"Hoşbuldum hocam. Nasılsınız? "

Yorgun yüzü ve biraz hasta gibi duruşundan hiçte o kadar iyi olduğunu düşünmüyordum. Zaten o da beni yanıltmadı ve yalan söylemek ya da ağız alışkanlığı gereği iyim demedi.

"Biraz hasta. Ya sen ?"

"Iyi'leşiyorum"

Bu güzel mesajı anlayınca gülümsedi. Bir süre salondaki işlerini halledip odasına inince. Yine biz bize kalmıştık.

"Bebeklik mi ? Çocukluk mu ? Hangisinden başlamak isterdin yeniden ?"

Hakan'ın böyle aniden gelen soru sorma isteği yine kendini göstermişti. Gülümsedim.

"Hep sahip olmak isteyip hiç sahip olamadığım Çocukluğum "

Kafasını usul usul salladı ve "çocuk ol" diye fısıldadı. Bu kendini mi yoksa beni mi bir şeylere inandırmaktı bilmiyordum. Ama bende usulca gülümseyip "sen olmak istiyorum " dedim.

°•○●°•○●

Apartman merdivenleri tempolu adımlarla çıkıp elimdeki anahtarla kapıyı açtım. Evde gerginlik dolu bir sessizlik vardı. Anahatarı ve çantamı portmanto'ya koyup ayakkabılarımı çıkardım.

"Edi?!"

"Alya?!"

"Hayat ?! "

Kızların hiçbirinden ses seda çıkmayınca çöktüğüm yerden doğrulup ev terliklerimi ayağıma geçirdim. Ve telefonla eda'ya mesaj attım.

"Edi ,Bebek surat beni eve bıraktı. Kimse yok. Duşa gireceğim . Haberin olsun "

Mesajı edi'ye gönderildikten sonra koşarak salon penceresine ulaştım. Çünkü eve girdiğimden emin olması gereken bir bebek surat vardı. Gözleri benim gözlerimle buluşunca gülümsedi ve aracına binip yola koyuldu. Uzun bir süre peşinden bakakaldım. Gözlerimi kapatıp kafamı pencereye dayadım ve geçmişe gitmek yerine gelecekti bize gittim. El ele göz gözeyiz yine. Mutluyuz herkese her şeye rağmen.

Üzerimdeki tişörtü çıkarıp sallaya sallaya banyoya doğru koştum. Kendimi ılık suyun altına atıp birkaç dakika öylece bekledim.

Kendimi yaşamayı tekrardan öğrenmeye başlamış. Eksik yerleri tamamlarken ayni zamanda anı kaçırmamayı öğrenmiştim. Sustuklarıma dil çıkarıp küçük kızı da alıp geleceğe , olmam gereken yere gelmiştim. Yanımda beni hep destekleyen hep bana inanan insanlarla emin adımla ilerliyorum. Seviyorum.
İnanıyorum.
Yoruluyorum.
Gülüyorum.
Ağlıyorum.
Çığlık atıyorum.
Korkuyorum.
Sarılıyorum.
Sinirleniyorum.
Bekliyor-
Hayır artık hiçkimseyi , hiçbir şeyi beklemiyordum. Aksine. Dolu dolu yaşıyor bazen taşıyordum. Ben gerçekten beni buluyordum.

Suyu kapatıp bornozu üzerime geçirip koşarak odama geçtim. Giyisi dolabının kapılarını sonuna kadar açıp kendime uygun iç çamaşırı ve kıyafetler seçtim. telefonumu defterlerimi aldım. odamdaki işimi hızla bitirip mutfakta kendime atıştırmalık bir şeyler hazırlama kararı verdim. Holü koşarak geçip salona geçtiğimde elimdeki her şeyi yere düşürdüm. Vücudum, kaskatı kesildi. Ne dilim çözüldü ne de ayaklarım. Karşımdaki o yüze uzun uzun baktım. O da bana. Kendime gelmeliydim. Kendimde kalmalıydım. Buraya nasıl girdi ? Neden girdi ? Bilmiyorum ama karşımdaki kişinin o olduğuna eminim. Emir. Ela göze bezeyen adam.

"Elvan, sonunda işlerin bitti. Burada ağaç oldum desem yeri. Çok bekletti."

Beklemekten mi bahsediyordu ? Beni yıllardır beklemeye mahkum bırakan birinin 3 4 dakikayı dert etmesi ne komikti. Ne acıydı bekleyişimin boşa olduğunu defalarca kez anlamak. Ne acıymış aldanmak. Aldatılmak.

İyi Ki Geçtiler Where stories live. Discover now