15.Masum

52.9K 2.1K 71
                                    

15|Masum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

15|Masum

"Beni kimseyle karıştırma Agir Mirşah. Seni sevmesem de Allah katında senin karınım. Duydun mu? Nefretini her zerremde hissetsem de gözlerimi yakıp geçen o nefretine rağmen senin karınım. O yakıp yıkacağın yüreği ben çoktan yaktım. Geride külü bile kalmadı." Çenemdeki parmakların baskısı azalınca ondan uzaklaştım. Hala çattığı kaşlarıyla hareketlerimi izliyordu. Çenem titrerken kendimi kasabildiğim kadar kastım. Bu adamın yanında tüm duvarlarımı yıkmış bir şekilde olmak zoruma gidiyordu.

Gözleri titreyen çeneme takılı kalırken gözlerimi yumdum. O bir çift gözde cayır cayır yanan benim ruhumdu. Duyduğum adım seslerine rağmen gözlerimi açmadım. Onu görecek gücüm kalmamıştı. Nefreti artık çok ağır geliyordu.

*

Kapının açılıp kapanma sesiyle gözlerimi aralayarak az önceki anlara şahitlik eden bir başım kaldığım odaya baktım. Daha kendime bile itiraf edemediğim gerçeği ona söylemek sarsılmama neden olmuştu. Ne kadar inkar etmeye çalışsam da onun dediğini yapıp geçmişimin bir kısmını bu topraklara gömmüştüm. Buna mecbur bırakılmıştım.

Bacaklarım daha fazla bedenimi taşıyacak güçte değildi. Titreyen dizlerim zeminle buluştuğunda gözlerimi yakan yaşlar da bir bir aktılar. Bedenim sonbaharda dalından kopmayı bekleyen yaprağın rüzgarda titremesi gibi titrerken elimi yere vurdum.

Etin zemine çarpmasıyla odada yankılanan ufak ama etkili ses kulaklarımda yer edinirken daha sert vurdum. Hissettiğim acı beni daha da acı çekmeye itiyordu. Bedenim sarsıldıkça avuçlarım zeminle daha da sert buluşuyordu. Avuçlarımdaki karıncalanma gitgide kendini hissizliğe buladığında bedenim boş bir çuval gibi sağ tarafa yığıldı.

Gözlerimi terk ederek tek tek akıp giden yaşlar yüzümü ıslatıyordu. Bedenimde hala etkisini sürdüren titremeyle gözlerimi yumdum. Zihnime düşen siyah perdede bir çift göz vardı. O bir çift gözde denizin maviliğine inat cayır cayır yanan ateşin kendisi saklıydı. Nefretini saklamadan bana bakıyordu. Her şeyin sebebi olarak beni görüyordu. O bir çift ateş beni gördüğü halde anlamıyordu. Nasıl bir acının içinde yaşamak için çırpındığımı görmüyordu. Görmek istemiyordu. Onun gibi bu cehenneme mahkum edilmiş olduğumu görmek istemiyordu. Görürse kime kızacağını bilmiyordu. Bu yüzden görmeyi reddediyordu. Bu yüzden ruhundan ruhuma ulaşan ateş bir beni yakıyordu.

İçinde kana susamış canavar beni istiyordu. Sırf bir Mervan olduğum için, babasının katilinin yeğeni olduğum için, kardeşini kaçıran adamın kız kardeşi olduğum için o canavar beni istiyordu. Ama o canavarı var eden sebeplerin hiçbiri benim yüzümden olmamıştı. En günahsızı ben iken tüm acıların bedeli olarak ben atılmıştım o canavarın önüne.

Bir yem gibi beni canavarın önüne sunmuşlardı. Yaralıydım. Ben o canavardan kaçamayacak kadar yara almıştım. Bedenimde en büyük yaralardan birini de bizzat o canavar açmıştı. Bile isteye olmasa bile o bedenimde iz bırakmıştı. Sol yanımı deli geçen görünüşte bir kurşundu belki de ama onu gördüğüm ilk andan beri biliyordum. Beni yaralayan o bir çift gözdü. Bedenimde yarayı o açmıştı. Ne kadar kabuk bağlamış olsa da içime içime kanıyordu. Hem de o yara bir ömür kanamaya niyetliydi.

*

Bedenimde hissettiğim kollarla korkuyla sıçrarken gözlerimi aralamak istedim. Ama bedenimi o kadar çok yırpalamıştım ki gözlerimi bile aralayacak güçte değildim. Bedenimi bir çırpıda havalanınca bir elimi boynuna diğer elimi iste gömleğinin yaksına koydum. Bir an durduğunu hissettiğimde yakasındaki elimle gömleğini sıktım. Avucumda buruşan gömleğin altındaki bedeni derince soludu. Şişen göğsü parmaklarıma değiyordu. Sıcak bedeni soğuk parmaklarımı ısıtıyordu. Tekrar hareket ettiğinde zihnimi kuşatan karanlığa biraz daha gizlendim. Sırtım yumuşak yatakla buluştuğunda ellerimi üstünden çektim.

Gözlerimin arasından sızan hafif ışık tamamen kayboldu. Odanın ışığını söndürmüştü. Kısa bir süre sonra yatağın diğer kısmı çöktü.

"Neden?" Sessiz odada yankılanan boğuk sesimi ben bile zor duyabilmiştim. Agir konuşmadığında tekrar konuştum. "Neden bunca yaşananlarda bir benim canım yandı? Halbuki ben hiçbir şey yapmamıştım. Canını yakmadığım halde benim canımı yakıyorsun." Sessiz mırıldanmalarım kulaklarımda ninni gibiydi. Bir cevap alacağımı düşünmüyordum. Sadece içimde verdiğim savaşların bir kısmını duysun istemiştim. Ama o duymakla kalmayıp konuşmuştu. Geç bir cevap olmuştu. Ama o cevabı almıştım.

"Seni kabul etmek daha kolaydı. Bu olanlar içinde tek masum sendin. Siyah saçlarına inat tek beyaz kalan sendin. Belki seni kabullenmem daha kısa sürer demiştim. Ama yanılmışım. Seni kabullenmek her şeyden, herkesten daha da güç." Konuşmamdan uzun bir süre sonra duyduğum mırıltı halindeki sesi hiç duymadığım kadar sakindi. Sakinliğin yanında yorgunluk, yaşlanmışlık vardı. Uyuduğumu düşünerek konuşmuştu. Bu bana verilen bir cevap değildi. Bu kendine verdiği bir cevaptı. Yine de ben de almıştım cevabımı.

Benim masum olduğumu biliyordu. Yaşananların hiç birinin sebebi olarak beni görmüyordu. Dudaklarım istemsizce kıvrılırken zihnimde dedikleri bozuk bir plak gibi tekrar tekrar yankılandı. Az önce nini yerine koyduğum sesimi onu sesi aldı. Ve ben onun sesiyle ilk kez uykuya daldım.

*

Zihnimin karanlığından soyutlanarak gerçeğe ulaştım. Ciğerim ihtiyaçla ufak bir nefes çekerken içine aldığım kokunun sahibini tanıyordum. Ciğerlerime nüfus eden kokunun sahibini görmek için gözlerimi araladım. Yatak başlığına sadece omuzunun üst kısımlarını yaslamış yarım bir şekilde uzanıyordu. Göğsünde birleştirdiği belirginleşmiş kollarıyla uzun bir süredir öyle olduğunu anlamıştım. Tekrar yüzüne baktım. Kıstığı gözleriyle karşıdaki beyaz elbise dolabına bakıyordu. Mavi gözlerinin etrafını kuşatan kırmızlık uzun bir gecenin ardında bıraktığı ufak bir izden ibaretti. Görüş açımdan pek belli olmasa da gözlerinde yer edinen yorgunluğun dalga dalga tüm bedenine yayıldığını görebiliyordum.

Başını bana çevirmesiyle nefesim kesilirken gözlerimin içine bakan gözlere baktım. Az önceki yorgunluğundan iz kalmamıştı. Gözlerine tekrar buzdan duvarlar örmüştü. Tüm duygularını karanlık ve soğuk duvarların ardına gizlemişti. Bir an ürpermeme engel olamazken zihnim bir insanın kendi ve ruhu arasına ördüğü duvarın yıkılmazlığını sorguluyordu. Karşımdaki bu adam sadece çevresindeki insanlara mesafe koymamıştı, kendi benliğine de mesafe koymuştu.

"Amcam mevlidi yarın öğle vakti yapalım diyor. Ona göre işleri hallet." Dedikleriyle gözlerimi gözlerinden çekerek yataktan doğruldum. Yataktan kalkacak iken koluma dolanan sert parmaklarla başımı çevirdim. Canımı yakmak için yapmıyordu. Sadece sözünü devam ettirecekti ve beni durduryordu. Bakışlarım tekrar Agir'in gözlerinde yer edindiğinde sessizce devam etmesini bekledim.

"Bu arada bir daha dünkü gibi bir hareket sergileme. Dediklerini acına verdim sabrettim. Bir daha olmasın." Cümlesinde seçtiğim acı kelimesiyle burukça gülümsedim. Avucumu kolumdaki elinin üstüne koyduğumda çattığı kaşlarıyla elinin üstünde ufak kalan elime baktı. Parmaklarım kolumdaki eli çözüp ayrıldı. Şimdi gözleri gözlerimdeydi.

"Acı, acı çektiğimi görüyorsun demek. Peki dünkü bütün olanları acıma ver Agir Ağa. Ama bir gün o acının bu canımı alacağını unutma. Unutma ki bu bedenim bir gün toprağa karışacağı vakit yanıma kendi vicdanını da göm. O zaman belki acıma verdiğin bütün olanların sorumluluğunu sırtlanmama yardım edecek bir parçan olur." Çatılan kaşları keskin yüz hatlarına karışınca gülümsedim. Dediklerimin bu adamın üzerindeki tesiri hoşuma gitmişti. Ağzımdan çıkan her kelimeyi pür dikkat dinliyor ve zihnindeki çarklardan geçiriyordu. Dün dediklerinden sonra olsa gerek bu adamın beni istemese bile kabullendiğini hissediyordum. Onun gözünde masumdum. Bu yaşadıklarımı hafiflememişti. Yinede içinde bir yerlerde vicdanına dokunmuştum.

*

Merhaba,

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Sınav haftam başlamak üzere bir süre yazamayacağım. Ama sınavlarım bittiği gibi bölüm yazmaya başlarım. Şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim.

Allah'a emanet ol.

ATEŞİN AŞKI | Töre Serisi IIWhere stories live. Discover now