MW-6

17.3K 1.3K 805
                                    

Trenin ufak sallanışları arasında camların ardından gözüken cenneti izliyordum.
Sizin için gökyüzü neydi bilmiyordum ama benim için ruhumu öpücüklere boğan bir sevgiliydi gökyüzü ve ben şu an endişelerime kucak açıp gökyüzüne bakıyordum. Ruhumu öpmesine izin veriyordum bir nevi. Bu benim endişelerimi saklama şeklimdi. Endişelerime sarılıp cennetime odaklanırdım. Tıpkı şu an yaptığım gibi.

Gideceğimiz yerin beni korkularıma gömmesi ürkütücüydü. Çünkü ben Bay Park'ın yani Doğu kabilesinin liderinin oğluydum. Bana korku yasaktı. Belki de korkularım yüzünden sevmemişti beni babam. Hayır, hayır belki de aciz bir omega olmamdandı ya da her ikisi de ?
Sadece annesinden sevgi görmüş bir çocuğu tehlikenin ortasına göndermekten çekinmemişti babam. Peki ya Jungkook ? O babasından sevgi görüyordu. Öyleyse babası nasıl gönderebilmişti onu ?

Ah,

Alfalar güçlüdür.

Ne sanıyorsun Jimin ? Herkes senin gibi aciz bir zayıf halka değil.

"Kes şunu."

Uzun bir aradan sonra konuşan Jungkook'a kafamı çevirdim.

"Neyi ?"

"Bu kadar çok üzülmeyi kes."

Alaycı bir şekilde güldüm.

"Sadece gerçekleri düşünüyordum Jungkook ama haklısın gerçekler her zaman için üzer."

"Senin alfan benim bu da bir gerçek. Bu seni üzüyor mu ?"

Gülmeme engel olamayıp Jungkook'un gözlerine gözlerimi odakladım.

"Bu gerçek değil Jungkook, kader."

Gözlerimiz birbirinden ayrılmazken bir kere olsun gözlerimizi kırpmamıştık ikimizde.

"Kadere minnettarım öyleyse."

"Ben de öyle."

Oluşan sessizliğin garipliği ile gözlerimi kaçırdım. Kalbimin hızlı atması hiç iyiye işaret değildi.
Çok...
Çok.... heyecanlıydım (?)
Adlandıramadığım bir duygu vücudumda geziniyordu. Kafamı cama yaslayıp, başka şeyler düşünmeliydim. Zira yabancılık çektiğim bu duyguların, bağımlısı olabilirdim. Güzel hissettiriyordu, kendini bir anda bomboş bir okyanusta yüzüyor bulurken, bir anda ise yüzmeyi unutuyorken buluyordun. Tehlikeli bir histi.

Omuzuma dokunan el ile tekrardan Jungkook'a döndüm.

"Bana yaslan, cama yaslandığında kafan pinpon topu gibi sekiyor ve bu çok komik."

Bugün beni bilmem kaçıncı kez güldüren alfamın dediğine itaat edip onun omzuna kafamı yasladım.

"Garip bir şekilde çok huzurlu hissediyorum."

"Bu hisler... sana da çok yabancı mı Jungkook ?"

Kafasını salladı karşımızda boş koltuklara bakarken.

"Ne hissediyorsun ?"

"Sanki ölmemişim ama yinede beni gömüyorlarmış gibi."

Ufak bir kıkırtı ağzımdan kaçarken konuştum.

"Öyleyse kötü ?"

Güldü.

"Öyle hissetmeliyim değil mi ama gömüldüğün yerin cennete çıktığını düşün Jimin."
Bana yandan baktığında benim cevabımı beklediğini anlamıştım, derin bir nefes aldım.

Ma Wolfie | JikookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant