-13.BÖLÜM-

1K 62 0
                                    


Ertesi gün gözlerimi hayal kırıklıklarıyla açtım. Neden bilmiyorum ama kendimi olabildiğince yorgun hissediyordum. Sanki ruhen tükenmiş gibiydim, belki de bunda sabaha karşı uyumamın etkisi de vardı. Gece boyunca tek bir uyku girmemişti gözüme. Aptal mıyım sahiden? Hadi ama gerçekten koydu bana bu söz. Tamam, belki de takıntılı biriyimdir. Gece boyunca düşündüm de Cenk'in kıçını kurtarayım derken, kendimi aptal durumuna düşürmüştüm. Neyse, kardeşim için değerdi.

Koltuktan kalktığımda her tarafımın tutulduğunu fark ettim. Dün o kadar laf yedikten sonra bir de aynı yatakta uyuyamazdım. Acıyla yüzümü buruşturarak ayağa kalktım. Alper hala uyuyordu. Yatağa yaklaştım, onu daha net görebilmek için. Uykusunda bile ciddi olur muydu bir insan? Bana karşı neden hep cephe alıyordu acaba? Başımı salladım, bunları düşünmek istemiyordum gerçekten. Yüzümü yıkadıktan sonra üzerime günlük bir şeyler giydim ve odadan çıktım.

Mutfağa geldiğim sırada Zeyno'nun kahvaltı hazırladığını gördüm. ''Günaydın,'' diyerek yanına ilerlediğimde suratı beni gördüğünde düştü. ''Uykusuz musun sen?'' Çok mu belli oluyordu Allah aşkına? Sorusunu es geçmeye çalıştım. Sürahiden doldurduğum bir bardak suyu içerken yanıma yaklaştı, ''Abim uyutmadı mı yoksa?'' diye sordu, sırıtarak. Cevap vermedim. Ah be Zeyno, biz abinle sadece bir anlaşma üzerine evlendik, ne uyutmaması...

Tabakları masaya yerleştirirken, ''Dün iyi eğlendiniz mi?'' diye sordum. Biraz kızararak bana baktı, ''evet çok güzeldi,'' diyerek iç çekti. Alper olsa asla gezemezdi.

Kahvaltıyı hazırladığımızda Fatma ve Ali abi gelmişlerdi. Hazal henüz uyanmamıştı sanırım. Alper gelmeyince Ali abi onu uyandırmamı istemişti ve bende mecbur kalmıştım. Odaya girdiğimde kalkmış olduğunu görmemle rahatladım. Zira birde onu uyandırmakla uğraşamazdım. ''Uyandın mı?'' diye sorduğumda, malmışım gibi bana baktı ve cevap vermedi. Bu hareketi sinirimi bozmuştu, ''Kahvaltı hazır ve herkes seni bekliyor, acele et,'' dediğimde tek kaşını kaldırarak bana baktı, ''Bakıyorum emir de vermeye başlamışız?'' Sinirle karşısına geçtim. ''Salak mısın Alper? Ne emir vermesinden söz ediyorsun? Yeter artık ya, şu egonu bir kenara bırak, sinirimi bozuyorsun'' dediğimde yarım ağız gülümsedi ve cevap vermeden odadan çıktı.

Ne yaptığını anlayamıyordum ki, tuhaf bir insandı, hatta çok tuhaf. Kahvaltıya oturduğumuzda Alper'le yan yana oturuyorduk. Sessizce kahvaltımızı yaparken, Alper'in dirseği dirseğime çarpınca elimdeki çay üzerime döküldü. Solak olduğu içindi sanırım. Hemen bacağımın acısıyla masadan fırladım. O kadar çok acıyordu ki canım. Çay yeni demlendiği için çok sıcaktı ve hepsi bir anda ayağıma boşalmıştı, yanması normaldi değil mi?

Kızlar telaşla yanıma gelirlerken onarla aldırmadan odaya koştum ve banyoya girdim hemen. Gözyaşlarım akıyordu, ''Ağlama Didem,'' diyerek kendimi susturmaya çalıştım. Bir taraftan da pantolonumu çıkarıyordum. Çok acıyordu bacağım, kıpkırmızı olduğunu gördüm. Bilerek mi yapmıştı acaba? Lavabodan elimi ısladım ve baldırımda oluşan kırmızılığa elimi koydum. Acısını daha fazla hissetmek istedim o an, elimle kızarıklığın üzerine daha fazla bastırdım. Acıyla inleyişimi dinledim bir süre.

Kapının aniden açılmasıyla ne yapacağımı bilememiştim, çünkü bacaklarım çıplaktı. Yavaşça yanıma yaklaştı, elinde buz torbası vardı, onu umursamadan elimi biraz daha bastırdım. Bunu yaptığımı görünce iki adımda yanıma geldi ve elimi bacağımdan çekti. Ona bakmıyordum, beni yavaşça beyaz fayanslarla döşenmiş olan yere oturtmasına izin verdim. ''Ağlama,'' diyerek sinirle tısladığında gözyaşlarım daha çok akmaya başlamıştı. Yavaşça elindeki buz torbasını bacağıma koydu. Çığlık attım bu sefer ama o hiçbir tepki vermedi.

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin