Canım Yanıyor

5.5K 343 6
                                    

Gözlerimi açtığımda kahverengi ahşaplarla bütünleşmişti. Burayı tanıyordum,burası benim odamdı. Kolumda ki ince ama derin hissettiğim sızıya göz gezdirdiğime,sakinleştiricinin etkisiyle uyuduğumu hatırladım.
Rosa teyzemin ısrarı ile güzel bir uyku için evet demiştim.

Yatağımdan doğrularak merdivenlerden inmeye başladım. Ayaklarımın altında kalan,tahtalardan çıkan ses Stark'ın merdivende belirmesine neden olmuştu. Küçük tebessümlerle ona eşlik ettim.

Stark,büyükbabamın odasının olduğu tarafıma geçerek,birkaç anıyı örtpas etmeye çalışmıştı. Bunu anlamıştım ama bunu anladığımı duymuştu. Yüzünde ki utangaç gülümsemesi onu ele vermişti.

Salona doğru ilerleyerek şöminenin karşısına yerleştim. Önümde duran,ince ve güzel kıvrımlara bacaklara sahip olan ahşap sehpayı izledim.
Üzerinde,güzelce süslenmiş kahvaltı tabakları yer alıyordu.

'Günaydın' sesiyle birlikte kapıya doğru göz attım. Rosa teyzem,kreplerle birlikte yanımda belirmişti.
Peşinden de Tom.

Rosa teyzemi iyice izlediğimde yüzünde beliren zorla gülüş ifadesi ve acısını saklayaman göz altının şişlikleri onu ele veriyordu. Ama onun bu çabasını hiçe sayamazdım.
Belkide şimdi,en iyi rol bana düşüyordu. 'Gülümse ve acını içinde sakla Kristen.'
Kreplerden küçük bir parça alarak önde olan iki dişlerimi orataya çıkararak;
"Enfes." dedim.

Rosa teyzem ellerini saçlarımda gezdirdikten sonra küçük bir öpücükle noktaladı.

Ben ise onu izleyen Tom'daydım. Rosa teyzemin her anını aklına kazıyormuş gibi bakışları vardı. Bu beni rahatsız mı ediyordu yoksa mutlu mu bilmiyordum.

Kapının çalışıyla,Stark ayağa kalkarak masadan ayrıldı. Kısa bir süre sonra ,vardığı izlemini veren,gıcırdayan kapıyı açarak bize doğru ilerlemeye başladı.
O odaya girdikten sonra Brian peşinden bize doğru ilerlemeye başladı.
Yüzümde beliren gülümseme,Brian'ın adımlarını dahada hızlandırmıştı.

Ayağa kalkmadan,yanıma yerleşerek,elini omzuma yerleştirdi ve yavaşça beni kendine doğru çekti. Anlıma  koydurduğu öpücük,hiçbir kelime etmemesine bile yeterdi.

Kısa bir süre sonra elini omzundan çekerek,ellerini önünde birleştirdi ve derin nefes alarak;
"Cenaze işini hallettim,küçük bir tören olacak." dedi.

Ben ise gözlerimin limanında biriktirdiğim göz yaşlarımı,tutamamıştım. Ayağa kalkarak,salondan çıkmaya yeltendim. Stark elimden tutarak;
'Kristen?' dedi.
Ben ise diğer elimi havaya kaldırarak;
'Ben iyiyim,sadece tören için kısa bir mektup yazacağım.' dedim ve odama ilerledim.

Merdivenlerden yukarı yeltenecektim ki büyükbabamın kapısının hafif şekilde açık olduğunu gördüm.  O gün aklımdan akıp geçiyordu. Hemde acıklı bit film sahnesi gibi.
Merdiven geri adım atarak,büyükbabamın odasına yeltendim. Arkamdan gelen Brian;
'Bunu kendine yapma Kristen. Canım yanıyor.' dedi.

Omzumun üzerinden,Brian'ın yaşlarla dolmuş gözlerini baktım.
'Bunu yapmalıyım Brian. Güçlü olmam için acılarımla yüzleşmeliyim.' dedim ve yarım açık olan kapıdan içeriye ilerledim.

Odadaki tüm kan izleri temizlenmişti. Ama halen tüm eşyalar büyükbabam kokuyordu. Sanki yatağın üzerinde bir köşede oturuyordu ama onu görmeme izin vermiyordu.

Derin nefes alarak çalışma masasına ilerledim. Köşede duran,siyah pilot kalemi elime aldım ve kitaplığa doğru ilerleyerek,raflardan defter aramaya başladım.

Eski ve iz kalmış yapraklara sahip olan defteri alarak çalışma masasına tekrar yerleştim. Kalemi oynattığımda kelimeler çıkmaya hazırmış gibi,döküldü defterin yapraklarına.
İçimde ki körelmiş acı,her kalem oynatışımda dahada can yakıyordu ama içimden eksiliyordu.

Benim için iyi birşey mi olduğunu bilmiyordum.

Son kelimem birlikte,içimde ki körelmiş acıda bitmişti. Bu bir veda mektubuydu ama,tekrar kavuşmayı bekleyen bir veda mektubu.
Ellerimi masanın üzerine koyarak,kafamı ellerimin üzerine yerleştirdim. Gözlerimi yavaşça kapattım.
Burayı hissetmek istiyordum...

Uyandığımda derin ve karanlık bir ormandaydım. Ağacın arkasında beliren silüet beni izliyordu. Birazdaha ona yaklaştım ve kim olduğunu anlamış çalıştım.
Tanrım bu büyükbabamdı!

Tam ona bağırtacaktım ki ağzından dökülen kelimelerle susmayı tercih ettim.

'Buradan git Kristen,git ben onu oyalayacağım ama o zamana kadar gitmiş ol Kristen.' dedi ve ağacın arkasında olan silüeti birden kayboldu.
Ben ise yerden kalkarak,onun peşinden ilerlemeye başladım.
'Büyükbaba.' diyerek peşinden koştum.
Ama ondan bir ses yoktu.

Etrafımda ki sessizlik benim yalnız olmadığımı hissini uyandırıyordu. Ama umrumda değildi. Büyükbabamı bulmalıydım. Bahsettiği kimdi ve nasıl hayattaydı.
Son büyükbaba diyişimde,uçurumun ucuna gelmiştim.
Burası neresiydi? Ben buraya nasıl gelmiştim?
Lanet olsun büyükbabamın burada ne işi vardı!
Ellerimi yüzümde birleştirerek arkama döndüm. Ama olduğum yerde kalmıştım. Önümde birşey vardı. Bunu görmüyordum ama her zerreme kadar hissediyordum. Herneyse bu çok güçlüydü ve güçsüzleştiriyordu.
Bana yaklaştığını hissediyordum.
Geri adım attığımda ise bir uçurum kenarında olduğunu hissetmiştim.
Tekrar önüme döndüğümde,önümde beliren siyahlar içersinde birisini gördüm. Aramızda bir adım mesafe vardı.
Elini bana uzatarak siyahın içinde beliren beyaz teni büyüleyiciydi.
Büyüleyici?
Lanet olsun bu o! Nasıl bu kadar aptalım?
Bu o kaltak cadı. Tam üzerine yeltenecektim ki büyükbabamın bana koştuğunu gördüm.
Hızlıca bana çarparak beni uçurumdan aşağıya itti.
Beni tutmak için yeltenen cadı,derin tırnak izi ile beni elinden kaçırmıştı.O acıyı her zerreme kadar hissetmiştim. O acıyla birlikte çığlık atarak uyandım.
Ellerimi saçlarımın arasına yerleştirdim. Etrafıma bakındım. Kısa bir süre sonra,Brian,Stark,Rosa teyzem ve Tom içerideydi.
Brian önümde çökerek koluma eline aldı ve kısa bir bağırışla;
'Kristen' dedi kekeleyerek ve ekledi.
'Koluna ne oldu? Bu halin ne Kristen?' dedi.

Ben ise etkisinde olduğum rüyadan kendimi alarak gözlerimi kolumda birleştirdim. Lanet olsun yoksa bu gerçekmiydi.
Cadının derin tırnak izi kolumdaydı.

Kekeleyerek;
'Bunu ben yapmadım. O yaptı.' dedim ve hızlıca dönmeye başlayan odaya ayak uydurarak gözlerimi karanlıkla bütünleştirdim.

MühürWhere stories live. Discover now