49.BÖLÜM:CENAZE

Începe de la început
                                    

"Nasıl kurtulacağım?"

"İyi olacaksın." Sesi, dünyanın en rahatlatıcı müziğiydi.

"Bu rüya..." Cümlemin devamını getirmedim. Zaten biliyor gibiydi.

"Rüyaları neden gördüğünü biliyorsun."

"Değiştirmem gerekiyor. Yoksa yaşayamam." Beni kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.

"Avcı olduğunu kanıtla. Savaş Derin. O cenaze gerçek olmasın." Gülümsedi.

"Seni seviyorum."

O giderken, gerçek içimi acıttı. Cenaze.

Pars ölecek."

*****

Gözlerimi tekrar araladığımda, irkildim.

"Okan? Ne yapıyorsun burada?"

"Konuşmamız gerek. Uyandırmayı denedim ama uyanmadın."

"Gel."

Yanıma oturdu ve gözlerimin içine baktı. Maskenin babası olduğu ortaya çıktığından beri pek samimi değildik. Ama toparlanıyordu, iyi oluyordu.

"Hatırlıyor musun? Rüyalarımız bizi bağlıyordu."

Kafamı salladım.

"Senin gördüklerin ve benim gördüklerim, birbirini tamamlıyor."

"Nasıl yani?"

"Son gördüğün rüya, sevgilin ile ilgiliydi değil mi?" Devam etti.

"Öyleydi, çünkü ben de onu gördüm. Aslında, rüyalarımızın bağlantılı olduğunu birkaç kere fark etmiştim ama emin değildim."

Şaşırmıştım.

"Sen olacakları görüyorsun ve boşluğa düşüyorsun. Çünkü devamını bilmiyorsun. Sanırım, yapbozun diğer parçası benim."

"Pars ölecek."

"Evet, ve onu nasıl kurtaracağını biliyorum."

*****

Ruha karşılık ruh.

Avcılık hayatım boyunca birkaç kere maruz kaldığım bu olay, kesinlikle güzel türden olaylar değildi. Her seferinde bela getirirdi. Şimdi, sevgilim için vermem gereken bir ruh vardı.

"Pars güçlü bir ruh. Yerine vereceğin, en az onun kadar güçlü olmalı."

Bazen, Okan'ın bu kadar soğukkanlı bir çocuk olması beni hayrete düşürürdü. Akıllılığı ve dayanıklılığı hepimizi hayran bıraktırıyordu.

"Derin?"

"Efendim?"

"Ne yapacaksın?" Aklımdan geçen ismi okumuş gibiydi.

"Bu daha fazla felakete sebep olur." Ayağa kalktım.

"Onun ölmesine izin verirsem, bu benim intiharım olur."

Kararımı vermiştim, ne olursa olsun.

*****

Herkes, vampirlerin evinde toplanmıştı. Onlar hızla yaklaşırken, daha fazla vakit kaybedemezdik. Avcıların işi fazla plan gerektirmediğinden, kafamı diğer konuya yorabiliyordum. Aslında şu anda bulunduğum ortam, gerçekten çok garipti. Yüzyıllardır birbirlerine düşmanlık besleyen iki kavim, bir aradaydı. Birlik olmuşlardı.

Pars'a baktım. Gergin olduğu kadar heyecanlıydı. Kurtlar, doğdukları andan ölecekleri vakte kadar vampirlere karşı kuracakları üstünlük için çalışırlardı. Şimdi, vampirleri yok edebilirdi. Vampirlerin desteği ile.

Onun kadar güçlü bir ruh. Onunkinden daha kudretli bir ruh. Bulmak zor değildi fakat sonrasında gelecekler, işte bu tüm meselelerden daha zordu.

Yüzünü inceledim. Bugüne kadar bir kez bile bana sırt çevirmemişti. Yetimhanede, penceremden korku dolu bir halde gözlerine bakarken, yıllar sonra burada olacağımı nasıl tahmin ederdim?

Ayağa kalktım. Bakışlar bana döndü.

"Kafeye uğramam gerekiyor."

Kimse bir şey demese de, Pars ve Alkim şüphelenmişti. Dışarı çıktım. Evet, kafeye gerçekten uğramam gerekecekti.

Arabamı kapıya park ettiğimde, buraya nasıl geldiğimizi, neler yaşadığımızı hatırladım. Şimdi, bu kafeye neler olacaktı? Perihan Teyzeyi gördüğümde koşup sarıldım.

"Ah, Derin. Neler oluyor böyle?"

Gözlerim dolmasın diye hızlıca ayrıldım. "Savaş" kelimesini duyması, renginin atması için yeterli olmuştu. Sadece dikkatli ol diyebildi.

Yukarı çıktım. Buradan ayrılmıştık ama eşyalarımızın çoğu buradaydı. En önemlisi buradaydı. İlk ok. Pars'ın hediyesi.

Onu alıp çantama koydum ve aşağı indim. Son kez gülümseyip çıkarken, sadece bu kafenin, evimin, sağlam kalması için dua ediyordum.

*****

Keskin parçayı koluma götürürken, onu düşündüm. Nefesini hissettiğimde gözlerimi açtım.

"Derin." Aynı soğuklukla bakmaya devam ettim.

"Bu sefer kalabalık bir şekilde ziyaretine geliyorduk." Gülümsemesi midemi bulandırıyordu.

"Ruh." O kaşlarını çatarken, ayak sesleri gelmeye başladı. Kim geliyordu?

Gözleri ile etrafı taradı. Huzursuzlanmıştı. Sonunda, gözleri arkama takılı kaldı.

"Bu ne oluyor?" Arkama baktım.

Pars, diğerleriyle birlikte binaların arasından, bulunduğumuz düzlüğe çıkıyordu. Kahretsin!

Bana baktı.

"Derin, sen ne yaptığını sanıyorsun?" Vampirlerin başı, şimdi bana bakıyordu.

"Tek kalmamı mı bekledin Derin? Bir avcıya yakışmıyor."

Tekrar arkama baktım. Herkes bana bakıyordu.

"Ruh." Çantamdan oku çıkarıp yerleştirdim. Tam olarak vampire hedef almamla nefeslerin tutulduğunu hissettim.

"Sakın yapma." Arel'in sesi soğuk ve gergindi. Vampir ise, donmuş şekilde bana bakıyordu.

Bu sefer Pars konuştu.

"Bu felaket olur."

Hedef aldığım yer, oku bıraktığım anda, saniyeler içinde onu öldürecekti. Sonrası... Önemli değildi.

"Ordu sinirlenecek. Yapma." Zorunda olduğumu bilmiyor.

"O cenaze gerçek olamaz."

Oku bıraktım.

BALIN (TAMAMLANDI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum