Final-2 'Tohum'

4.2K 187 15
                                    

Tertemiz veya saf kalmak bu dünyada ne kadar mümkün?
hiç.
Aniden saflığından,doğrularından eser kalmıyor. Sanırım işin ucu sevdiklerinize çatıyorsa,benliğinizin değişmesi de uzun sürmüyor.

Bundan aylar önce New York'ta küçük pencereden Times meydanına açılan gözlerim şimdi sırlar ile dolu bir hayatı aydınlatmaya çalışıyor. Değişmek kötü anılsada sanırım ben bu duyguyu sevdim...

İntikam...
Benliğine verdiğin bir sözdür. Evet belki insanı olmayan bir canavara ya da hayata karşı acımasız bir kişiliğe büründürebilir. Unutmayalım ki gereksiz veya haksız değil,sevdikleriniz elinizden uçup gittiğinde intikam nedir anlarsınız.

Düşüncelerimin içerisinde boğulurken Brian'nın parmak uçları bedenimde dolaşmaya başlamıştı.Sanırım derin düşüncelerim onu uyandırmıştı.



'Seni geren nedir bu kadar sevgilim?' dedi.

Ben ise gülümseyerek,onu ilk tanıdığımda da izlediğim tavana baktım.

'Sanırım zaman düşmanımız.' dedim.

O ise beni ateşler içerisinde yakan bedenini üzerimden çekerek,sırt üstü yattı. Elini başının altına koyarak gülümsemeye başladı.

'Seni bekliyordum. Doğmadan tanıdım seni. Seni gördüğüm de ise nasıl davranmam gerektiğini bilemeyecek kadar aptaldım. Sürekli düşünüyordum...' dedi.

Ben ise dudaklarımın arasından çıkan kıkırdamamı daha fazla tutamamıştım.

Brian ise bana dönerek;

'Neden gülüyorsun?' dedi.

Ben ise sırt üstü uzandığım beyaz ötürlerden kalkarak Brian'nın koynuna yerleştim.

'Şahsen çok bilmiş ve sert duruyordun. Yani çekiciydin şuan bunları öğrenmek güzel hissettirdi.' dedim ve kıkırdamaya devam ettim.

O ise koluyla beni kavrayarak üzerine çıkardı ve;
'Seni güzel hissettiricek daha çok şey var Kristen. Bunlardan birini denemeye ne dersin?' dedi ve dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
Ben ise savunmasız ve çıplak bedenimi kollarına bırakmıştım.

Dudakları dudaklarımdaydı,ellerini saçlarımın arasından çekerek kalçalarıma doğru ilerletiyordu. Uzun ve geniş elleri vardı. Kalçamı kolayca kavramış ve öpmeye devam etmişti.

Hafifçe uzandığı yatağımdan kalkarak üzerindekini çıkardı ve tek bir hareketi ile beni altına aldı.

Evet utanıyordum ama onu istemek ise çok daha farklıydı. Bir bedene aşık olmak belki de bir insanın en büyük sınavıydı. Onu artık istiyordum. Hem de bütün benliğimle.

Dudaklarım,boynum,göğüslerim ve tüm bedenim artık dilinin çevresinde eğlenecesine bakıyordu. Ellerim ile yüzünü avuçlayarak;

'Seni istiyorum.' dedim.
O ise ön iki dişi belirircesine kadar gülümsedi ve;

'Elbette.' diyerek içime girmişti.
Ve sanırım bu hissettiğim en mükemmel şeydi.

...d

Gözlerimi açtığımda güneş gözlerime gülümsüyordu. 'Artık uyanmalısın.' dercesine...

Brian'nın koynunda açtığım gözlerimi hafifçe kaşıyarak dışarıyı izledim. Dün gece gözlerimin önünden hızlıca akıp gidiyordu. Ben ise gülümseyerek Brian'nın göğsünden öptüm ve camın önüne doğru ilerledim.
Muhteşem görünüyordu...
Karların üzerine yansıyan eşsiz güneş ışığı bütün dünyayı aydınlatabilirdi.

Güneşin dokunuşundan dallarda ki karlar birer birer eriyip akıyordu.

Ben ise üzerimde ki beyaz örtüye daha fazla sarılarak izlemeye devam ettim...

Gerçekten artık bitmişmiydi. Bütün endişe,intikam,acı.

Bunlar sadece lanet olası bir cadının ölümü ile sona ermişti.

Sevgisizlik onu ne hale getirdi hiç düşünmedi mi?

Tanrım !

Gıcırdayan tahta merdivenden indiğim de son basamağında artık büyükbabamı göremeyecektim. Sarılışını,ilk günden hayran olduğum o hızlı kalp atışını,gülümsemesini...

Artık yok...

Düşüncelerim devam ederken bedenimi kavrayan o sıcacık eller varlığına şükredecek bir şeyim olduğunu hatırlatmıştı.

'Büyükbaban yok ama artık baban var Kristen.! dedi fısıldar bir ses tonu ile.

Ben ise gülümseyerek ona döndüm;

'En önemlisi de sen varsın.' dedim

O ise gülümseyerek;

'Hadi herkes uyanmıştır. İnelim,yoksa dayanamayacağım ve tadına bakacağım' dedi ve bedenimi kendine çekti.

Ben dudaklarını ellerimin arasına alarak sıktım ve küçük bir öpücük kondurdum.

'Senin için her zaman hazırım ama kurt gibi acım.' dedim ve gülümsedim.

Yavaşça koynundan sıyrılarak banyoya doğru ilerledim.

...

Kısa bir süre sonra hazırdım. Tabii ki Brian'da öyle. Üzerime,önü hafif dekolteli ince bir sweet geçirmiştim.Onu ise dar bir jean ile tamamlamıştım. Brian ise her zaman ki gibi t-shirt ile iyi hissediyordu kendini. Ama onu şimdi daha iyi anlıyordum. Gerçekten bedenin yanıyormuş gibi hissetmek berbat bir şey...

Yavaşça gıcırdayan tahta merdivenin sonuna gelmiştik. Bella,mutfağı göstererek;

'Kurtlar sofrası bu tarafta.' dedi.
Bu güzel bir espiri anlayışıydı. En azından Bella için kelimeler ile arası pek iyi değildi.

Hızlıca mutfağa doğru ilerledim.
İlk karşılaştığım gözler Stark'ındı.

Daha doğrusu Stark artık babamdı. Yani iki muhteşem insan ile tanışmıştım.
Gülümseyerek yanına doğru ilerledim o ise ayağa kalkarak kollarını kocaman açmıştı. Küçük bir kız çoçuğu gibi hissediyordum. Belki de bunu hiç yaşamadığımdan böyle hissetmem kolay olmuştu. Onu çok özlemiştim.Onu özlemek için tanımak zorunda değildim,varlığından veya kucağından haberim yoktu ama onu çok özlemiştim.
Bir babam vardı artık...

Uzun bir sarılmadan sonra kahvaltı başlamıştı.
Rosa teyzem,Babam,Tom,Bella,ben ve Brian ...

Eksiktik ama tamamlanmıştık.

Derken bedenimde hissetiğim acı kendimi toparlamama neden olmuştu. Acı veriyordu ve bir kurt için böyle bir acıya göğüs germek gerekiyordu. Ama sıradanlığın dışındaydı. Şimdi ise bütün sancısıyla beynimdeydi. Artık saklayamıyordum istemsizce elimi masaya vurarak büyük bir gürültü çıkarmıştım.

Babam,Brian,Rosa teyzem hepsi ayaktaydı.
'Kristen?' diye sesleniyordular ama yavaşça gözlerimin önünde buharlaşıyordular.
Bu eski lanet kabuslarıma benziyordu ama bir yerde değildim.

Aniden büyük bir acı ile gözlerimin önünde biri belirmişti.

Bu Lydia değildi ama gözleri onu anımsatıyordu.

Korkunç bir ses ile bedenimi ele geçirmeye çalıştı ve dudaklarımı kendi himayesine aldı.

Söylediklerini tekrarlıyordum ama kendimdeydim.

Acı vererek;

'Hiç birşey bitmedi kaltak! Tam istediğim gibi,tohum karnına düştü. Asıl kara büyü onun için geliyor. Sen artık bir hiçsin... ' dedi ve dudaklarımı özgürlüğüne kavuşturdu.

Tohum mu?

Daha fazla düşünemeden gözlerimi karanlığa kapatmıştım.
Bir şey hissedemeyerek...

MühürWhere stories live. Discover now