-29.BÖLÜM-

682 52 3
                                    


Hiç kıpırdamadan yerimde duruyordum. Mert hala kolumu bırakmamıştı ve ben arkamda beni bırakmasını söyleyen adamı hala çözememiştim. Kimdi? ''Abi, karışma'' Abi mi? Patronu falan mıydı acaba? Sertçe kolumu ondan kurtardım ve arkama bile bakmadan ilerlemeye başladım. Başıma bir iş gelsin istemiyordum.

Yaklaşık on dakikadır yürüyordum ve tek bir taksi geçmiyordu. Telefondan saate baktığımda 23.13 olduğunu gördüm. Alper'i arasam gelemezdi ki. Üstelik belki daha eve bile gelmemişti. Hem neden onu çağırayı ki, daha önceleri ona mı güveniyordum. Aşağıdaki işlek caddeye inersem bir taksi bulabilirim düşüncesiyle daha hızlı adımlarla yürümeye başladım.

''Baksana buraya!''

Kafamı sağ tarafımda durmuş olan arabaya çevirdim, ne istiyordu bu adam? ''Ne var?'' Gayet sert olmaya çalışıyordum. Çünkü böyle insanlara iyi davranmaya gelmezdi. Cevap vermesini beklemeden yolda yürümeye başladım. Ben ilerledikçe arabada yavaşça ilerliyordu. ''Binde seni evine bırakayım,'' Bu cümle benim şartellerimin atmasına neden olmuştu. Yürümeye devam ederken konuştum. ''Sen kimsin de beni eve bırakacaksın be?''

''Gece vakti yollarda başına glebileceklerden haberin yok galiba,''

''Sana ne be! Hem ne malum senin bana bir şey yapmayacağın?''

''Paranoyak mısın kızım sen yardım etmek istiyorum işte. Bu saatte taksi falan bulamazsın. Evine daha fazla geç kalmanı istemem.''

Bir an düşündüm. Alper eve gitmeden benim evde olmam gerekiyordu. Yoksa ona nereye gittiğime dair bir açıklama yapamazdım. Adama çevirdim bakışlarımı. Beni Mert'in elinden kurtaran adamdı. Sanki onunla gitsem bir sorun olmaz gibime geliyordu. Ya da yanılıyordum, bilmiyorum.

Derin bir iç çekişle son kararımı aldım ve yavaşça arabanın ön koltuğuna oturdum. Aslında bu hiç istediğim bir şey değildi ama sorun olacağını düşünmüyordum. Adam evin adresini sorduğunda hemen söylemiştim. Yolda bir süre hiç konuşmadık. Arabanın içine sessizlik hakimiyetti.

''Adım Yağız,'' dedi, bir taraftan önüne bakarken bir taraftan da elini uzatmıştı. Eline uzanmadan, soğuk bir şekilde, ''Didem.'' Dedim. Bu tavrım hoşuna gitmiş olacak ki, ''Bu saatte evde şuan uyuyacak yaştayken buralarda ne işin var senin?''

Dikkatle ona çevirdim bakışlarımı. Yirmi beşin üstündeydi yaşı. Belliydi olgunluğu ve bu tavırlarıyla beni ezmeye çalıştığı barizdi. ''Ne varmış benim yaşımda?'' Çemkirmeden duramıyordum. Keşke sussaydım. Gür bir kahkaha patladı arabanın içinde. ''Tamam bir şey demedim ya,'' Arabanın durmasıyla geldiğimizi anladım. ''Getirdiğin için sağ ol,'' dedim ve kapıyı açtıktan sonra bakışlarımı ona çevirdim. ''Umarım bir daha karşılaşmayız.''

Arabadan indikten sonra apartmana doğru ilerledim. İçimden bir ses Alper'in eve geldiğini söylese de ben umudumu kaybetmemek uğruna hala içimden dua ediyordum, umarım gelmemiştir diye. Apartmanda iki kat çıktıktan sonra sessizce anahtarı kapının deliğine yerleştirdim. Yavaş hareketlerle döndürdüm ve aynı yavaşlıkla kapıyı açıp içeriye girdim. Yavaş adımlarla koridorda ilerleken bir anda salonun ışığı açıldı. Bu Alper'in eve gelmiş olması ve benim de boku yediğimin göstergesiydi. Nasıl bir açıklama yapacaktım acaba?

Salona girdiğimde Alper kırık ayağını sehpaya uzatmış, çatık kaşlarla bana bakıyordu. Suçluydum. Ona haber vermem gerekirdi. Suçluydum. Gece yarısı tek başıma dışarıya çıkmıştım. Suçluydum. Çünkü bara gitmiştim.

Karşısındaki koltuğa çekine çekine oturduğumda sinirle nefes aldı. ''Nereye gittin?'' diye sordu, buram buram tehlike kokan, sakin sesiyle. Ellerimle oynamaya başlamıştım, ne diyeceğimi bilmiyordum. ''Nereye gittin diye sordum, Didem. Gittiğin yerin bir adı yok mu?'' cevap vermedikçe daha fazla delireceğini bildiğim için bakışlarımı ellerimden çekmeden konuştum.

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin