11.Düğün Yok.

54.5K 2.2K 63
                                    


11|Düğün Yok

Zihnimin yanında Agir'e karşı ruhumda anlayışla indirirken bütün silahlarını bedenimde yasladığı duvardan ayrıldı. Birkaç adım atıp geldiğim gibi gidecek iken Roni ağanın gür sesiyle bedenim kış ayazında dalından kopmayı bekleyen son yaprak gibi titredi.

"Düğün yerine yemekli bir Mevlid yapılacak." Adamın sesi tüm karşı çıkışlara dair silahlarını kuşandığını belirten bir tonda sertti.

"Amca! Ben sana ne söylerim sen bana gelmiş ne söylersin? Beni dinlemez misin sen amca? Karışma dedim, bundan sonra yaşanacaklara karışma dedim. Ama sen çıkmış düğün yerine mevlid dersin! Dua et o kadını nikahıma alarak yeğeninin canını bağışladım. Ama daha fazlası yok. Ne benim için ne de Evin için. Şimdi çok istiyorsan gider yeğenin için ne yaparsan yaparsın." Agir en az Roni ağa kadar öfkeyle kükrerken gür sesi gökyüzünü yırtmaya çalışır gibiydi.

"Oğlum bu hem olacak toplantı için hemde iki aile arasındaki sulhu pekiştirmek içindir. Kendini değilse bile karını düşün. Senin kadar o da bir başkasının hatasının bedelini ödüyor. Bunu bari ona fazla görme." Adamın düşünceli tavrı normalde minnettar kalacağım bir boyuttaydı. Ama bende en az Agir kadar bunu istemiyordum.

"Amca yeter! Ben karımı pekâla düşünürüm. Başkasının düşünmesine hacet yok. Ne düğün ne de mevlid hiçbirine lüzum yok. Ve son kez söylüyorum amca senden hiçbir şey yapmanı istemiyorum." Agir sustuğunda burada durmanın daha fazla anlamı olmadığı için odama gittim. Gerçekten bu yaşadıklarım gerçek olamayacak kadar absürttü.

Kapının açılmasıyla arkamı dönerek kapıdaki adamın gözlerine baktım. Hâlâ öfkeli olduğunu belli eden bakışları gözlerimde savaş hazırlı yapan bir hükümdarın hırsıyla dikili duruyordu.

"Salona in." Dediğinde kaşlarımı çatsam da başımı salladım. Başka bir şey demeden kapıyı aralıklı bırakarak gittiğinde arkasından odadan çıkarak onun peşinden gittim. Peşi sıra girdiğimiz salonda herkesin gözü bizim üzerimize toplandığında gerildim. Kurulan sofranın etrafındaki ev halkına bakmayarak boş yerlerden birine oturdum. Agir, karşımdaki Roni ağanın yanındaki, boşluğa oturdu.

"Bismillah buyrun afiyet olsun." Roni ağanın komutuyla herkes yemeğe başladığın da önümdeki yemeğe baktım. Annemin sırf ben seviyorum diye sık sık yaptığı kitel (içli köfte) duruyordu.

Ne kadar çok sevsem de birkaç taneden fazla yiyemezdim. Burukça gülümsedim. Yemek sakin geçerken ara sıra bana bakan gözleri üstümde hissedebiliyordum. Başımı kaldırarak mavi gözlere baktım. Agir'in gözlerinin aynısı olan bu yaşlı gözler tüm sıcaklığıyla gözlerimin en derinine bakıyordu. Roni ağanın dudaklarında ufak bir gülüş peyda olduğunda ne kadar uzak durmaya çalışsam da bu insanlara, dudaklarımın azda olsa kıvrılmasına engel olamadım.

Başımı tekrar önüme çevirdim. Dokunulmamış tabak öylece önümde dururken içim almıyordu. Sofra kalktı yerini ocaktan yeni gelmiş sıcak çay aldı.

Kadınlar kendi aralarında konuşurken Agir'ler de salonun bir köşesinde konuşuyorlardı. Sessizce ellerimi izliyor bana yönetilen sorulara kısa cevaplar veriyordum.

"Buke." Roni ağanın sesini duymamla başımı kaldırarak yüzüne baktım. "Gel kızım." Dediğini yaparak oturduğum yerden kalkıp yanına gittiğim de o da ayağa kalktı. Şirin yengenin çantasından çıkarıp uzattığı kırmızı kutuyu eline aldı. Her hareketini izleyen bakışlarım altında kutuyu açıp altın gerdanlığı gözlerimin önüne sunmuştu.

"Düğün hediyesi adettendir. Güzel günlerde kullan." Kutuyu bana uzattığında Agir'e baktım. Üstümdeki gözleri gözlerimle birleşti. Çatık kaşları ona neden baktığımı anlamış gibi azda olsa düzeldi. Ardından kutuyu almam için başını hafifçe onayladığını belli ederek sallayınca kutuyu alarak Roni ağaya baktım.

ATEŞİN AŞKI | Töre Serisi IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin