-45.BÖLÜM-

749 44 1
                                    


Onun evine gelinceye kadar hiç konuşmadık. Ne yapacağımız ya da nasıl intikam alacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Nasıl yapacaktık bilmiyordum. Yavaşça şoför kapıyı açtığında Yağız ilk benim inmem için bekledi. İndikten sonra tedirgince ona baktım. Hava kararmıştı. Gece vakti, onun evinde olmak beni güvende hissettirmiyordu. ''Korkma,'' dedi, yanımda ilerlerken, ''Annem her şeyi biliyor, o yüzden seni sorgulamaz.'' Cevap vermeden yürümeye devam ettim.

İçeriye girdiğimizde bizi yine evin hizmetçisi karşıladı. Etrafa dikkatlice bakınıp annesini görmeye çalışırken, yine konuşmaya başladı. ''Gülcan annem yok mu?'' Bir yandan da alık alık etrafa bakmamam için beni dürtmüştü. ''Uyudular efendim,'' dediğinde başını salladı. ''Biz terasa geçiyoruz iki tane kahve getirin,''Bakışlarını bana çevirdi, ''Kahven nasıl olsun?''

''Orta,'' diye mırıldandım. Kafasıyla işaret etti, ''Sonra da Didem için bir oda hazırlayın,'' Beni terasa yönlendirdi. Gözlerime inanamamıştım. İstanbul boğazı boylu boyunca önümde uzanıyordu. Hayran hayran izlerken bir yandan da daha fazla yaklaşıyordum, terasın korkuluklarına. Gündüz olsa daha güzel gözükebilirdi. Ama şuan da fena sayılmazdı. Bütün gün burada oturacaksın, etrafı seyredeceksin. Ne huzur verir ama.

''Daha sonra bakarsın etrafa,'' diyerek düşüncelerimin içine etti. Büyük masanın yanına sandalye çekip oturdum, onun gibi. ''Sen eşyalarını neden topladın? Miraç'ta kalmıyor musun sen?'' diye sordu, kaşlarını çatarak. Onun Miraç'ı tanıması ilk başta ne kadar şaşırmama sebep olsa da daha sonra Cenk'i tanıdığı geldi aklıma. Cenk'i tanıyan Miraç'ı da bilirdi elbet.

''Artık kimseye güvenmiyorum. Birikmiş param var, ayrı eve çıkacağım,'' dediğimde, dikkatlice bana baktı. ''Onlar senin kardeşlerin. Güvenmemen çok saçma. Cenk'in seni ne kadar sevdiğini ben biliyorum.'' Dediğinde hemen savunmaya geçtim. ''Onlar bana yalan söyledi ama,'' Güldü, böyle sanki, çocuk avutuyormuş gibiydi. ''Sen onlara hiç yalan söylemedin mi?'' Benim söylediklerim onların ki gibi değildi. Ben onları korumak için yalan söylemiştim. Onlar beni kandırıyorlardı.

''Karışmak istemem ama onlar senin gitmene izin vermezler. Tek başına yaşayacaksan bile, bunu onların izni altında yap.''

Kadın kahvelerimizi önümüze koyup, bana dikkatlice baktıktan sonra çıktı. Ona sadece başımı sallayarak cevap verdim. ''Biz nasıl intikam alacağız?'' diye sordum. Asıl merak ettiğim şey buydu. Kahvesinden bir yudum aldı. ''Boşanma davasında nafaka isteyeceksin, hem de yüklü bir miktarda,'' Kaşlarımı çattım. Ne alakaydı? ''Bakma öyle, bu senin için. En azından her zaman elinin altında paran olur. Hem Alper'i de maddi yönden biraz sarsmış oluruz.'' Diyerek göz kırptı.

Alper'i sarsmak. Bu önceden en son isteyeceğim şeylerden biriydi. Ama bunu o istemişti. Beni yarı yolda bırakmış, aylarca da oyaladığını itiraf etmişti. O şuan yapacağım her şeyi fazlasıyla hak ediyordu. Ona acımamalıydım. Kahvemden bir yudum aldığımda, ağzıma gelen o acı tatla kahveyi püskürdüm. Bu kahve sadeydi ve ben hayatta sade kahve içemezdim.

Yağız kahkahayı bastı. O güldükçe ben daha çok sinir oluyordum. Kahvelerimiz mi karışmıştı? ''Ne zaman fark edeceksin diye merak ediyordum,'' Gülmeye hala devam ediyordu. Kahve fincanını bıraktım. ''İçmeyeceğim işte,'' ellerimi göğsümün altında birleştirdim. ''Boşuna çocuksun demiyorum sana,'' dediğinde kaşlarımı çatmıştım. ''Gülme artık!'' diye bağırdığımda susmamı işaret etti, ''Esra'yı uyandıracaksın, bağırma.'' Diyerek beni uyardı.

Başımı salladım. Sanki kendi kahkahasını sessiz atıyordu. Ama ben burada misafirdim ve o benim arkadaşım falan değildi. Dediklerine uymam gerekiyordu, en azından kendi evindeyken.

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin