-25.BÖLÜM-

797 57 7
                                    


Arabanın yanına koştuğumuzda arabanın yarısının kül olduğunu görmek Alper'i inceden inceye yaralamıştı. Sanırım bu araba onun için çok kıymetliydi. Eşyalarına değer veren bir adamdı Alper. Onun arabayı daha fazla böyle görmemesi için Meryem Sultanlara gitmiştik. Alper'in bir tepki vermemesi beni tedirgin ediyordu. o konuşmayınca etrafın gerginliğinden başka kimse de konuşmuyordu. Yanında oturup elini tutmaktan başka bir şey yapamamam canımı sıkıyordu.

Arabanın yanması konusunda aklıma sadece bir isim geliyordu. Ama görmediğim için suçlayasım da gelmiyordu içimden. Acaba gerçekten o mu yakmıştı? Yapabilir miydi bu kadar düşebilir miydi? Seni öldürmeye kalkışan bir herif, arabayı mı yakamıyacak? İç sesime bu sefer hak verdim. Yani, yapabilirdi. Aklına koyduğunu yapan biriydi Mert, biraz manyak dediklerimizden.

''Merak etme kardeşim, küçücük mahalle kimin yaptığını elbet bulacağım,'' diyerek Alper'in içini rahatlatmaya çalıştı Miraç. Ne dese boştu, bir kere canını sıkmıştı Alper. Bulunsa ne olacaktı ki yakan kişi, adamın arabası kül olmuştu.

''Didem'im hadi odana geçin siz biraz dinlenin,'' Meryem Sultana başımı sallamakla yetindim. Biraz uzansa Alper için iyi olabilirdi. ''Bizde kalkalım, Esila'yı eve bırakayım,'' diyerek ayağa kalktı Cenkler. Gitmeden önce Alper'e tekrar geçmiş olsun demeyi de unutmamışlardı.

Odama girince ışıkları yaktım. Meryem Sultan sobayı yakmış odanın içi sıcacık olmuştu. Alper odama ilk kez girdiği için etrafı inceliyordu sanırım. Yüzünün gülmesi için, o yatağımın üstüne oturduğunda şakrabanlık yapmaya başladım.

''Odama hoş geldiniz Alper Bey,''

Başını sallaması beni yıldırması anlamına gelmiyordu. ''Odama ilk defa girdiğiniz için biraz tuhaf gelmiş olabilir. Senden önce birazcıcık ergenmişim. Bu arada ben Galatasaraylıyım. Hiç konu açılmadığı için söyleyemedim.''

Dolabın yanına ilerledim ve duvardaki Galatasaraylı posterlerimi gösterdim. Çaktırmamaya çalışarak dolabın üzerinde olan Mert'in sırtında olduğum fotoğrafı koparıp sobaya gönderdim. Artık onu ve onunla ilgili hiçbir şey görmek istemiyordum.

''Odana ilk girişim değil,'' dediğinde düşüncelerimden ayrılıp, bakışlarımı ona çevirdim. ''Ne zaman, nasıl'' diye sordum. Tebessüm etti, ''Ablasyon olmuştun hatırlıyor musun, ilk tanıştığımız zamanlarda,'' başımı olumlu anlamda salladım, evet gayet net bir şekilde hatırlıyordum. ''İşte o zaman sana kıyafet almak için girmiştim odana,''

''hımm,'' diye mırıldandım ve kaşlarımı çattım. ''Benden izinsiz odama girdin demek,'' diyerek yanına ilerledim ve yanına oturdum. ''Ama olsun, şuan sana hiç kızmak istemiyorum.'' Bacağımı uzattım ve yatması için yavaşça bacağıma vurdum, ''Uzansana, saçlarını okşayayım, rahatlarsın biraz.''Yavaşça kafasını bacağıma koyuşunu izledim. O yumuşacık saçlarını okşamak için can atıyordum. Parmaklarımı saçlarının içinde gezdirirken, rahatladığını hissediyordum. Belki içini bana dökmek isterdi. Onun sesi bana ninni gibi geliyordu, o bana iyi gelen şeylerin başında yer alıyordu. Dolayısıyla bende ona iyi gelmek istiyordum.

''Daha şirketin başına geçişimin ilk günüydü. Bundan üç yıl önce,''

Allah'ım bana anlatıyordu, bana içini döküyordu. Beni nasıl mutlu ettiğinin, bana kendimi ne kadar değerli hissettirdiğinin farkında mıydı acaba? Gözlerimin dolduğunu hissettim, ona iyi geldiğimi hissetmek çok hoşuma gitmişti.

''Çok istediğim bir araba vardı ama bunu dedemle hiç paylaşmamıştım. Nasıl söylenir ki adam beni zar zor okutuyor, daha şirket küçücük... Babamla hiçbir zaman aram iyi olmadı, aynı şekilde dedem hariç diğer aile fertleriyle. Dedem vardı arkamda her zaman. Neyse, duymuş bir yerden dedem o arabayı istediğimi. İş çıkışı arabayı kapının önüne getirmiş o kadar mutlu olmuştum ki. En çokta söylediği sözler etkilemişti beni, 'Hak ettin' demişti. Hak etmiştim. Hak ettiğim bir şeye sahip olmuştum. Anladın mı, o araba benim için çok değerliydi.''

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin