MW-9

14.9K 1.2K 359
                                    


Büyük tahta kapı Hoseok'un omegasının geldiğini bize bildiren bir alarm gibi gıcırtıyla açılmıştı.
Bizlerde yapmamız gereken şeyi yapıp, usluca kapının ardındaki kişiyi beklemeye koyulmuştuk.

Nedensizce gerilen bedenimle Jungkook'a daha çok yaklaştım.

Gelen kişi sadece bir omegaydı ancak içimde oluşan endişe tohumları büyümeye devam ediyordu. Beni ufacık bir şeyden bile korkacak hale getiren bu savaşa lanet etmekten başka ne yapabilirdim ?

Adım sesleri boş holde yankılanıp bize ulaşırken tanıdık koku burnuma dolmuştu ve bu kaşlarımı çatmamın nedeniydi.
Yavaşça Jungkook'a döndüğümde onun da aynı şekilde açılan kapıya baktığını görmüştüm. İkimizde gelen kişinin yanında daha önce bulunmuş muyduk ?

"Adım Kim Taehyung Güney kabilesindenim. Mühürlendiğim kişiyle tanışmak için buraya gönderildim."

Sesi duyulduğu anda kendisini gösteren bu kişi bize kesinlikle yabancı değildi.
Bu kişi tren istasyonunda 'insan yavrusu' diye hitap ettiğim namı değer Tae idi.

İnsan olmadığını nerden bilebilirdim ki...
O an bizden başka bir kurdun orda bulunacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.

Gözlerimiz Taehyung ile çakışınca, karşımdaki çocuğun bakışlarındaki endişeye ve korkuya şahit olmuştum.
Onu ifşa etmemizden korkuyor olsa gerekti.

Onca işimizin arasına onu ifşa etmeyide ekleyemezdik. Bizi ilgilendirmeyen bir olaydı ve hiç olmamış gibi davranacaktık.
Yani
En azından ben öyle davranacaktım.

"Hoşgeldin sevgili omegam."

Hoseok'un öne cesurca attığı adımla Taehyung bizdeki bakışlarını alfasına çıkardı.

"Konuşmaya vaktimiz olmadı... umarım bana ayırabileceğin bir kaç saatin vardır alfam."

Hoseok gülümseyip kafasını salladı. İhanet edeceği omegasıyla tanışıyordu ve bu onun için zor olsa gerekti. Lakin bir alfa zayıflığını gösteremezdi. Sadece değerli omegasına, biricik eşine gösterebilme lüksü vardı.

Ama Hoseok özellikle de ona gösteremezdi zayıflığını. O onun rakibiydi, her ne kadar onun bundan haberi olmasada düşmandılar işte.
Düşmanına zayıflığını gösteremezdi.

"Bahçede konuşmamıza devam edelim isterseniz."

"Elbette."

İkisi de bahçeye ilerlerken ben Jungkook'a bakmıştım. O da sanki bakışlarımı hissedercesine anında bana dönmüştü.

"Jungkook..."

Aklımda Hoseok'un söyledikleri cirit atıyordu. Jungkook'un beni sevebilme ihtimalının gerçek olmasını istiyordum.

"Hadi gidelim, uykum var."

Elini tutup odaya doğru ilerlemeye başlamıştım.

Bu ihtimalı test etmek istiyordum. Bir öpücük her şeyi ortaya çıkarır mıydı ?

Öyleyse onu öpecektim şimdi hemen bu odada.

Kapıyı kapatan Jungkook ile ona döndüm ve gözlerinin içine yoğunca bakmaya başladım.

"Ne oldu Jimin ? Niye öyle bakıyorsun "

Yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.
Yanaklarım bu kadar kızarmışken nasıl öpecektim ben onu. Az önceki cesaretim nereye kaybolmuştu Yüce kurtlar aşkına.

"Jimin ?"

Bana yaklaştığını hissettiğim alfamın yanaklarına ellerimi koyup dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım.

Bana aşık olduğunu söyle Jungkook

Lütfen

Yalvarırım bu öpücüğü boşuna çıkarma.

Belimde hissettiğim ellerle Jungkook'tan ayrılmak için bir hamle yaptım ancak bu Jungkook'un beni kucağına almasıyla sonuçlanmıştı. Beni kucağında yatağa götüren Jungkook hala dudaklarını dudaklarımdan ayırmamıştı. İşin içine giren dillerimiz ile bunun sonunu tahmin etmeye başlamıştım bile.

Jungkook... ilklerimden bahsederken bunu düşünmemiştim.

Lakin bu istemediğim anlamına gelmiyor elbette.

Her şeyinle bana sahip ol alfam.

Sana bugün kendimi sunuyorum.

•••

Başka bir hikaye yazıyorum aslında ona odaklandım ama yayımlamadım daha. Bu yüzden bu kitabı dışladım gibi oldu birazcık. Başka kitaba yazarken buna yazmak istemedim böyle birazcık baştan sağma oldu bu bölüm zaten.
Özür dilerim

:'(

Ma Wolfie | JikookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora