-26.BÖLÜM-

775 48 4
                                    


DİDEM

Öğle yemeğini yedikten sonra Miraç uyumaya gitmişti. Tüm gece bar kapısı önünde korumalık yapmak zor işti elbet. Meryem Sultan bulaşıkları yıkamaya gittiğinde biz Alper'le salonda tek basımıza kalmıstık. Hala canı sıkkındı Alper'in, yüzü asıktı. Nasıl geçecekti bu, eski Alper'e ne zaman kavuşacaktım bilmiyorum. ''Şirkete gidelim mi, kafan rahatlar biraz,'' dediğimde başını olumlu anlamda salladı.

Şirkete geldiğimizde Alper hemen odasına çekilmişti. Kaç gündür şirkete uğramadığım için etrafı biraz turlamak istemiştim. ''Didem Hanım!'' Adımı bağırarak bana doğru gelen Sarp Beyi görünce durakladım. ''İmza atmanız gereken dosyalar var efendim,'' dediğinde başımı salladım. ''Az sonra gelirim,'' diyerek onu yanımdan gönderdim. Etrafta gezinmeye devam ederken karşımdan gelen çarpık bacaklı sürtükten başka bu kadar kısa giyinen olmadığını fark ettim.

''Ezgi Hanım sizinle konuşabilir miyiz?'' diyerek onun cevap vermesine kalmadan odasına daldım. Bu kadın sinirimi bozmaya devam ediyordu. Artık buna bir son vermeliydim. Çarpık çarpık yürüyerek alımlı olduğunu düşündüğü şekilde koltuğa oturdu. Ben sinirden odada volta atarken kadında ki rahatlığa bak!

''Ne konuşacağız?'' Hala ağzını eğip konuşuyor ya, yelloz! Dudaklarını balon gibi göstermek adına on ton ruj sürmüştü sanki.

''Öncelikle şirkete böyle gelmeni istemiyorum. Kendine çeki düzen ver,''

Hemen kendini savunmaya geçti, ''Ben bir yıldır burada çalışıyorum ve kimse benden bunu istemedi,'' Beni tok sayması sinirlerimi bozuyordu. Bir yıl önce ben yoktum ama şimdi buradan bende sorumluydum ve bu kadın benim kurallarıma uymak zorundaydı.

''Ama ben istiyorum! Bu holdingin yarısı benim olması üzerine ikinci patronum ve isteğimin yapılmasını isterim, haberiniz-''

''Ben emirleri Alper'den alırım!'' dediğinde sevgilime ismiyle hitap ettiği için mi, yoksa sözümü kestiği için mi kızayım bilemedim. En iyisi ikisine de kızmaktı.

''Bak, sana bir daha söylemeyeceğim. Bu şirkette senden başka böyle etek giymeyi unutan insan yok! Giydiklerine dikkat edeceksin ve şirket içinde kimseyle hele ki patronlara lavbal şekilde konuşmayacaksın! Aksi takdirde seni göndermek zorunda kalırım ve inan ki bunu Alper Bey bile engel olamaz!''

Kadın sözlerimden tırsmış olacak ki pek sesini çıkaramadı. ''Kolay gelsin,'' diyerek zafer gülümsememi de yüzüme takarak odadan çıktım. Bu kadını tepeme çıkaramazdım. Ne de güzel konuşmuştum ama!Akşam eve geldiğimizde ikimizde de iştah yoktu. Alper sesini çıkarmadan uyumak için odaya çekilmişti. Ona nasıl yararım dokunabileceği hakkında aklıma hiçbir fikir gelmiyordu. Kendimi koltuğa attım ve ayaklarımı sehpanın üzerine uzattım. En son böyle ayaklarımı sehpanın üzerine uzattığımda Alper'den holdingin yarısını istemiştim. Ne zafer dolu bir kazanç olmuştu, kabul ettirmiştim. Ama o zamanlar Alper'le ilgili duygularım böyle değildi ki. Ondan nefret ettiğimi sanıyordum. Ne ara bu kadar bağlanmıştım, önemsemeye başlamıştım, bilmiyorum.

Telefonu elime aldım. Biriyle dertleşmek istiyordum. Kimi arayabileceğimi kafamda tartmaya başladım. Cenk? Şuan nerede olduğu belli değildir. Miraç? Barda çalışıyordur. Bulut? Kaç gündür konuşmadık. Acaba arasam mı? Yavaşça telefonun ekranını açtım ve parmaklarımı 'Buz Adam' yazısına yönlendirdim. Bir kere çaldı, iki kere çaldı ve üçüncüsünde açılmıştı.

''Ne oldu?'' diye açtı telefonu. Sesinde bir gariplik sezinlemiştim sanki. Bir sorun mu vardı acaba?

''Nasılsın? Kaç gündür konuşamadık,''

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin