Bu gerçek aşk değil ki

228 35 16
                                    


-Bir de hafta sonumu kulaklarımı senle kirleterek mi geçireceğim, bu ne gürültü, rahat rahat oturamayacak mıyız?

-Çok güzel çalıyor hem de o yaşta, baksana para da kazanıyor, bunda ne kötülük var?

-Ben sana üstte oturalım demiştim.

Ben büyük bir hayal kırıklığı içinde kendi iç sesime döndüm dedim ki: ''Biz onunla aynı masada aynı dili konuşamayan iki insanız belki de. Ben de müzikle ilgilenmeyi sevmiyorum ama onunki tamamen saygısızlık. Küçük bir kızın hayallerine, gerçek aşkın onda olabileceğine inanan bana... Peki benle konuşurken ve eğer bundan mutluluk duyuyorsa dış seslere kulağını nasıl tıkayamıyor. Benim onun yanında oluşum herhangi birinin yanında oluşuyla eş değer mi? Eğer evetse bu gerçek aşk değil ki.''

Cengiz'in keman çalan kıza tavrından ve tabağı yanlış açıyla masaya koyan garsona ettiği hakaretten sonra masada sadece onu arada anlattıklarıyla onaylayan, sorduğu sorulara cevap veren ve yalnızca sokağı izleyen biri oldum.

-Az önceki tavrıma kızdın sen anladım ama sen beni yanlış anladın. Benim sanatçıya saygım hep vardır, biliyorsun. Ama sokak sanatçılarına değil.

-Neden peki, yeteneği nasıl böyle sınırlandırırsın?

-Para için kendini sokağa atan amatörler yüzünden kavga edemeyiz değil mi? Deyince düşündüm ki: ''Ben nasıl bu adam için topuklu ayakkabı giyip kapının önünde düşme tehlikesi atlattım, değmezsin be Cengiz?''

Gözlerim Cengiz'e inat daha çok gitti sokağa. Keman çalan kız çoktan gitmişti. Ama sanat sonlanamazdı. Bir arkadaş gurubu gelmiş gitar ayarlaması yapıyordu. Liseli 3 tane kız elinde sigarayla dumanlardan şekil çıkara çıkara yürüyorlardı, kahkahaları öyle güzeldi ki hala kulaklarımda sesleri. Dilenen küçücük çocuklara baktım sonra. Küçük dilenci kıza gülümseyerek baktım, bir yere öylece bakıyor. Hayal eder gibi. Huzuru bulmuş gibi. Gözlerim kızı takip etti. Aradığım çocukluğumu buldum o bakışlarında belki de. Git gide yaklaşıyordu bir yere. Merak ettim. Bizim karşı hizada duran resim çizen çocuğa bakıyormuş. Kız ona yaklaştığında burnuna kalemle bir şekil çizdi. O an çocukla göz göze geldik. Kalbim nedensiz yere hızla çarpmıştı. Gözlerimi ondan hemen çektim ama bana hala bakıp bakmadığını merak ediyordum. Birbirimize yakın bir mesafedeydik. Bir daha bakmak için can atıyor ancak yanlış anlaşılmaktan korkuyordum. Gözlerim yeniden onu aradı, küçük kızla güle eğlene sohbet ediyordu. Kız, çocuğun çizdiği resme bakıyordu. Bu sefer kız bana baktı. Ona gülümsedim. Bana el salladı, ben de ona. O sırada çocuk da bana baktı. Siyah saçları hafifçe öne dökülüyordu, sakallarını siyah ve gürdü, teni de kumraldı. Bakışları beni ona devamlı bakma isteği uyandıracak bir havadaydı. Biraz derin ve anlamlı. Belki sanatsal kimliğe bürünen biri olduğu içindi. Adını çok merak etmiştim. Belki ilgi alanlarını, yaşını, en son hangi kitabı okuduğunu... Ya da tabağı yanlış açıyla masaya koyan garsona yaklaşım şekline... O küçük kız çocuğunun yalnızlığını bir süreliğine de olsa onu güldürerek yok etmeyi başaran birinin kalbinin iyi niyetini mi istiyorum? Sonra kızın kulağına bir şey söyledi ve resminin başına geçti. Ne çiziyordu bu kadar derin derin bakarak. Bana baktığını hisseder gibiydim. Masada bir Cengiz olduğunu ne görüyordum ne duyuyordum. Sürekli o çocuğa bakıp mutlu olmak istiyordum. Belki sıradan hayatımın sıradan sahnesi olan bu masadaki saçmalıktan uzaklaşıp onun olduğu konumda hayat bulmak istemişimdir. Belki hiç yapmadığım bir çılgınlık yapıp sokakta onunla resim çizmek istemişimdir. Belki de kurallara bağlı hayatımın çok dışında görünen bu çocuk bu yüzden bu kadar ilgimi çekmiştir.

'Binlerce kalabalığın arasında buluşan iki göz anlamlı bir şekilde kavuşmasaydı onun kokusunu bu kadar merak edebilir miydim?'


İHTİRAS  GÜNLÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin