Ellerimi saçlarıma daldırıp karıştırdım ne yapacağımı bilemeyerek. Odanın ortasında daha fazla dikilmemek ve biraz gevşemek için duşa girmeye karar verdim. Akan sıcak suyun zihnimin içindeki düşünceleri alıp götüremeyeceğini kabullenince duştan çıktım.

Akşam yemeği saatine daha vakit olduğu için acele etmeden üzerime bir şeyler giydim ve saçlarımı tarayıp kendi kendilerine kurumaları için açık bıraktım. Biraz ders çalışabilmek için masaya oturduğumda odamın kapısı tıklatıldı.

Buket, kapımı açıp odamın girişinde durduğunda kendimi bir başka tartışmaya hazırlamam gerektiğini düşünmüştüm ama Buket beni oldukça şaşırttı.

"Girebilir miyim?" O kadar tatlı ve masum bir ses ile sormuştu ki karşımdaki kişinin Buket olduğuna inanmakta güçlük çektim bir an. "Biraz konuşmak istiyorum."

Kelimelerim de en az benim kadar şaşkınlığa uğradıkları için hepsi koşarak uzaklaştılar. Ben de Buket'e şaşkın şaşkın bakmayı bırakıp başımı salladım. Buket, süzülerek odama girip karşıma geçerken gözlerim ile onu takip ediyordum. Kapıyı kapattığı anda cırlamasını beklemiştim ama onu da yapmadı.

"Bir şey mi istiyorsun? " diye sorarken kuşkuluydum. Buket'in yüzünde doğal olmayan bir gülümseyiş belirdi. "Sakin ol Gamze. Tartışmaya gelmedim," dedi. Onun sakinliği ve kibarlığı beni rahatlatmaktan ziyade geriyordu. "Konuşmak için geldim. "

Buket ile, intihar girişiminde bulunduğundan beri tek kelime bile konuşmamıştık. Son yaşananlardan sonra - Anıl'ın kantinde Buket'i rezil etmesi gibi- Buket'in beni yalnız yakaladığı ilk anda öldüreceğini düşünmüştüm hep.

"Tamam," dedim. Sesim istem dışı soğuk ve mesafeli çıkıyordu. "Konuşalım."

Konuşmaya başlamadan önce gözlerini, kendisini bir şey yapmaya ikna etmek ister gibi kapatıp bekledi. Ben ise merak ve şaşkınlık içerisindeydim.

"Tanıştığımız günden beri âdeta düşman gibiyiz. Düşündüm de geçmişi bir kenara bırakıp, ateşkes ilân edebiliriz. "

Buket'in sözlerine o kadar şaşırmıştım ki cevap vermem birkaç dakikamı aldı. Cümlelerini yanlış anlamış olma ihtimalime karşın, tek tek gözden geçirdim zihnimin içinde.

"Başına bir şey mi düştü?"

Yüzünde anlık bir sinir ifadesi oluşsa da sonradan gülümsemeyi başardı. "Ee? " diye sordu. "Ne diyorsun? "

Söyledikleri konusunda ne kadar ciddiydi bilmiyordum ama samimi olmadığına emindim. Bir insan değişebilirdi elbette ama bu zamanla olabilecek bir şeydi. Ayrıca bu kadar hızlı bir değişim de ancak dizi ya da filmlerde falan olurdu sanırım.

"Dürüst olmak gerekirse sana güvenmiyorum," dedim biraz düşündükten sonra. "Neden bir anda böyle bir karar aldın anlayamadım."

"Bilmiyorum," dedi ve yavaşça cılız omzunu silkti. "Ölümden döndükten sonra hayatımı değiştirmeye karar verdim. "

İntihar mevzusu konuya dâhil olunca kendimi kötü hissettim ve bakışlarımı kaçırdım. Tekrar ona baktığımda, gözlerini kısmış bana bakarken yakaladım.

"Bilemiyorum, " dedim ben de. "Belki de zamana bırakmalıyız. "

Yüzündeki tek bir kası bile oynatmadan başını salladı peki der gibi. Gideceğini düşünüyordum ama anlaşılan kardeş konuşmamız daha bitmemişti.

Buket'in tavır ve davranışları her ne kadar sevimli görünüyor olsa da yüz ifadesi ile bu sevimliliği bağdaştıramıyordum. Dudakları kıvrılıyordu ama gözlerinde hep düşmanca bir ifade saklıydı.

ZEHİR (1)Where stories live. Discover now