'Jordan Weller'

9.5K 524 12
                                    

Uyandığımda soğuk duvarlarla karşı karşıyaydım.Ortamda ki sessizlik beni oldukça korkutmuştu.Kafamı oynatamıyordum.Gözlerim Brian'ı arıyordu.Yavaşça odadan bana yaklaşan ayak sesleri 'Ben geliyorum Kristen.' seslenişiydi.Kısa bir süre yüzünü gördüm.Yüz hatları oldukça mutsuz ve somurtkandı.Çene kasları belirmişti,gözleri ise hüzünle kaplı bir mavi olmuştu.Nedenini soramamıştım.Onun anlatmasını bekliyordum.

Elinde turkuaz renginde bir tabakla gelmişti.İçinde her zaman ki gibi kızarmış ekmek ve bal vardı.Gülümsememe neden olmuştu.Gözlerimi ona dikerek;

'Teşekkür ederim Brian.' dedim.

O cevap vermeden yerine oturdu.Ellerini dizlerinin arasına yerleştirerek duvarı izlemeye devam etti.Neden böyledi? Ruhunu parçalayan şey neydi?

Daha fazla dayanamayak,ayağa kalkmaya yeltendim.Ani bir refleksle beni kollarının arasına aldı sitemli bir şekilde;

'Şu inadını bıraksan Krsiten?' dedi.

Ses tonu ve mimikleri beni etkilemişti.Ona ağır mı gelmiştim? Altı-üstü koltuğunda yattım ve gece beni tuvalete götür bile demedim.Sinirli bir şekilde ellerinde kurtularak;

'Eve gitmek istiyorum.' dedim.'

Gözlerimle bütünleşti.Bana birşey anlatıyormuş gibi bakıyorladı.Ama sözleri oldukça keskindi.

Ellerini avuçlayarak;

'Neler oluyor Brian? Sorun ne?' dedim mahçup bir ses tonu ile.

Brian ise ellerini benden kaçırarak,yan koltuğa geçti.Tekrar duvarla bakışarak;

'Hazırsan seni evine bırakayım.' dedi.

Lanet olsun! Buda neydi böyle? Sinir nefeslerimi burnumdan soluyarak,kalın poları üzerimden attım.Ve;

'Ben hazırım,eve gitmek istiyorum.' dedim.

Brian ise soğuk yüzü ama sıcak kollarıyla beni çoktan kucaklamıştı.Bedeni Brain iken yüzü,gözleri Brian değildi.Bu oldukça canımı yakmıştı.Eve götürene kadar yüzüne bakmamıştım.Eğer baksaydım sinirimden birşeyler yapardım.Ama bunu yapmak istemiyordum.

Kapıya vuruduğunda büyükbabam açtı kapıyı.Nedense onunda yüzü duvar gibiydi.Gözleri bir duygu belirtisi bile taşımıyordu.Şaşkınlıkla;

'Büyükbaba?' dedim.

Büyükbabam ise yüzüne koymayı unutmuş tebessümüyle;

'Hoşgeldin Kristen.' dedi.

Bunlara neler oluyor böyle? Amaçları ne? Bana kendimi kötü hissetirmeye mi çalışıyorlar?

Brian sessizce;

'Odana çıkarmamı istermisin?' dedi.

Ben ise yüzüne bakmayarak;

'İyi olur,umarım sana yük olmuyorumdur?' dedim.

Brian ise keskin mavi gözlerini açarak,bana baktı.Azda olsa gözlerinde bir ışık yakalamıştım.Ama kısa sürmüştü;

'Olmuyorsun diyemem.' dedi soğuk bir ses ile.

Ben ise aldığım cevabın şokunu yaşıyordum.Gözlerimde durduğum yaşları yatağıma koydurulduğumda bırakmıştım.Brian ise tek bir kelime etmeden arkamdan sessizce gidiyordu.Dün gece okadar iyiyken,şimdi ne oldu? Bri gecede onu değiştiren neydi?

Ama şimdi anlamıştım.Olan biten herşeyi.

Brian gidiyordu..

Nedeni ise sorumsuz davranışımdı belkide.Onun planlarını alt -üst etmemdi.Belkide çok önemli konuydu ve ben bunu çıkmaza sokmuştum.Ama bunu nereden bilebilirdim ki? Bu kadar önemli olabileceğini.

Sesimin titremesine engel olamayarak;

'Veda etmeyecekmisin?' dedim.

Brian ise ses bile vermemişti.Ama emindim ellerini sıkmış yada gözlerini kapamıştı.Tek bir kelime bile etmemişti.Beni değerli hissettirecek bir kelime bile.Kısa bir süre sonra odamın kapısını aralayarak odadan çıktı.Merdivenden inişini dinledim.Tahtalar bile veda ediyordu.Yada ben çok duygusala bağlamıştım.

İstemsizce koynumda bütünleştirdiğim ellerimi açarak kafama vurarak.'Neler oluyor Kristen? Bu halin ne? 'diye sayıklıyordum.Gerçektende bedenimi bu kadar derinlemesine saran bu acıda neyin nesiydi?

'Uyumalısın Kristen,geçmesi için uyumalısın' dedim sesli bir şekilde.Gözlerim karla kaplı ağaçlarak bakarak,siyahtan beyaza geçiş yapmıştı bile.

Kısa bir süre uyanmıştım.Hıçkırıklarımı sessiz kılmak için sıktığım dişlerim,çenemi ağırtmıştı.Çenemi oynatmakta güçlük çekiyordum.Hafifçe boynumu iki yana salladım.Düne rağmen oldukça iyiydi.Yavaşça ayağa kalktım.Bedenimdeki kırıklık hafif geçmişti.Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Oldukça iyisin Kristen. Kimseye ihtiyacın yok!

Saatler önce Brian'a veda eden merdivenler,şimdi benim dikkatli olmamı söylüyordu.Kafamı iki yana sallayarak,olaylara edebiyat yönünden yaklaşmam beni güldürmüştü.Çünkü bu pek fazla 'Kristen Black' tarzı değildi.

Mutfağa geldiğimde güneş yüzünü göstermesede tepede olduğu belliydi.Evet neredeyse,beş saattir uyuyordum.Erken uyanmak bana hiç iyi gelmemişti.

Duyduğum ateş sesleri büyükbabamın şöminenin karşısında olduğunu söylüyordu.Yavaşça oraya doğru ilerledim.Büyükbabamı gördüğümde ise,dalgın bir şekilde ateşi izliyordu.Bu onun stili değildi.Büyükbabam beni görerek olduğu yerden kalktı ve yanıma gelerek koltuğa oturmam için bana yardım etti.Yüzünde ki gülümseme beni rahatlatmıştı.Biran onada yük olduğumu düşünmüştüm.

'Büyükbaba?' dedim tedirgin bir ses tonu ile.

Büyükbabam hızlıca bana dönerek;

'Efendim güzel kızım.'dedi.

Ben ise hafif gülümseyerek;

'Brian'ın işlerini çıkmaza soktum biliyorum.Ama bu benide üzdü.Peki ya?' dedim ve kısa bir süre sustum.

'Bundan sebep,gitti değilmi? Biliyorum! Herşeyi mahvettim.' diyerek kendimi suçlamaya devam ettim.

Büyükbabam ise araya girerek;

'Kristen hayır!' dedi ve sustu.

'O seni koruyamadığı için,başına birşey geleceğinden korkutuğu için gitti.' dedi.

Ben ise olduğum yerde çakılı kalmıştım.Gitme nedeni benim iyiliğim içindi.Ama bu saçmaydı.Bana bir açıklama bile yapmamıştı.Bana bunu sorabilirdi? Ben gerçekleri ona anlatırdım. Ona yardımcı olurdum!

Yavaşça ayağa kalkarak büyükbabama;

'Ben biraz gezintiye çıkacağım.' dedim.

Büyükbabam ise endişeli bir şekilde;

'Kristen biraz dinlenseydin.' dedi.

Ben ise çoktan ilerlemeye başlamıştım.Arkamı dönerek;

'Büyükbaba buna ihtiyacım var.' dedim ve paltomu üzerime geçirerek kapıdan çıktım.

Sarı dalgalı saçlarım paltomun içindeydi.Onları oradan çıkartarak özgürlüğüne kavuşturdum.

Cebimde olan eldivenlerimi parmaklarıma çoktan yerleştirmiştim.Ellerimi,neredeyse karla aynı renkte olan yüzüme hızlıca sürttüm.Isınmaya ihityacım vardı.

Derin bir nefes aldıktan sonra etrafa bakındım.Brian'ın burada değil! düşüncesine katılmıyordum.Burada olduğuna yemin bile edebilirdim.Sadece düşündüğü saçma düşüncelerden uzaklaşmak istemişti.Ama o düşünceside saçmaydı.Geldiğinde ona gününü gösterecektim. Aptal şey!

Birazdaha yürüdükten sonra duyduğum şeyin ayak seslerim olduğunu sanıyordum.Ama arkamı döndüğüm ise korkudan kalbim yerinden çıkmıştı.

Siyah palto,sarı saçlar,beyaz dişler.

Tanrım bu!

Jordan Weller'dı. Bunun burada ne işi vardı...

MühürHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin