Yanlış Falan Anlamadım!

8.1K 861 378
                                    

Kaç dakika boyunca orda öylece dikildiğimi bilmiyordum. Sanki zaman durmuş gibiydi. Gözlerim  sadece onların, birbirlerine bakan gözlerindeydi.

Ve de gülümsemelerinde.

Onlara bakarken gözlerimin dolduğunu, yanaklarımdan süzülen ıslaklıkla fark etmiştim. Hala konuşuyor, gülüyorlardı.

Tanrı aşkına o kadar konuşacak konuyu nerden buluyorlardı?!

Jungkook benimle bile bu kadar konuşmuyordu.

Kaşlarım çatık bir şekilde burnumu çektim. Önüme gelen saçlarımı  geriye doğru itelediğimde gözlerim hala onlardaydı. Bir yandan da karnımdan gelen sesle acıktığımı hissediyordum.

Onu da babası yüzünden aç bırakacak değildim tabiki.

Fakat maalesef ki Taehyung'un beni fark etmesiyle çağırması bir olmuş, kantine gitme planlarım da suya düşmüştü.

"Jimin! Gelsene." sahte gülümsemesi yüzündeki yerini korurken yüzüne yumruğu geçirmemek için zor tutuyordum kendimi.

Ellerim küçük olabilir ama gücü on kat daha fazlaydı elbette.

Adımı duymasıyla şaşkın, daha çok gergin bakışlarını bana doğru çevirdi Jungkook. Onunla sonra görüşecektim. Belki hiç konuşmazdım bile.

Ama Taehyung'un yanında tartışma yaratıp ya da surat asıp da içten içe gülmesine izin veremezdim.

Jungkook'a bakmamaya özen gösterirken bir yandan da onlara doğru sahte tebessümümle ilerliyordum.

"Sizi beraber görmek ne güzel.. Böyle gülerken, böyle haşır neşir.." sakin sakin konuşmamla, Jungkook içten içe tedirgin oluyordu.

Bunu biliyordu. Benim ne kadar kıskanç biri olduğumu köküne kadar biliyordu.

Kaç adamla, kaç kadınla sırf onun yüzünden kavga edip, dövüştüğümü biliyordu.

Hamileydim, çocuk yapıyordum ama elbetteki bu kaslar işlevini daima görüyordu. Erkekliğimden ödün vermiyordum.

"Jimin? Hah.. Bebeğim, ne zaman uyandın?" titrek sesiyle konuşurken, çığlık atan kürelerine baktığımda kahkaha atma isteğimi bastırmaya çalışıyordum.

"Acıktığımızı hissedince nerde kaldın diye bir bakayım dedim. Jin hyungun midesi sırtına yapışmış seni beklemekten." tebessüm etmeye devam ederken sakince konuşmaya devam ediyordum bir yandan.

Taehyung'un bizi sırıtarak izlediğini biliyordum.

"Ha.. Şey,Taehyung şöyle iki dakika konuşmak için yanına çağırdı da. Eski günlerden bahsediyorduk." konuşmasını bitirdikten sonra korku saçan kahkahasını attığında kaşlarımı çatmama engel olamamıştım.

Eski günler?

"Demek eski günler.. Ne güzel, ne güzel.. Siz kaynaşmaya devam edin. Bende malum, karnımda bir canlı var, onu doyurmam gerek. Babası gülüşmeye devam etsin, biz gidelim hadi." elimi kaldırıp ikiliye salladığımda Jungkook'un ağlayan ama bir yandan da gülen ifadesi ciddi anlamda sessizce kıkırdamama neden olsa da sinirim hala geçmemişti.

Şimdilik sadece yemek yemek istiyordum.

***

Doktor giysilerimi çıkardıktan sonra günlük kıyafetimi giyinirken soyunma odasının kapısı açılmış ve içeriye Jungkook girmişti.  Kapıdaki bakışlarımı tekrar elimdeki eşorfmana çevirirken bacaklarımdan geçirmeye başlıyordum. Onu görmezden geldiğimde her zaman sinirine dokunurdu.

Bu sefer de sinirden kudursun.

"Jimin, bebeğim." eşorfmanı giydikten sonra çıplak üstüm için tişörtümü aldığım sırada karnımda birleşen büyük ellere aldırmadım.

"Susacak mısın gerçekten?" kırgın sesiyle fısıldadığında karnımdaki elleri hareketlenmeye başlamıştı. Beyaz salaş tişörtümü başımdan geçirip üzerime geçirirken karnımdaki ellerini çekmemekte kararlıydı beyefendi.

Ama banane.

O Jungkook bu gece sinirden kuduracak, o kadar!

"Jimin.." dolabımdan el çantamı alıp içine gerekli eşyalarımı koyarken boynumdaki minik öpücükleri huylanmama neden olmuştu.

"Hadi ama, o kadar zaman beklettiğim için özür dilerim." derin bir nefes alıp verdikten sonra el çantamı alıp ona doğru döndüm.

"Bugün eve taksiyle git." karnımdaki ellerini ittirip kapıya doğru yürümeye başladım.

"Ve de kanepede yat bu gece. Olmadı Mingyu'nun yanına kıvrılırsın." kapıyı açıp hızlı olmaya çalışırken asansöre bindiğimde kapıdan içeri geçen bedeni görmezden gelmeye devam ediyordum hala. Hatta telefonumu cebimden çıkarıp İnstagram'da dolaşmaya başlamıştım çoktan.

"Bebeğim, gerçekten Taehyung sadece konuşmak istedi. Elinde iki kahveyle beni çağırınca geri döndüremedim. Konuşurken zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile değildim."

" Tamam Jungkook. Kapatalım konuyu. Yorgunum." soğuk sesimle mırıldandığımda asansör durmuş ve kapısı açılmıştı. İçinden çıkıp çıkışa doğru ilerlediğim sırada kolumdan çekilmemle nefes verdim.

"Yanlış anladın bebeğim."  yüzüme yerleşen eli, başparmağıyla yanağımı okşuyordu ve ben derin bir nefes almakla yetinmiştim.

"Yanlış falan anlamadım Jungkook. O lanet olası seni hala unutamamış, belli."  sözlerimi bitirmemle beraber Jungkook büyük gözlerini kocaman açmış, şaşkınca kıkırdıyordu.

"Hamilelik hormonların seni fazla zorluyor Jimin. Yok öyle bir şey.  Taehyung benim için en ufak bir sevgi kırıntısı bile beslemiyor."

"Tanrım, neden bu kadar emin konuşuyorsun? Bize yaptıklarını ne çabuk unuttun?!" sesim istemsizce yükselirken siniri gerilen kişi yine ben olmuştum.

"Unuttuğum falan yok Jimin. Sadece gördüklerimi söylüyorum sana. Lütfen daha fazla bu düşünceleri aklında tutma. Yok öyle bir şey." iki eliyle yüzümü sıvazlamaya devam ettiğinde sinirlerim daha çok gerilip ağlamama neden oluyordu. Daha fazla başa çıkamayacağımı anladığımda başımı salladım çaresizce.

"Kucağına al beni, yoruldum." soğuk ses tonumla konuştuğumda dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakıp bedenimi yavaşça kucağına çıkardı.

Sinirlendiğim an ağlamaktan nefret ediyordum. Karşımdaki insana güçsüz tarafımı göstermekten nefret ediyordum. Bu her ne kadar eşim bile olsa bu durumdan nefret ediyordum.



Beautiful Doctors °jikookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt