-49.BÖLÜM-

888 43 5
                                    


Büyük bir gürültüyle elimdeki çatalı bıraktım. Ağız tadıyla yemekte yiyemiyordum artık. Dışarıdan gelen bağırış çağırış sesleri ve kapının ardı ardına tekmelenmesi beni biraz olsun korkutmuştu. Yavaş ve korkak adımlarla kapıya ilerledim. Kapının deliğinden baktığımda gelenin Alper olduğunu görmem, bu korkuyu bitirmişti. Gene ne istiyordu bu manyak herif?

Kapıyı açıp tam bağıracaktım ki beni ittirip içeriye girdi. ''Nerede o şerefsiz?!'' Kimi soruyordu? Neden bu kadar kükrüyordu? Düştüğüm yerden kalktım ve arkasından koştum. ''Bilmezlikten gelme! Nerede o Yağız!'' Ben cevap vermeyince elindeki gazeteyi yüzüme çarptı. Bu hareketi beni deli etmişti işte. ''Ne yaptığını sanıyorsun sen be! Aptal herif!'' üzerine yürüdüğüm sırada suratıma tokadı geçirdi. Gerçekten çığırından çıkmıştı bu adam. ''Ulan hala benim soyadımı taşıyorsun sen! Şu haberlere bak! Yağız'la sizi yazmışlar lan!''

''Ağzından çıkanı kulağın duysun Alper! Benim işlerime burnunu sokma! Terk edip yarı yolda bırakan sensin! Şimdi beni asla düşünme anladın mı, bir ay sonra senin o pis soyadını da taşımayacağım!''

Bir kere daha üzerime yürüdü ve sertçe çenemi sıktı, ''Seni öldürürüm Didem, benim deli tarafımı meydana çıkartma!'' Canımı yaktığının farkında mıydı acaba? Gözlerim dolmaya başladığında beni ittirdi, ''Durduğun yerde düzgün dur, bir daha seni kutlamalarda falan görmeyeceğim,''

''Yok ya,'' diyerek ayağa kalktım. Çenem çok kötü sızlıyordu. ''Sen kendini ne sanıyorsun ya! Defol git hayatımdan!'' Tam bir tokat daha atacaktı ki arkasından elini tutan kişi buna engel oldu. Bulut gelmişti. Rahatlıkla nefes aldım. Dudağımın kenarından akan sıvıyı hissettiğimde elimi yavaşça oraya götürdüm. Dudağım kanamıştı. Bulut onu bir güzel benzettikten sonra evden gönderdi.

''Kızım ne açıyorsun bu ite kapını! Ne istiyor bu şerefsiz senden!''

Cevap vermeden ağlamaya devam ediyordum. Resmen bana kötü kötü imalarda bulunmuştu. Lafı ne demeye getirmişti. Allah onun belasını versin ya! Gerçekten nasıl evlendim ben bu adamla? Hayır, ne oldu da böyle canavarlaştı? Ne yaptım da bana bu kadar öfkeli, düşman?

''Bu haberler ne? Dün gece neredeydin sen?'' Kaşlarını çatarak karşıma oturdu. Gazeteye baktım.

''Genç iş adamının yanındaki güzel kimdi? İş dünyasından olmadığı düşünülen bu bayanla Yağız Erksan ciddi mi düşünüyor?''

''B-benim bir suçum yok. Hem bunların hepsi yalan'' ağlamaya devam ediyordum. Gerçekten herkesin beni suçlaması artık canımı sıkıyordu. Ben kötü bir şey yapmıyordum. ''Suçun var demedim zaten. Ağlama artık, o it bir daha buraya gelirse haberim olacak anladın mı?'' diye sorduğunda titreyen çeneme aldırmadan başımı salladım. Kocaman sarıldım ona. Çok korkuyordum. Beni öldürmekle tehdit etmişti. Onu hiç böyle görmemiştim ben. Ya gerçekten bana bir şey yaparsa? Daha ölmek için çok gencim. Ölümden çok korkuyorum. Daha hiç doğru düzgün mutlu olmadım ki. Mutlu olmak istiyorum artık.

Gece boyunca korkudan hiç uyuyamadım. Telefonumu tamamen kapatmıştım. Odada duyduğum küçük bir tıkırtı bile tedirgin olmama yol açıyordu. Tek başıma saha fazla bu dört duvar arasında duramayacağımı anlayınca, üzerimdeki şort ve salaş tişörte aldıramadan evden çıktım. Alper gerçekten bana zarar verebilirdi. Bana zarar vermesini istemiyordum. Ondan deli gibi korkmuştum. Bugün ki o hareketleri ruhsal sorunları olduğunu bir belirtisiydi sanki.

Apartmanın önündeki banklardan birine oturdum. Saat çok geç olduğu için etrafta hiç kimse yoktu. Havadaki ılık rüzgar bile içimi ürpertiyordu. Bank ne kadar rahatsız olsa da uzandım sırt üstü. En azından uzanınca beton yığını görmek yerine milyonlarca yıldız görmek beni rahatlatıyordu.

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin