıkça çatılan kaşlarıyla gerilemek istedim. Ama yapamadım. Öylece karşımdaki yerini almasını bekledim.

"Ne oldu? Biri bir şey mi yaptı?" Mavi hareleri yüzümde sabitli dururken donuk sesi kulaklarımda yer edindi.

"Ne mi oldu Agir ağa?" Kaşlarımı çatarak ona baktım. Bunu gerçekten soruyor muydu? Bakışlarım konağın ihtişamlı duvarlarında gezindi. "Etrafına bir bak ben buraya ait miyim? Ben buraya ait falan değilim. Tüm gün yabancı olduğum bu yerde kaldım. Nasıl bir duygu fikrin var mı? Korkuyla, kimsesizlik hissiyle dolup taşarken hiçbir şey yokmuş gibi yabancı olduğum insanlar arasında oturdum." Sesim kısıktı ama her zerresinde nefret, öfke, üzüntü ve acı vardı. Kaşlarını dahada çattı. Gözlerindeki soğukluğun yanına öfkeyi de yerleştirdi.

"Sen istesende istemesende buraya aitsin. Benim karım olarak burdasın bu konağın gelini olarak burdasın. Buna alış. " dediğiyle sinirle gözlerimi yumdum.

"Öyle mi? Alışayım mı? Ben seninle ilgili hiçbir şeye alışmam. Ben buraya ait olmadım, olamayacağım da." Dedikten sonra yanından geçip gidecekken kolumdan tuttu. Adımlarım sarsılarak durduğunda kolumu mengene gibi tutan ele baktım. Bedenlerimiz yanyana ama iki zıt yöne dönüktü. Başımı kaldırarak yüzüne baktım. Keskin yüz hatları dahada sertleşmişti. Gözlerim gözlerine değdiğinde bir an yanacağımı düşündüm. Mavi gözlerinde dalgalar halinde yayılan ateş gözlerinden taşıyordu.

"Alışıp alışmaman karım olduğun gerçeğini değiştirmez." Normale göre sakin tuttuğu sesi alışık olduğum bir şey değildi. Kolumu bırakarak yanımdan geçip gittiğinde sadece durdum. Öylece karşımdaki boş duvara baktım.

ATEŞİN AŞKI | Töre Serisi IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin