21.BÖLÜM:ASTRAE TAŞI

19.9K 1K 24
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölümle karşınızdayım. arada bölümü beğenirseniz oy verip yorum yazmayı unutmayın. Benim için yorumlarınızı okumak çok zevkli ve her yorum ayrı ayrı çok değerli. Sizleri seviyorum. Multimedya Pars'ın jeep'i var.
*****
O gece olanlardan sonra ok ve yay kullanma derslerimi sıklaştırmış, diğer silahların da üzerine eğilmiştim. İntikamcılar hakkında arkadaşlarımla birlik olmuş, daha çok bilgi almaya çalışmıştık. Annemin günlüğünü de daha çok bilgi bulma umuduyla tekrar tekrar okumuş ve işe yarar şeyler de bulmuştum. Şimdilik her şey yolundaydı. Vampirler uzun zamandır sorun oluşturmuyorlardı.
Kahvaltının ardından Pars beni aramıştı ve bugün boş olup olmadığımızı sormuştu. Boş olduğumuzu söylediğimde güzel bir sürprizi olduğunu, bizi saat 14.00 civarı alacaklarını söylemişti. Alkim'le hazırlanıp gelmelerini beklerken uzun uzun sohbet etme fırsatı da bulmuştuk. Konuşurken onunla eskisi gibi yakın olmayı özlediğimi fark etmiştim. Biz gülüşürken kafenin kapısında Pars gözüktü.
   "Bayanlar, güzel bir kahvaltıya hazır olduğunuzu söyleyin."
   Sürpriz piknikti. Ve ben bu sürprize bayılmıştım çünkü doğada olmak bana hep iyi gelirdi. Hepimiz Pars'ın jeep'ine bindikten sonra Ege radyodan şarkı açtı. 
Alkim şarkıya eşlik etmeye başlayınca sesinin güzelliğini fark ettim. O başlayınca diğerleri de eşlik etmeye başladı. Hepimiz gülüyor, eğleniyorduk. Yarım saat kadar daha yol gittikten sonra dağlık ve çok güzel bir yere geldik. Arabadan atlayıp etrafa dağıldık. Erkekler neler yapabileceğimize bakarken, biz de yemekleri hazırlıyorduk. Hepimiz o kadar açtık ki yemeğe başladıktan kısa bir süre sonra sofrada hiçbir şey kalmamıştı. Ege ayaklanıp hemen oyuna başladı. Onun arkasından Alkim, Buğlem ve diğerleri... En sona Pars ve ben kalmıştık. Pars'ın bana baktığını fark ettiğimde ona döndüm. Elimi tutup beni ağaçların arasına götürdü.
"Derin... biliyorsun uzun bir süredir birlikteyiz. Ve seni gerçekten çok seviyorum."
  Bunu biliyordum ve ondan duymak daha büyük bir zevk veriyordu.
"Neler yaşıyor olursan ol, başında ne tür belalar olursa olsun, ben hep yanında olacağım."
  Bu kadar tatlı olmak zorunda değildi. Ellerimi boynuna doladım ve yüzümü boynuna gömdüm. Bu her zaman rahatlatıcı olmuştu. Kokusu gerçekten huzur veriyordu. Ne kadar süre o pozisyonda kaldık bilmiyorum ama kafamı kaldırdığımda huzurlu bir şekilde gülümsediğini gördüm. Gözlerim yüzünde gezinirken kusursuzluğu beni büyülüyordu. Sonra yüzünü yüzüme yaklaştırdı, biraz daha ve biraz daha. Nefeslerimiz birbirine karışırken " yaşamamı sağlayan şeysin" diye fısıldayıp dudaklarını dudaklarına bastırdı. Dudaklarımızın birleşmesinden büyük bir zevk duyarken mekan ve zaman kavramını yitirip kendimi ona bıraktım.
 *****
El ele bir süre dolaştıktan sonra piknik yerine geri dönmeye karar verdik. Voleybol oynarken gayet eğleniyor gibi duruyorlardı. Tabii iki kişi hariç... Alkim ve Ege. Alkim'in spordaki başarısızlığı yüzünden Ege sürekli bağırıyor, Alkim de kıpkırmızı olmuş yüzüyle ona bakıyordu. Pars koşmaya başlayınca ben de arkasından gittim ve karşı takımlarda oyuna girdik. Voleybolda iyiydim ama Pars gerçekten müthiş oynuyordu. Onun toplarını kurtarmak da beni daha fazla yormuştu. Ama eğer her yorulduğum her gün bu kadar güzel geçecekse yorulmak sorun olmazdı. Maçı bitirmiştik ve Alkim'e rağmen yine de kazanmayı başarmıştık. Herkes yorgunlukla, Pars ise sinirle kendine yere atarken ben bir kayanın üzerine oturdum. Ellerimi geriye koyarken bir taşa denk geldim. Ve taşı elime alıp baktığımda tek kelimeyle büyülendim. Sanki taşa baktıkça beni içine çekiyordu. Ay ışığı gibi parlak bir taştı. O kadar etkilenmiştim ki cebime koymayı ihmal etmedim. Pars beni arabaya çağırınca gidene kadar cebimde olduğunu kontrol ettim. Neden bilmiyorum ama bu taşı bırakmamalıymışım gibi hissediyordum. Arabaya bindikten sonra o kadar yorgun hissediyordum ki kafeye gidene kadar uyuyakalmışım.
*****
Pars'ın beni sarsmasıyla kendime geldim.
"Derin. Geldik güzelim."
Kendimi yatağa bırakmadan önce taşı cebimden çıkarıp komidinin üstüne koydum. Birkaç dakika içinde uyuyakalmışım.
  Çok garip bir rüya görmüştüm. Rüyamda o taş kimin eline geçerse ona muhteşem bir kudret geliyordu. Bu taş sihirli gibiydi. Ve herkes onun peşindeydi. Taş benim elimdeyken herkesin üstüme doğru geldiğini gördüm. Ve sonunda kendi çığlığımla uyandım. Bu taş neydi böyle? Onu yanımda taşımam gerekiyor gibiydi. Bir zincir geçirip boynuma taktım. Bugün yine Pars ile buluşup sinemaya gidecektik. Aşağı indiğimde çoktan orada bekliyordu. Beni görünce yüzünde oluşan gülümseme kolyeme kayınca kayboldu.
  "Bir sorun mu var?"
  "Bu taşı nereden buldun?"
  "Ne fark eder?"
  "Sorularla konuşmayı bırakıp cevap ver Derin. Nereden buldun bu taşı?"
  "Pikniğe gittiğimiz yerde bir kayanın üstünde."
  "Bu taşın ne kadar önemli olduğunu biliyor musun? Aklına gelen bütün doğaüstü yaratıklar, intikamcılar dahil bu taşın peşinde ve sen bu taşı alarak tehlikeyi kendine çekmeyi başardın."
  Korkmuştum. Bu yüzden Pars'ın eve gidip Barlas'tan daha ayrıntılı bilgi alma teklifini kabul ettim. Yürüyüş boyunca hiç konuşmadan eve vardık. Girer girmez Pars boynumdaki kolyeyi masaya fırlatıp ev halkının dikkatini çekmeyi başardı. Masaya yaklaşan herkesin yüzünde dehşet,korku ve merak duyguları sarıyordu. Barlas hepsinden bilgiç bir tavırla masaya yaklaşıp taşı eline aldı. Bir süre inceledikten sonra konuşmaya başladı.
"Astrae taşı. Bu taşın ne kadar önemli olduğunu biliyor musun?"
  Yüzümdeki boş ifadeden umutsuzlukla kafasını sallayıp konuşmaya geri döndü.
  "Bu taş geleceği değiştirme özelliğine sahip. Ayrıca kimin elindeyse o kişiye bol şans getiriyor. Yani taşı alan kişi dünyanın kralı oluyor. Bu taşın sende olması dünyanın düşmanı olduğun anlamına geliyor."
"Ama bu taşı geri fırlatacak değilim değil mi?"
"Tabii ki değilsin. Bu taşın bizim elimizde olması avantaj. Sonuçta dünyaya kötülük yapacak olan biz değiliz. Ama bunu kimsenin görmemesi gerekiyor. Kasaya saklamalıyız."
 "Kasaya konulacağı akla gelebilir. Bence akla gelmeyecek bir yerde olmalı."
"Buğlem'in dolabı. O kadar karışık ki baksalar bile bulamazlar."
  Buğlem göz devirirken bu fikri mantıklı geliyordu. Sonuçta kıyafetlerin arasında özel bir taş aramak kimin aklına gelirdi ki?
"Tamam. Bu mantıklı. Buğlem'in dolabı. Buğlem, sana da sorumluluk düşüyor."
Buğlem mutlulukla olmasa da kafasını salladı.
Barlas yine konuşmaya başlarken "sanırım ailenin zekisi Barlas'mış" diye düşünmeden edemedim.
"Bu taşın işe yaraması için bir su kullanılıyor. Özel bir su."
"Özel bir su mu?"
"Evet özel bir su. Çeşme suyuna atınca işe yarar mı sence?"
  Göz devirdim.
"Yerini ben de bilmiyorum. Ama bilebilecek birini tanıyoruz."
"Ege."

BALIN (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin