Şef Hamile!

13.6K 1K 223
                                    

Sabah burnumda hissettiğim güzel koku gözlerimi açmamı sağlarken bana yapışmış bedene daha çok sokuldum. Belime sıkıca sarmış olduğu kolları midemdeki kelebekleri uçuştururken başımı biraz daha yukarıya çıkarıp güzel yüzle karşılaştım bu sefer.

Sabahın aydınlattığı güneşin gölgesinde gözlerine düşmüş uzun ve gür kirpikleri, uykudan şişmiş ve kızarmış yumuşak dudakları, yanağının yukarısında kalan küçük izle o kadar mükemmel görünüyordu ki bir kez daha şanslı olduğum için tanrıya şükrediyordum.  Bir elim karnımda, diğer elim eşimin güzel yüzünü turlarken, parmak uçlarım sonunda onun güzel dudağına düşmüştü.

Tam çekeceğim sırada parmağıma konan öpücükle gülümsedim. Uyumamıştı.

"Günaydın balkabağım~" kısık sesimle mırıldandım tekrar yüzünü sevmeye başlarken. Sesimi duyduğu gibi kıkırdamış ve kahve irislerini buluşturmuştu heyecanlı kahvelerimle.

"Şimdiden aşerdin mi?" gülerek sorduğu soruya bende kıkırdayarak cevap verdim.

"Bilmem, içimden geldi. Çok lezzetli görünüyordun." son cümlemden sonra iyice sırıtmış ve belimdeki kolları belimi daha sıkı kavramıştı. Yüzü yüzüme yaklaşırken bir kez daha heyecanlanıyordum.

Islak bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Oysa ki hala açtım.

Beklentili bakışlarımı yakalamış ve sırıtmasını büyütmüştü.

"Doymadın mı?"

"I-ı.." hayır anlamında mırıldandım. Gözlerim kısılana kadar gülümserken karnımdaki elimi çekmiş ve kendi elini koyarak çıplak karnıma dokunuşlarıyla sevgi aşılayarak yüzünü bir kez daha yaklaştırıp buluşturdu dudaklarımızı.

Sanki bebeğim onu hissetmiş gibi içimi büyük bir heyecan kaplamıştı. Kalbimde büyük bir sevgi patlaması yaşanıyordu.

Beynimde bu adamla birlikte olmanın sevgisiyle havai fişekler patlıyordu. Nefesim titriyordu her dokunuşunda, her gözlerimiz değişinde. Her ona karşılık verdiğimde ölüyor, onun dokunuşlarıyla tekrar hayata dönüyordum.

Onunkini  bilmiyordum ama ona olan aşkım ölümle yaşam arasındaki ince çizgiden ibaretti.

Hem ölüyor, hem de dokunuşlarıyla hayata dönüyordum.

"Seni çok seviyorum. Bazen delireceğimi sanıyorum Jungkook. Öldürüyorsun beni." sitem edercesine mırıldandım. Karnımdaki eli hareketlenmiş ve hafif hafif masajlar yaparak mayışmamı sağlıyordu. Yine ölüyordum.

"Delirmeyeceksin Jimin. Benim için bile olsa delirme." sonra alnıma güven verircesine öpücük bırakmıştı. Ellerim onun yumuşak kahve tutamlarına gittiğinde gözlerini anında kapatmış ve kendini dokunuşlarıma teslim etmişti.

"Biliyor musun, sen de öldürüyorsun beni. Bir bakışın ile fırtınaya bulanıyor kalbim, sonra bir dokunuşun ile yağmura dönüşüyor o fırtınalar."

***

"Günaydın şef!" Eun fazlaca sevimli bir şekilde gülümseyerek  hastane koridorunu inlettiğinde belime sarılı Jungkook'un kolu sıkılaşmıştı. Her türlü inadından vazgeçmeyip beni babasından bile kıskanacaktı artık. Yumuşaması için belimdeki elini okşadım ve Eun'a karşılık verdim.

"Günaydın Eun da, ne bu sevinç?" yüzündeki gülümsemesi gittikçe büyüyüp sırıtmaya dönüşürken gözlerini Jungkook'a çevirip konuşmuştu.

"Duyduğuma göre hamlieymişsiniz. Tebrik ederim bay Jeon." elini tebrik etmek amaçlı bana doğru uzattığında Jungkook benden önce davranıp elini tutmuştu. 

"Teşekkürler." Eun şaşırsa da belli etmeyerek gülümsedi ve bana döndü tekrar. Anlaşılan Jungkook'tan ürkmüştü. Haklı olarak.

"Şef, bugün tekrar bir öğle yemeği buluşması yaparız, değil mi?" merakla bana bakındığında dudaklarımı aralamış, Jungkook'un konuşmasıyla tekrar kapatmıştım.

"Bugün kontrole gitmemiz gerek. Bebeğimizin nasıl olduğunu merak ediyoruz." Eun gülümseyerek başını salladıktan sonra belimi sıkıca kavramış olan Jungkook' a keyifli sesiyle cevap vermişti.

"O daha embriyo Bay Jeon. Tabii ki iyidir fakat biraz beklemeniz gerekmez mi?" sevecen olmaya çalışsa da Jungkook ona karşı ısınmamaya kararlı görünüyordu. Bir gün bu duruma da el atmam gerektiğini aklıma not ettim.

"Ben yinede onu görmek istiyorum. Hem, Jimin de merak ediyor." sözünü keserek bana döndüğünde gözlerimi kırpıştırmakla yetinmiştim.

"Değil mi hayatım?" zoraki bir gülümseme yüzümü turlarken cevap verdim anında.

"T-tabi ki canım. Hem, ben bebeğimi  embriyoken bile severim yani, problem olmaz." ardından yapmacık bir kahkaha atarak ikili arasında dolaştırdım bakışlarımı. Eun da benim gibi yapmacık bir şekilde gülümsediğinde arkasında Yoongi belirmişti.

"Ş-ş-şey,  benim.. g-gitmem gerek. Bay Jeon, sizinle sonra mutlaka k-konuşmalıyız." Eun Yoongi'yi görmesiyle kekelemeye başladığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Koşar adımlarla yanımızdan Eun'ın gidişini izlerken Jungkook kendime gelmem için dürtmüştü beni.

Yoongi bir süre Eun'ın arkasından baktığında Jungkook'un aksine ben merakla onu izliyordum.

"Bu kızın neyi var?" az önceki halini kastettiğini bildiğim halde ağzından laf almak için başka bir soru yönelttim bu sefer.

"Neyi varmış? Yoksa sana tuhaf mı davranıyor?" içten içe sırıtırken Jungkook'un bana anlamsız bir şekilde baktığını hissediyordum.

"Bilmiyorum, ne zaman görsem böyle tuhaf davranıyor. Korkmaya başlamadım değil." ah Eun. Keşke pot kırmayıp Yoongi ile konuşmaya çalışsan.. 

Yoongi hyunga anladım manasında başımı salladığım sırada doktor önlüğümdeki telefonum titremişti. Telefonu elime alırken Jungkook' ta her zamanki gibi merakla gelen bildirimde bakıyordu benim gibi.

Mesaj gelmişti ve bu mesaj Eun'dandı.

"Hastanenin arkasındaki küçük kafede hamileliğinizi kutlamak amaçlı küçük bir parti veriyorum. Bay Jeon, siz ve eşinizi de getirmeyi unutmayın! Ve şey, Bay Min'i de çağırabilirsiniz ^^"



Sanırım bu bölümü çok beğendim. Hırs gelince oluyormuş demek ki ;)

Beautiful Doctors °jikookWhere stories live. Discover now